Yirminci bölüm.
Her insan hata yapar ve bu hatanın bedelini bir şekilde öderdi. Arkadaşınla tartıştıysan bedeli onun hayatından çıkışı olurdu, ders çalışmadıysan bedeli düşük not olurdu, ailenin istemediği bir şey yaptıysan da bedeli onlarla tartışmak olurdu.
Her insan hata yapar ve bu hatadan ders çıkarırdı. Tartışmalarda alttan almayı, sabırlı olmayı, istediğin bir şeyi hak etmek için hırslı ve azimli olmayı gerektirirdi. Hata yapıp onlardan ders çıkarmayı öğrenmek için dünyaya gönderilmiştik, insandık sonuçta.
Kutay da bir hata yapmış ve bu hatanın bedelini ödemişti ama yaptığından asla pişman olmamıştı. Çünkü o başkasının dediğini değil kendi istediğini yapmak istemişti. Yaptığı tek hata ailesini kırmaktı ve bunun bedelini onların yokluğu olmuştu. Babasıyla reşit olana kadar mükemmel bir ilişkileri vardı. Çoğu dediği yapılır, fikri alınırdı ama asla şımarık yetiştirilmemişti.
18 yılı genellikle çok güzel geçmişti. Herkesin imreneceği ebeveynlere sahipti çünkü. Tabii arada bir aksilikler çıkıyordu. Mesela onlardan biri de babasının yapacağı mesleği kendi isteğine göre seçmesiydi. Kutay, çocukluğundan bu yana yemek yaparken annesine yardım ettiğinden dolayı yemek yapmayı hep sevmişti. 10 yaşlarındayken kararını vermişti; şef olacaktı.
Üniversite sınav sonuçları açıklandığında tam beklediği gibi bir sonuç almıştı. İstediği bölüme sıralaması ve puanı yetiyordu ama babası buna katiyen izin vermemişti. Sonuç olarak evde bir kaos ortamı oluşmuştu. Kutay, özgür ruhlu bir bireydi çünkü onu öyle yetiştirmişlerdi. Sadece onu değil kardeşi Egemen'i de öyle. Babasıyla tartışmış ve dayanamayıp evi terk etmişti.
İkisi de asla alttan almamıştı tartışma boyunca. Belki birisi alttan alsa konu buralara gelmezdi fakat ikisi de birbirinden inattı. Ali Bey kendi dediğinde ısrar edip durmuş Kutay da özgür bir birey olduğu için kendi dediğini yapmakta kararlıydı.
Motoruna adımladığı sırada çapraz binadan Müjgan ve Sude'nin çıktığını görmüştü. Konuştukları gibi kendisi ailesinin yanına giderken Müjgan da yakın arkadaşıyla mezuniyet için elbise almaya gidecekti.
Müjgan sevgilisini görünce giydiği kot eteğe dikkat ederek koşar adımlarla yanına geldi. Elini beline koyup Müjgan'ı kendine çekerken, Müjgan da kollarını boynuna dolamıştı. Müjgan sevgilisinin gözlerine dikkatle baktı, o gözlerde az da olsa sanki gerginlik vardı. "Nasıl hissediyorsun?"
Derin nefesler alıp verdikten sonra şakağına minik bir öpücük kondurdu. "Az önceye kadar gergindim ama seni görünce sakinleştim," Müjgan duyduğu cümleye tebessüm edip baş parmağıyla yanağını okşadı. "Gergin olmanı gerektirecek bir durum olabilir evet ama sen yine de sakin ol."
Onaylayan birkaç mırıltı çıkardı Kutay. Gerçekten dediği gibi Müjgan'ın kendisi onun sakinleşmesine yetmişti. Onun küçük bir gülüşü bile zaten başını döndürüyordu. "İşiniz bitince kızlarla kafeye gelin isterseniz."
Kutay ondan ayrılıp motora bindi. "Olur. Annenlerden çıkınca haber verirsin," parmak uçlarında biraz yükselip Kutay'ın yanağını sıkıca öpücük kondurdu. "Dikkatli sür, hız yapayım deme."
"Tamam güzelim," kaskını giymeden önce son kez sarılıp ayrıldı. Kaskını taktıktan sonra motoru çalıştırıp hafifçe öne doğru eğildi. Gaza basmadan önce göz kırpıp olabildiğince hızla mahallede süzüldü. Müjgan ise bu kadar hıza arkasından söyleniyordu. "Bir de tamam diyor, yalancı!"
Homurdanarak arabanın önünde bekleyen kardeşinin yanına ilerleyip arabayı açtı. Şeyda ile Bahariye Caddesi'nde buluşup etraftaki mağazalara da bakınacaklardı. Her ikisi de abartılı bir şey düşünmüyordu. Sade, abartısız, naif bir şeyler almak istiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUÂŞAKA
ChickLitHâlâ kolları boynundayken kendini geri çekti. Deniz kokusunu uzun uzadıya ciğerlerine hapsettikten sonra gülümseyerek Kutay'a baktı. Kahveleri adeta parlıyordu, ışığa bile gerek yoktu. Onun gözlerindeki ışık yeterdi. Kutay, sağ avucunu Müjgan'ın ka...