iki, farkındalık

133 15 0
                                    

Eylül ayının dengesiz havası çok yorucu olurdu. Bir yağmur yağar, bir güneş açardı.

Yemekhanenin kuru gürültüsü bunun hakkındaydı. Öğretmenler bile öğrencilere uyarak şikayet ediyor, yaygara koparıyordu.

Geniş alanın cam dibindeki köşeye konulmuş masası Jeongin tarafından hızla kapıldı. Daha doğrusu Jeongin koca kolları ve elleriyle bedenini masaya yapıştırdı. Kollarını iki tarafa açıp üst bedenini uzattı.

"Burası bizim önce biz kaptık." dedi çocuksu bir neşeyle. "Zor işi yaptım işte güzel bir yer kaptım. Sizde bana yemeğimi getirin." Sözlerini esneyerek bitirdi ve buyruğunu açık açık dile getirdi.

Ters ters bakan Felix ve Seungmin ise göz devirip onu masadan itiştirdiler. Felix koca masayı hala yuvasını savunan tilki gibi kaplamaya çalışan Jeongin'i usulca kovuşturdu. Seungmin ise kadere rıza gösterip onun için yemek almaya gitti.

Jeongin işlediği kabahat listesi hayli kalabalık olmasına rağmen piknik zamanında onların başını büyük bir dertten kurtarmıştı. Şimdi de faturasını hiç acımadan kesiyordu.

"Kimse kapmayacak tatlı köşeni merak etme." dedi Felix. Çantasını masanın ayaklarından birine astı ve telefonundan ders programına baktı. Bugün daha fazla dersinin olmadığını görmek keyfini yerine getirmişti.

Jeongin ise omuz silkerek "En güzel yer burası. Püfür püfür esiyor ayrıca cam kenarından bahçeyi de izliyorsun." dedi. Mevsim soğuk bir kış da olsa Jeongin hep aynı yere oturuyordu zaten. Felix başka bir yorum yapma gereği duymadan gülümsedi. Ağır bir gribin geçmesine rağmen bıraktığı bitkinlik vardı üzerinde hala. O yüzden normalden daha sessizdi.

"Kendimi dolaba kilitleyeceğim. Şimdi uyusam akşama anca kalkarmışım gibi geliyor."

Seungmin elinde Jeongin'in yemeği ile geldiğinde alaylı alaylı güldü. "Sonra havasız kalıp bayıldığında okula gelmemek için gerçek bir bahanen olur işte." Üçü de sırıttı. Hem keyifli hem de keyifsiz bir gündü.

"Eve mi geçeceksin?" diye sordu Seungmin, Felix'e doğru. "Eğer geçeceksen alışveriş yapılması lazım. Ben listeyi hazırlamıştım."

Jeongin çantasına yasladığı başını ağır ağır kaldırıp "Doğum günü çocukları ev işi yapmaz ki." dedi. Seungmin'in doğum günü yaklaşıyordu ve ikili ona el yapımı güzel bir pasta yapacaktı. Ancak ufak pürüz belirlene kadar.

"Tabii..." dedi Felix, gözlerinden ateş fırlarken. "Bizim küçük bebek ağzından kaçırmasaydı güzel bir sürpriz olabilirdi." Geçen gün Seungmin sıkıldığıyla ilgili söylenirken Jeongin yakında küçük bir partinin onu beklediğini ağzından kaçırmıştı işte.

İlginç olan ise hala bu konuda keyifliydi, suçluluk duymuyordu.

"Eskide kaldı bütün ışıkları söndürüp pastaya bir iki tane maytap, mum sokmak." dedi, parmağıyla göğsünü dürtüp kendini işaret ediyordu bu sırada böbürlenerek. "Asıl önemli olan neler yapacağımız. O kısmı hala bilmiyor ki. Seni harika şeyler bekliyor Kim Seungmin."

"Evi patlatmayın da ne yapacaksanız yapın." dedi Seungmin. Felix onun yanaklarının hafiften pembeleştiğine emindi. Seungmin'i tanıyordu, o çok kolay utanırdı.

Küçük sohbetleri kesildiğinde Felix mutlulukla okulun pikniğini tekrar hatırladı. Nice zamandır ormana, çayıra gitmeye fırsatı olmamıştı. O küçücük tayların -aslında boyları bayağı uzundu- arasında dolaşmak ve onları sevmek mükemmel hissettirmişti.

Tam önündeki ikiliye pikniğin güzel geçip geçmediğini soracaktı ama Seungmin lafı ağzına alan ilk kişi oldu.

"Umursamayayım diyorum ama bu kadar da budala olamaz ki bir insan!" dedi. Felix onun kiminle konuştuğunu anlamamıştı. Dimdik bir yere bakıyordu ve gözünü dahi kırpmıyordu.

werewolf & hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin