Güneş hergün herkesi ısıtmak ve yolunu aydınlatmak için doğardı. fakat bazıları ısınmaz hatta yolunu bile bulamazdı.Çünkü kimi insanlar, kimi insanların gölgesi olurdu. Sanki bu dünyaya birilerinin karanlığı olmaya gelmişler gibi bir gaye güderlerdi.
Ve onlar hep karanlık taraftaydı,aynı zamanda aydınlık tarafı da karanlık taraf yapmaya çalışanlardı. Onlar gibi değilsen hayata tutunamazsın.onlar gibi olmak zorundasın. Eğer bunu başaramazsan işte o zaman hak edemezsin hiç bir şeyi.Yaşamayı bile...
★★★★★
Sonbaharın dökülen yaprakları ve etrafa sardığı bir hüzün, ölüm denen gerçekle bugün yan yanaydı. Bu ağırlık artık küçük bir çocuğun omuzlarına yüklenmişti. Herkes anlardı ölümün ne demek olduğunu fakat herkes anlatamazdı. Küçük çocuk hayatında ilk defa anlamadığı bir şeyle karşılaşmamıştı. O bu hayatta birçok şeyi anlamıyordu.belki de ona anlatacak birini henüz bulamamıştı.
Denizli'nin kavurucu sıcağı, yerini güz aylarının serinliğine bırakmıştı. müstakil ve Bahçeli evin etrafı mahalleliler tarafından kuşatılmıştı. Kimi taziye evi için helva kavuruyordu.kimi gelen civar komşular için çay servisi yapıyordu. Herkes belli bir koşuşturmanın içerisindeydi. Ölen kişi için son vazifelerini yerine getiriyorlardı.
Hafif göbekli şalvarlı bir kadın gelenleri ağırlıyor gidenleri ise uğurluyordu. İçerideki genç kızlara ne yapmaları gerektiğini söyledikten sonra koridorun sonundaki odaya doğru yöneldi. Koridor boyunca ilerledikten sonra,odanın kapısının önünde durdu.Girip girmemek arasında kalmıştı.
Fakat beklemenin hiçbir faydası olmayacağını biliyordu bu yüzden kapıyı yavaşça açıp içeriye girdi. Odada Küçük bir yatak ve bir tane elbise dolabı vardı.Yatağın hemen yanında küçük bir komidin, onunda üzerinde bir hikaye kitabı bulunuyordu.Kadın Yatağın önünde yerde sessizce oturan çocuğa doğru küçük adımlarla ilerledi.
Gelip yanına oturdu.Daha sonra saçlarını okşamak için elini kaldırdığında,çocuk uzaklaşıp araya mesafe koydu.Bunun nedenini çok iyi biliyordu.Bu yüzden çocuğun üzerine gitmeyip sakin bir ses tonuyla konuştu.
-Oğlum bak sabahtan beri ağzına bir lokma girmedi. Az önce yemek gönderdim onu da yemedin. Böyle olmaz güzel yavrum.Bak yemek yemezsen zayıflarsın.Zayıflarsan da
hasta olursun.Hadi söyle bakalım teyzene canın birşey mi çekiyor?Hangi yemeği pişireyim paşama?Kadının sevgi dolu sevecen konuşmasının ardından,çocuk gözlerini sabitlemiş olduğu yerden kaldırmayıp öylece boş bakmaya devam etti.Kadın bir kez daha başarısız olmanın verdiği üzüntü ile devam etti :
-Yavrum böyle susarak olmaz.Konuş benimle.İstersen ağla ama yeter ki susma.İçim acıyor seni böyle
görünce.Kadının bütün çabaları yetersiz kalmıştı.Çocuk adeta bir ruh gibi olduğu yerde gözlerini tek bir noktaya sabitlemiş ve asla tepki vermiyordu. Bir kez daha konuşmak için yeltendiğinde 20'li yaşlarında genç bir kız kapıyı hızlıca açtı:
-Düriye abla nerlerdesin sen gı her yerde seni arıyom ben?Napıp durun burda sen?
Kadın sinirle yerden kalkıp genç kızın kolundan tuttuğu gibi odanın dışına attı ve kapattığı kapının önünde kıza ters bakışlar atmaya başladı.
-Kız Allah seni bildiği gibi yapsın.Ne diye ebenin cebi gibi dalıyon odaya? Bilmiyon mu çocuk ani hareketlerden korkuyor?
Genç kız kolunu ovuşturarak karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EREN:PEŞİMDEKİ KORKULUK
Ficção Adolescente"Herkes gibi olmaya çalışmak bu hayattaki en acımasız kabullenişti belkide. Farklı doğmak ve yaşamak zorunda olmak herkes için aynı şartları taşımazdı.Onlar gibi konuşamamak , onlar gibi davranmamak,onlar gibi sevmemek yadırganırdı.Çünkü acımasız bi...