Asi daha konuşmaları gereken çok şey olduğunun farkındaydı. Şimdi Umut ve Ece'nin mezarının başında Alaz'ın sol eli, kendi elleri arasındayken farkında olmadan, ultrason fotoğrafının izin verdiği kadarıyla, yüzüklerini döndürüyordu. Alaz'ın boynu her zamankinin aksine boş olsa da sol elinin üç parmağında düz, gümüş yüzükleri vardı, saatler önce elmacık kemiklerini okşayan sağ eli ise Ece'nin mezarının üzerindeki toprağı okşuyordu şimdi. Yüzükleri ne zaman taktığının farkında olmadığına emindi genç kız, belki de o günden beri hiç çıkartmamıştı. Hafifçe tebessüm etmesini engelleyemedi, onu yüzükleri olmadan gördüğü bir zaman dilimi olup olmadığını düşündü.Doktordan el ele çıkmışlar, park halindeki arabaya beraber yürümüşlerdi. Asi aslında ultrason fotoğrafını incelemek istiyordu ama Alaz 'ın nasıl bir tepki vereceğini kestirememişti, araba kullanırken bile elinden bırakmıyordu çünkü. Ne düşündüğünü deli gibi merak ediyordu, sadece bu sefer ilk adımı atmaya pek cesaret edememişti.
Mezarlığa geldiklerinde anlaşmış gibi ilerlemiş, iki mezarın arasında Alaz, Ece'ye doğru dönükken Asi hemen yanında Umut'a doğru dönmüş yerde oturuyorlardı. Uzaktan bakan biri onların sırt sırta verdiğini düşünebilirdi. Elleri Alaz'ın sol elini avuçları içine alırken bir yandan ona kardeşiyle özel bir alan tanıyor, diğer yandan da yalnız değilsin, ben burayım diyordu.
"Ece-" dedi neredeyse fısıldayarak Alaz, Asi bir an için kendi uydurduğunu sandı. "-özür dilerim abicim."
Sonra da toprağı okşayan elini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı. Asi dizlerinin üstüne yükselip Alaz'ı kendine çekti. Büyük bir adımdı, farkındaydı. Beş ay önce kendisi de kardeş acısı yaşamıştı, biliyordu. "Şşş tamam, senin bir suçun yok."
Şimdi neredeyse Alaz'ın kucağına çıkmış, genç adamın kafası boynunda dinlenirken kumral saçlarda gezdirdi parmaklarını, hafifçe sallanmaya başlamışlardı. Ara ara ufak öpücükler bırakırken yanağını başına yasladı. Hıçkırıklar sessiz iç çekişlere dönmeye başlamıştı.
"Ben Umut'un mezarına hiç gelmedim biliyor musun?" dedi uzun bir sessizliğin ardından Alaz. Asi'nin boynu ve omzu arasına küçük bir öpücük kondurdu.
Asi bir elini sırtına indirirken sordu, "Gelmeyi düşündüğünü bilmiyordum?" Gerçekten de bilmiyordu hatta bunu isteyeceğini bile düşünmemişti.
Gözlerini kapatıp, "Düşündüm. Teşekkür etmek istedim belki de." dedi Alaz, omuzlarını silkti. "Sonra Ece'yi bize geri verdiği için teşekkür etmenin aslında öldüğü için teşekkür etmek demek olduğu geldi aklıma. Bilmiyorum..." Kimseye bahsetmemişti Alaz, şimdi sırtı Umut'un mezarına dönük içindekileri dökerken aslında kendine ne kadar yük ettiği fark etti. "Cenaze zamanı biz Çağla'yla Ece'nin yanında, hastanedeydik, sonrasında da siz dağılmıştınız. Şimdi gerçekleri öğrenmişken, mezarına bakmaya bile utanıyorum Asi." gittikçe kısılmıştı sesi.
"Ben-" dedi Asi yutkunarak, gözleri Umut'un mezar taşındayken bir itirafta ondan geldi. "-ben sanki Umut ikinci kez ölmüş gibi hissediyorum."
Öyle hissediyordu, Ece'nin kalbine sıktığını öğrendiğinden beri öyle hissediyordu. Belki de aynı duyguyu ikinci kez yaşadığı için hazırlıklıydı ya da diğerlerinin acısı o kadar büyüktü ki kendi hislerini geri plana atmaktan başka bir şey yapamamıştı.
Canı tek yananın kendi ailesi olduğunu sanıyordu Alaz. Sonuçta Ece onların kardeşiydi. Sonra küflü evin salonunda asılı olan belgeler geldi aklına. Umut'un organlarını bağışladığı çocuklar... En başta Ece vardı. Yaman'ın, Asi'nin ve Cesur'un toparlanmasını sağlayan şeydi Umut'un kalbinin hala yaşadığını bilmek, şimdi o da gitmişti ellerinin arasından. Öyle kazayla falan da değil, bile bile sıkmıştı o kurşunu Ece tam kalbinin üzerine.
Kollarının arasındaki kızı mümkünmüş gibi kendine daha çok çekti. "Her şey farklı olsaydı..." dedi, sağ eli çoktan kızın buklelerinin arasında kaybolmuştu. "Umut yaşıyor olurdu."
"Ya da ben senin cehennemine hiç gelmemiş olurdum." dedi Asi. Onu cehennemin dibinde bulduğu, beraber şarkı söyledikleri ilk zamanı hatırladı. "O zaman Ece'nin bu kadar zamanı olmazdı belki." diye devam etti. "Hala hayatta olur muydu yoksa?"
Alaz, okşadığı saçların arasına dudaklarını bastırdı. "Kim bilir?" dedi. "Böyle bakınca, her ihtimalde kaderleri birdir belki de. Belki ikisinin de yaşadığı başka bir hayat vardır." İçten içe başka bir hayat varsa ikisinin de hala yaşıyor olmasını diledi.
Bir süre daha sarılarak oturmaya devam ettiler. Hava kararmaya başladığında artık eve gitme vakti de gelmişti. Ayağa kalkıp pantolonlarındaki toprak kalıntılarını temizlediler. Ayrılmadan önce aralarında şimdilik sır olan minik bezelyeyi Asi ilk Umut'a, Alaz'da ilk Ece'ye söyledi, ultrason fotoğrafı hala parmaklarının arasında duruyordu...
Pazartesi için bana şans dileyin 🙏🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Ben Bir Ailem Olsun İstiyorumdur | aslaz
ФанфикYa Alaz sahilde başka bir tepki verseydi.. "Belki ben bir ailem olsun istiyorumdur."