Felix ile Jeongin saat sabah bir olmasına rağmen sabırla bekliyorlardı.
Chan ve Seungmin dönmemişti. Büyük ihtimalle hala konuşuyorlardı. Jeongin bir iki defa kontrol etmeyi teklif etse de Felix sıcak bakmamıştı.
Eninde sonunda ne olduğu belli olacaktı zaten, kurcalamanın anlamı yoktu. Tek dileği kötü şeylerin yaşanmamış olmasıydı.
Kapı açılınca ikili birbiri ile bakıştı. İkisi de Seungmin'in içeriye gelmesini bekledi ve yüzünden sonuç çıkarmaya çalıştılar. Jeongin'i bilmiyordu ama Felix başarısız olmuştu bu konuda.
İfadesiz suratını koruyup da bir koltuğa çöken Seungmin başını ellerinin arasına alıp iç çekti. Şu anda ne denmesi gerekiyordu? Konuşmasının kötü geçmiş olasılığı ile sonunda ipleri eline almak istedi Felix. Yoksa bu şekilde sabaha kadar beklerlerdi.
"Seungmin iyi misin?"
"Harikayım."
"Konuşmanız nasıl geçti? Yine yalan söylemedi ya sana?"
Seungmin cılız bir sesle "Söylemiyor." diye cevapladı. Sonunda yüzünü kollarının arasından çıkardığında "Bir şeyler hala eksik ama yalan söylemiyor. Söyleyecek kadar güvenmiyor belki de." dedi. Üzgündü, hayal kırıklığına uğramış gözüküyordu.
"Keşke yarım yamalak anlatacaksa hiç gelmeseydi yanıma. Şimdi onun aldatmadığını bilmek ama yine de barışamayacak olmak beni mahvediyor."
Jeongin'in kafası karışmış gibiydi. "Madem aldatmıyor o halde neden barışmıyorsunuz?"
Seungmin sıkıntıyla onun kafasının karışıklığını giderdi. "Çünkü bana güvenmiyor. Hala bir şeyler saklıyor."
Felix, Chan'ın kendisi veya Seungmin ile alakası olmayan şeylerin yaşandığını ima ettiğini hatırladı. O halde bu yüzden konuşmuyor olmalıydı. Ortada belli ki daha farklı sebepler vardı.
Eğer aldatma gibi bir suçu bile üstüne almaya razı geliyorsa asıl sakladığı şey neydi?
Felix sadece arkadaşını umursuyordu bu yüzden kalkıp karışacak biri değildi ama fikirler kendinden aklına geliyordu.
"Hadi git uyu hyung." dedi Jeongin. "Biz kalanları toplarız. Zaten bende yatacağım."
Seungmin bir şey demeden başını salladı ve oturduğu koltuktan usulca kalkıp odasına yürüdü. Jeongin pastadan geriye kalanları ve balonları toparladı. Felix ise ayırdığı çöpleri poşetledi.
En fazla yarım saat içinde ikisi de işlerini bitirdiğinde Jeongin yatmaya gitmişti. Felix ise uykulu bir şekilde koltuğa uzanmıştı. İlginç bir gündü diye düşündü. Belirsiz bitmesi de cabasıydı.
Dışarıda yağan hafif yağmurun sesi kafasını boşaltıyordu. Sessizce tıklatılan kapı onu soyutlandığı dünyaya geri getirdi.
Kapı çalıyordu.
Gönlünden o an Chan'ın geri geldiği geçmişti. Eğer oysa herkesin gidip uyuduğunu söylemek ve onu uyarmak için ayağa kalktı. Ancak kapıyı açtığında söyleyeceklerini çoktan unutmuştu.
Çünkü kapıdaki Chan değildi.
Hyunjin kapıda duruyordu.
Sırılsıklam ıslanmıştı kıyafetinden yere su damlıyordu. Kapıyı açan kişinin Felix olduğunu kabullenemiyormuş gibiydi. Bugün normal ki halinden daha iyi görünüyordu.
Çok da korkutucu değildi en azından.
Ancak konuşmaması Felix'i geriyordu. Birkaç kere söze başlar gibi denemeye gönüllü oldu ama becerememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
werewolf & hyunlix
Fiksi Penggemarben seni affetsem bile sen kendini nasıl affedebilirsin?