Kim ne diyorsa desin benden patron gibi bir şey olamam. Adam burada bana yarım saattir şirketle alakalı bir şeyler anlatıyor ama ben sadece onu izliyorum. Suç ben de sayılmaz ama yine onu dinlemedim diye suçlu ben oluyordum.
"Ya, Aslan," dedim ağlamaklı bir sesle. "Olmaz, anlamıyorum. İmzalamam gereken bir şey varsa ver imzalayayım."
"Tabii efendim, üç lira farkla büyük boy ister misiniz?" diye dalga geçti benimle aşağılık Karabaş. "Ne varsa ver işte," dedim. Ama onun bana şaşkın bakışlarından anladım yanlış anlaşıldığımı. "İmzalamam gereken ne varsa ver."
"Hepsini böyle yapamazsın. Toplantılar da ne yapacaksın peki?" diye sorunca sıkıntıyla ofladım.
"Aslan hadi gözünü seveyim, hallederiz. Hem benim daha önemli işlerim var. Şirketi gezmek istiyorum. Nasıl iş yapıyorlar teftiş edelim," dedim çocuk gibi.
"Yağmur," dediğinde erimiştim. İsmimi çok sevmiştim o söyleyince. "Efendim?" dedim gözlerimi kırpıştırırken.
"Ama ilk günden de böyle yüklenilmez ki insana. Size bir dayanan benimdir." diye sinirlendim bir anda."Bunları öğrendikten sonra her şey çorap söküğü gibi zaten. Ama şunu söyleyeyim. Şurada . . ." dedi ve bir dosya çıkardı diğer dosyaların altından.
"Bunları şimdi imzalayacaksın," dediğinde sayfaların sayısına bakmakla meşguldüm. "22 ne?" diye bağırdım.
"Allah aşkına imzala şunları. Ben de bir abine uğrayıp geleceğim. Ha eğer gelene kadar imzalamış olma. Ben gelince daha iyi bir tarife uygulayacağım," diye açık açık tehtit etti beni.Elime tükenmez kalem aldım ve dosyanın ilk sayfasını okudum. Altında abimin imzası da vardı. Yanında da benim ismim. İsmimin yanına imza attı. Daha sonra sırayla diğer sayfaları da okudum ve yine abimin imzasının yanına kendi imzamı attım. Ellerim değilde, gözüm yorulmuştu 20 sayfa okumaktan. Bu da yaklaşık yarım saat sürmüştü.
Biraz sonra Aslan gelince dosyayı masadan uzaklaştırmak adına ona uzattım. "Bitti," dedim masum masum.
"Hah, işte söyle. Hadi Yağmur Demirkan. Bu sensin, daha hızlı ol. Çünkü o dosyaların hepsi imzalanacak."
Önüme bakınca önümde en az abartısız 10 dosya vardı. Hepsinin içinde ortalama 20 tane kağıt varsa 200 sayfalık imza gerekiyordu. "Sadece oku, ve abinin imzasının olduğu yere imza at," dediğinde okumadan abimin imzasının yanına imza atmaya başladım.
Aslan ise benim masamın karşısındaki geniş koltukta yayıla yayıla oturmuş bilgisayarı ile ilgileniyordu. Acaba ne yapıyordu sabahtan akşama kadar bilgisayar ile?
İlahi Bakış Açısı
Aziz az önce Yağmur'un yanından ayrılırken abine uğrayacağım demişti. Aslında Çınar'ın yanına uğramamış tuvalete gitmişti. Tuvaletteki herkesi sinirle çıkarmış ve her yeri kontrol etmişti. Tuvalette kimsenin olmadığına emin olduktan sonra, Yiğit'in attığı bilgilere bakmıştı.
Tam da tahmin ettiği gibi Soysuz üvey kardeşinin odasına kamera koymuştu. Sinirle güldü, "orospo çocuğu," dedikten sonra Leyla'yı aradı.
Telefon açılınca sinirle konuştu Aziz. "Evin kameralarını devre dışı bırak. Yağmur'un odasına bir daha kamera takamasın. Takmaya çalışsa bile kamera çalışmasın," dedi ve boğazını temizledi. "Şirkette de sadece Yağmur'un odasının kameralarını devre dışı bırak. Ve yine istese bile kamera takamasın. Ha bir de, bir selam vermeden olmaz. Tehtit edin gerekirse. Tek istediğim biraz götünü tutuşturmak. Eğlenmekten zarar gelmez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
RomanceYağmur'un babası mafyadır ve yıllar önce bir cinayete kurban gitmiştir. Şarkıcı Yağmur babasının kalp krizi geçirerek öldüğünü düşünüyordur. Ancak babasının cinayete kurban gittiğini öğrenince gözünü kin bürür. Şarkıcı Yağmur'un yeğeninin doktoru Za...