Günleri saya saya hafta sonuna geldiğinde Felix heyecanının katlanarak arttığını fark ediyordu.
Birazdan evden çıkacaktı ama kendi kendine bir konuşma yapıyor sakin olmaya çalışıyordu. Dolabının aynasından odayı izliyordu dakikalardır.
Suratında maskesi vardı, kafasına da sarı saçlarıyla korkunç derecede uyumlu bir şapka takmıştı. Boğazının ve göğsünün tam orta yerine ağrılar saplanıyordu.
Hyunjin nereye gideceklerini söylememişti ona. Sadece hoş bir yere olduğunun ipucusunu vermişti.
Vakit geldiğinde ağır ağır ayağa kalktı ve ceketini aldı. Sarı saçları dümdüz şekilde omzuna değiyordu ve gündelikten farklı giyinmemişti.
Ayakkabılığın orada oyalanırken içeriden gelen kısık sesli spikerin dediklerine takıldı. Kumandaya uzanmadan önce dinlemeye başladı.
"Şimdilik söz konusu hayvan yakalanana kadar yetkililer tarafından kamp yasağı konulduğu duyurulmuştur. Aynı bölgenin yerel kesiminde ise avcılar gece yarısından sonra nöbet tutacaktır. Hayvanın türünün ne olduğu bilinmese de zooloji ekipleri en az üç metr-"
Felix telefonu çaldığında haberi dinlemeyi bırakıp televizyonu kapattı. Hyunjin'in aradığını gördüğünde çıkmak üzere olduğunu söylüyordu.
"Hala söylemeyeceksin anladığım kadarıyla. Uzak mı?" dedi sabırsızlıkla. Hyunjin bir kıkırtıyla söylemeyeceğini itinayla belirtti. Sesi farklı geliyordu ya da sadece hayal mi kuruyordu?
İkisi de sonunda konuşmayı kesip telefonu kapattıklarında Felix evden çıkmıştı. Merdivenlerden inmeye başladığında en aşağıdan birinin yankılı sesi geliyordu.
"Yongbok-ah! Neredesin~?"
Hyunjin'in yankılı ve de oyuncu sesiyle Felix gülümsememek için kendini bayağı bir sıkmıştı.
Daha başından ona karşı kaybetmişti.
Onun ismini dahi yeni öğrenmişken bakışlarına, sonra eve geldiğinde nazikliğine ve gülümsemesine en son ise bu gizlediği şirin yönüne karşı kazanması mümkün değildi.
Hyunjin'i apartman kapısının girişinde bulduğunda birbirlerini bekletilmiş heyecanla karşıladılar. Zaten açık olan kapıdan dışarıya çıktıklarında ikisi de bugün her şeyin yolunda gitmesini diliyordu.
"Görüşmeyeli nasılsın?" dedi en sonunda Hyunjin ancak meleği konuşmaya zorlanıyormuş gibiydi. Arabasının kapısını açtı ama geçmeden önce bir kolunu önüne diğer kolunu arkasına atarak Felix'in hareket etmesini engelledi.
"Bir konuda anlaşalım."
Elini havaya kaldırıp Felix'in yüzündeki maskeyi boynuna kadar geri indirdi ve "Benden utanma ya da kaçma." dedi. Tam olarak bunu demişti ve karşısındaki çocuğu nasıl bir zor duruma soktuğundan habersizdi.
Felix kafasını eğip başını salladığında hala Hyunjin'e bakamıyordu. "İyiyim." diye cevapladı önceki sorusunu aslında konuyu dağıtmak için demişti. En sonunda üstündeki baskı kalktığında kendini hızla koltuğa attı.
Bu ikinci kere kaybedişiydi. Üçüncü de ne olacaktı?
En sonunda araba hareket etmeye başladığında bir süre derin bir sessizlik oluştu. İkisi de aynı şeyi düşünüyordu ama vardıkları sonuç çok farklıydı.
Felix bu temastan ve sevgi dolu karşılamadan hoşlandığını düşünüyordu.
Hyunjin ise fazla ileri gidip gitmediğine karar veremiyordu. İçinde, tam yanında oturan çocuğa karşı inanılmaz büyük bir sevgi vardı. Normalde böyle şeyler yapmıyor olmasına rağmen sarılmak, durmadan yanına bitmek ve hatta öpmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
werewolf & hyunlix
Fanfictionben seni affetsem bile sen kendini nasıl affedebilirsin?