Hyunjin, Felix'i bıraktıktan sonra eve geçmişti.
Sessizce kapıyı aralar aralamaz zaten onu bekleyen dörtlü aynı anda ayağa kalktı ve sırıtmalarını zar zor bastırdı.
Chan sahte bir öksürük sesi tutturdu, Minho aniden dergi okumaya daldı, Jisung onunla uğraşıyormuş gibi yaptı. Changbin ise sadece duruyordu.
Sonunda Hyunjin içeriye geçtiğinde tek kaşını kaldırmış sırayla arkadaşlarına bakmıştı.
"Buluşman iyi geçti mi Hyun?" dedi Chan ilgilenmiyormuş gibi. Bu sırada arkadaşı hariç her yere bakıyordu. Hyunjin omuz silkip anlatmaya başladı, çok takılmamıştı onların tuhaf hallerine.
"Heyecanlı başladı arada bir delirtecek kadar şirinlik yapıyor ama farkında değil. Çift kolyesi almayı teklif ettim açıkçası reddeder diye düşünüyordum ama kabul etti. Elini tutmama da izin verdi ayrıca okulda yanına gelebileceğimi söylüyor."
"Yani?" dedi Minho, okuduğu derginin baş aşağı olmasını umursamadan.
Changbin göz devirdi. "Satır aralarını okuyacak olursam iyi geçmiş derim." Hyunjin başını sallarken hala geçirdiği günü düşünüyordu.
"Yanına gidecek misin peki? Hoşlantın aşka mı döndü yani?"
Chan sonunda meselenin özüne geldiğinde hepsi merakla yerlerinde dikildiler. Hyunjin başını salladığında Jisung evet diye haykırdı ve koltukta ayağa kalktı.
Göz deviren Minho'nun üstüne hızla atladığında kafasına küçük yumruklarını geçiriyordu. Chan ise Changbin ile yumruk tokuşturdu. Onların bu abartılmış sevincine şaşıran Hyunjin açıklama beklercesine baktığında bunu Changbin üstlendi.
"Bu goblinler buluşmanın üstüne iddiaya girdi. Minho buluşmanın kötü geçeceğini çünkü Felix'in biraz pasif gözüktüğünü söylemişti. Jisung ise aksine oynadı. Şimdi üç günlük sağlam bir servis bizi bekliyor." dedi rahatlıkla.
Sonunda Jisung'dan kurtulan Minho yüzünü asmış ve koltuğa oturmuştu. Hyunjin ise sabır dilercesine bir ifade takınsa da yine de gülmeye başladı.
Chan'a dönüp boğuşan ikiliyi kendi haline bıraktığında "Bir daha haberlerde gözüktüm mü?" diye sordu. Chan başını iki yana sallayarak reddetti sorusunu. Hyunjin'in üstüne bir rahatlık çökmüştü ama bu problemi nasıl çözeceğini bulamıyordu.
"Ben size diyorum. Bu avcıları bulup onları yanlış yere yönlendirelim, şüphe buradan ne kadar uzakta olursa tehlike de o kadar uzakta olur."
Jisung yere yayılıp konuştuğunda Minho onu alayladı. "Tabii." dedi ciddiyetsiz bir sesle. "Hatta onlara katılalım. Önce Hyunjin katılsın."
"Beni aralarına almaya bayılırlardı. Eğer beni öldürmeye çalışıyor olmasalar çok iyi arkadaş olurduk." dedi Hyunjin küçük bir kahkahayla. Beşi de omuzları sarsılarak gülüyordu şimdi.
Sakinleşmeleri için birkaç dakikanın geçmesi gerekmişti. En sonunda susabildikleri zaman Hyunjin yorgunlukla kafasını koltuğun baş kısmına yasladı. Öyle güzel bir gün geçirmişti ki kendini uzun zamandır böyle mutlu, huzurlu hissetmiyordu.
Felix son dolunay dönüşümlerini bile katlanılabilir hale getirdiğinden haberdar olsaydı ne düşünürdü acaba? Artık onu mutlu edebilecek, omzundaki on beş yaşından kalma diş izlerini unutturabilecek biri olduğunun farkında mıydı? Özel olduğunu biliyor muydu?
Eğer kurtadam olduğunu bilseydi verebileceği tepki Hyunjin'i ürkütmüyor değildi. Çok dikkat etmesi gerekiyordu, Felix'in etrafında olmak istiyorsa içindeki canavarı bastırmak zorundaydı.