keyifli okumalar..
*
Saklanmak için mor bir pelerin seçtim. Ağır kumaşın sağ bileğimde yan yana sıralanmış üç çizgiyi kapattığından emin oldum.
Üç çizgi. Doğumla birlikte tenime kazınmış izlerdi bunlar. Tahta geçeceğimi müjdeliyor, meşru veliaht olduğumu halka ilan ediyordu. Ancak son on beş yıldır taşıdığım çizgilerin tek anlamı, artık anlamlarını yitirmiş olmalarıydı.
Yağmacı Hükümdar babamı öldürüp tahtı ele geçirdiğinden beri, Larimar'a acımasızca hükmettiğinden beri, ailemin kanıyla diyarımın topraklarını suladığından beri... Hiçbir simgenin anlamı da önemi de kalmamıştı.
Çadırın içindeki boy aynasının önünde duraksadım. Duman grisi saçlarımı pelerinin kapüşonu sayesinde gören gözlerden kaçırdım. Aslında birçok kez saçlarımı boyamayı denemiştim. Çünkü ölü bir kralın tek veliahdıysanız gölgelerden çıkmamanız gerekirdi. Saçlarıma kazınmış aileme ait gri renkten kurtulmaksa gölgenin işine yardım etmek olurdu. Fakat yapamamıştım. Saçlarım boya tutmuyor, kimliğimi örtmeme olanak tanımıyordu. Bu yüzden dokusu güçlü pelerinler tek çaremdi.
İki üç adım kadar geri çekilerek dış görünüşümü inceledim. Tamamen morlara bürünmüş, külün genlerime işlediği izleri üstünkörü de olsa kapatabilmiştim.
Bugün hafta sonunun ilk günüydü. Yerel pazara çay tüccarlarının geldiği tek günden bahsediyorduk. Çaylar mühimdi. Yaralılarımızı tedavi etmek, ayakta kalmak, güçlü durmak için söz konusu çaylara fena halde ihtiyacımız vardı; benim ve ailemin soyuna sadık kalan üç beş kişi ile oluşturduğum ekibin buna ihtiyacı vardı.
Öte yandan harcayarak en ufak bir altın kırıntımız dahi yoktu. Alışveriş yapmamız mümkün değildi. Larimar'da alışverişi yalnızca saraylı kesim yapabilirdi. Geriye kalan yer işçilerinin ise... Eh, alışveriş yapmayı geçtim, onlarca haktan dahi mahrum bırakılmışlardı.
Tabii babamın zamanında işler farklıydı. Eşitlik dedikleri kavram sahiden vardı. Yağmacı Hükümdar'ın zamanı ise sınıf ayrımını neredeyse her gün yeniden tanımlıyordu.
Ben, Kül Kral'ın ölü olduğu düşünülen tek veliahdı Anka...
Saraylı falan değildim. Bu yeni düzenin ışığında alt kesime mensuptum. Yer işçilerinden birisiydim. Sırf bu yüzden pazara gidecek ve ihtiyacımız olan çayları çalacaktım.
Hakkım olan tahtta Yağmacı Hükümdar'ı oturtmaya ya da oğlunun oturmasına göz yummaya niyetim yoktu. Neticede yönetimi yeniden ele geçirmek için dönmüştüm Larimar'a.
Sadece...
Yeterli sayıda insanı kendi safıma katıncaya kadar Yağmacı Hükümdar'ın kurallarına göre oynamak zorundaydım bu oyunu.
Çadırın örtüsünü kaldırdım ve dışarı çıktım. Çay hırsızlığı yapmak üzere, orman kıyısına kurduğumuz kamp alanından ayrıldım. Şehir merkezindeki yerel pazara doğru yürümeye koyuldum.
Böylece, birçokları gibi benim hikâyem de bir intikam hevesiyle başlıyordu.
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR SARAYLIYI KAÇIRMAK
General FictionAnka, Kül Kral'ın kızıydı. Onun tek veliahdıydı. Kral'dan sonra tahta geçecek ve Larimar'ı yönetecekti. Ancak öyle olmadı. Çok uzaklardaki bir dünyadan yağmacılar çıkıp geldiğinde ülkenin savaşmaya yetecek kadar gücü yoktu. Yağmacı Hükümdar Kül Kral...