A/N: tek bir üyeye odaklanmak istemediğim için Mingyu'nun eşinden [M/G/F] olarak bahsettim, böylece kendi adınızla okuyabilirsiniz.
ek olarak bu bölüm çeviri değil, ben yazdım ve açıkçası iyi olup olmadığından şüpheliyim ama taslakta durmasını istemedim. beğenirseniz lütfen belirtin, bu tarz daha çok bölüm yazabilirim çünkü çevirilerin çoğunu bitirdim ve taslakta neredeyse 200 bölüm var.
keyifli okumalar, oy vermeyi unutmayın <3
"Seninle olduğum sürece."
Soğuk bir aralık akşamı, dumanı tüten sıcak çikolata dolu bardağı eline veren eşine minnet dolu gözlerle bakıp teşekkür ediyorsun. Kendine yapmış olduğu kahveyi önünüzdeki küçük masaya koyup yanında yerini alıyor. Televizyonda ikinizin de epey bayat ve sevimsiz bulduğu esprilerle dolu bir tv şovu gösterimde, gece o kadar mükemmel gidiyor ki bu tatsız esprilerle dolu ucube şovu bile gecenin romantik bir parçası olarak görmeye başlıyorsun; siz ikiniz bazen mide bulandırıcı derecede romantik olabiliyorsunuz.
Dışarıda süzülen hafif kar bu romantiklik meselesini daha da alevlendiriyor, soğuk kış geceleri için ikinize almış olduğun ev patiklerinin içindeki ayakların her zamanki yerini bulmak üzere Wonwoo'nun kucağına doğru hareketleniyor, bu harekete olan alışıklığını gösterecek şekilde rahatça yerleşmen için kollarını kaldırıyor.
Bu soğuk gecede sevdiğin adamın sıcacık kollarında olmaktan daha minnettar olduğun hiçbir şey yok, huzurunuzu bozabilecek hiçbir etken yok. Zaten ne olabilir ki?
Kulaklarına ilişen kapı zilini duymamak için kulaklarını kapamak istiyorsun, hayatında bu kadar sevimsiz bir ses duymadığına yemin edebilirdin. Eşin tedirginlikle sana bakıyor; kim olabileceğine dair bir tahminde bulunmaya çalışıyor. "Birini mi bekliyordun bebeğim?"
Gözlerini kırpıştırarak ona bakıyorsun, saat gecenin 10'u, bu saatte kim huzurunuzu bozmaya cüret edebilir? Aklında bir tahmin beliriyor, öfkeyle kucağındaki battaniyeyi tekmeleyerek doğrulup ofluyorsun. Wonwoo suratının bu haline kocaman gülümsüyor, zaten gecenin bu saatinde en fazla kim gelmiş olabilir ki?
"Ben açarım hayatım, rahatını bozma." Kapıya doğru ilerlerken sesin geniş koridorda yankılanıyor, Wonwoo'nun kapıyı açmadan önce delikten bakmanı söylediğini duyuyorsun ama artık çok geç.
Mingyu ve karısı, yani senin en yakın arkadaşın, her zaman birer baş belasıydı. Yaptığınız çoğu aktivite birlikteydi, havada çocuklarınızın beraber büyümesiyle ilgili espriler dönüyordu, dördünüz bir aile gibiydiniz. Elbette bundan aşırı derecede rahatsız değilsin, sadece bazen sizin gibi hiç de sosyal bir kelebek olmayan bir çiftin zaman zaman kendi alanlarında deşarj olmaya ihtiyacı oluyor.
Açık kapıda bir aptal gibi gülerek tir tir titreyen iki salak da bunlardan başkası değil. İkisi de battaniyelere sarılı, Mingyunun saçı ıslak, [M/G/F] yavru köpek bakışlarıyla karşında dikiliyor.
"Selam canım arkadaşım," diyor [M/G/F], Mingyu daha fazla gülmemesi için onu dürtüyor, ani davranışla sarsılan [M/G/F] ise kendine çeki düzen verip yavru köpek bakışlarına geri dönüyor. Karşılarında iki yaramaz çocuğunu her an haşlamaya hazır bir anne gibi sorgulayıcı bakışlarla dikiliyorsun. Mingyu söze giriyor, ama gülmekten neredeyse cümlesini tamamlayamıyor.
"Noona, rahatsız ettiğimiz için üzgünüz. Bu gece sizde kalabilme şansımız var mı diye soracaktık."
Evlendiğinizde bu ikisi nikah şahitlerinizdi, salaklıkları yüzünden balayı yaptığınız aynı otele rezervasyon yaptırarak tüm balayınızı mahvettiler, ev taşıma işleriyle uğraşırken yanı başınızda birbirinize yılbaşında aldığınız kar kürelerini kırdılar, televizyonunuzu bozdular, şimdi de evinize mi yerleşeceklerdi? Hayatta olmazdı. Bu iki baş belası bu gece bu evden yangın çıkarmadan ayrılmazlardı.