"Ciddi misin? Hangi evde kahvaltılık gevrek olmaz?"
"Üzgünüm efendim, hemen markete uğramaları için birkaç adam göndereceğiz."
Boş gözlerle kadına baktım. Burada daha fazla durmak zorunda mıydım? Dışarısı kalabalık duruyordu. Güvenlik olmasa bile iki adım atıp düşecek gibiydim.
"Ya da beni eve götürecek bir araba ayarlasanız? Benim evimde Coco Pops var orada yerim ben nasıl?"
En etkili gülümsememi takınarak kadına cevap verdim. Kimse bu surata hayır diyemez. Aslında sarkastik davranmaya çalışmıştım ama kadın ciddiye alıp isteğimi ileteceğini söyledi ardından sessiz ve hızlı adımlarla üst kat merdivenlerine yöneldi.
Masaya oturmuş ellerimi çeneme dayayıp bekledim. Uykumu tam alamamış olmalıydım ki yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu. Evin içine baktığımda modern bir mimarisi vardı ve ferah duruyordu. Dışarıdaki manzara güzel olsada yüzümü ekşitmeden duramadım. Her taraf koruma ve güvenlik kaynıyordu. Bu evden kendi isteğimle nasıl çıkacaktım? Bir süre gözlerimi yere diktim ve tekrar dışarıya baktım. İç çekmeye başladım.
Sanki yanımdan bir gölge geçmiş gibi hissettim ve arkama baktım. Boştu tüylerim ürperdi kesinlikle yanımdan bir rüzgar geçmiş gibi hissettim.
"Kafayı mı yiyorum?"
"Hayır yemiyorsun." yanımdan bir fısıltı geldi.
Hemen önüme döndüm. Şaşırmadım desem yalan olur. Genelde en ufak sese bile kafamı çeviririm hatta uykum çok hafiftir. Bu kadar sessiz ve hızlı hareketler tıpkı bir kediyi andırıyordu.
"Alyona.." dedim. Sesim biraz öfkeli çıkmıştı.
Alyona Andrei'nin ablasıydı. Her ne kadar kardeş olsalarda kendisi Andrei kadar soğuk durmuyordu. Yine de birbirlerine benziyorlardı. Sarı uzun saçlarını dağınık topuz yapmış ve yüzünde makyaj yoktu yeni uyanmış gibiydi. Mavi gözleri Andrei'nin gözlerinden daha sıcak ve canlı bir maviydi. Üzerinde kısa bir şort ve tişört vardı. Onu hiç tanımasam normal bir hayat yaşayan bir kız sanardım.
Aslında onu tanımıyordum bile sadece Doğu'nun söyledikleri kaldı aklımda.
Kıza süzen bir bakış attım. En son onu Fyodorov Malikanesinde görmüştüm. Nereden bakarsan bak katile benzemiyordu. Silah görse korkacak biri gibiydi.
Alyona sandalyede bağdaş kurmuş oturuyordu. Gözlerini bana dikmişti.
Hemen boğazımı temizledim ve dikleştim.
"Ödümü kopardın."
"Öd koparmak mı? O da ne demek?"
Bu ailede kimse Türkçe bilmiyor mu?
Kaşlarını çatmıştı ama meraklı bir ifadesi vardı.
"Git Deyimler ve Atasözleri sözlüğüne bak."
Gözlerimi kırpıştırarak gülümsedim.
Sanki küçük bir çocukla konuşuyormuş gibi hissettim. Bakışlarımı kaçırdım en son bana öldürücü bakışlar atmaya başlamıştı. Tekrar etrafı izliyor gibi yaptım. Bu kızla başbaşa ne konuşabilirdim ki?
"Seni öldürmesi gerekiyordu."
"Ne?"
Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. Ne saçmalıyordu yine? Bu kadar ileri gideceğini asla düşünmezdim. Kulağa bir şaka gibi gelsede Alyona diyince pek şaka gibi gelmedi. Soğukkanlılığımı korumaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI | BXB
Romance•Dubcon(dubious consent) ve CNC(consensul non-consent) içerir!🔞 " Gerçekten bu numarayla kaçabileceğini mi düşündün Demir?" Aklıma gelen her yolu denemiştim ama çıkmaz sokaklarla dolu bir labirentte gibiydim. "Andrei.." diye fısıldadım. Kolla...