|"Pas atsana oğlum, boşuna mı bekliyoruz burada?"
Bakışlarım benden birkaç metre uzakta dikilen Seba'ya kaydığında sabırsızca kıpraştığını gördüm. Sektirdiğim topu son bir kez daha havaya atıp çimlerle buluşmasını sağladığımda göz devirmişti.
"Benden bu kadar, çok yoruldum. Buradan da eve geçerim galiba." Vücudum yoğun geçen antrenmanlar yüzünden bir hayli yorulmuşken kendimi daha da zorlayıp performans düşüşü yaşamak istemiyordum.
Hafif çöken omuzlarımı dikleştirdikten sonra sahaya göz attım.
Aslında bugün antrenman yoktu fakat Seba'yla birlikte çalışmak istemiştik.Göz kapaklarım kapanmamak için savaş veriyordu adeta.
"Ben de eve geçerim o zaman." dedi benim gibi yorgun olduğu her halinden belli, yavaş adımlarla yanıma gelen sarışın oğlan.İkimiz birlikte sahadan çıkarken gördüğümüz birkaç personele selam vermiş, onun haricinde pek konuşmamıştık.
Fakat onu tanıyordum.
Birlikte geçirdiğimiz zamanlar, bizi iyi dostlar haline getirmişti. Yaşlarımızın yakın oluşu, hayattan beklentilerimizin ve hayallerimizin benzerliği aramızdaki samimiyeti arttırmıştı.Şimdi ise bitkin adımlarla soyunma odasına doğru yürürken onun bu sessizliğini pek güzel bir şeye yoramıyordum.
Ne zaman söylemek istediği bir şey olsa, yaklaşık iki üç dakikadır yaptığı gibi parmaklarıyla saçlarını düzeltiyor ardından yutkunup duruyordu."Dökül bakalım." dedim. Sesimde kendini belli eden hafif bir alay olsa da oldukça endişeli çıkmıştı kelimeler dudaklarımdan.
Çoktan soyunma odasına girmiş, eşyalarımızı gelişigüzel benche bırakmıştık.
Seba'nın itiraz etmek üzere araladığı dudakları, benim inatçı bakışlarımı gördüğü anda geri kapanmış ve derince iç çekmişti.
"Sorun ne? Derdin olduğu belli." başımla benchin boş kısmını işaret ettiğimde ikiletmeden oturdu."Aslında buna dert diyebilir miyim, bilmiyorum." diyerek söze başladı. Yan yana oturuyorduk. Devam etmesi için onaylarcasına kafamı salladım. "Kendimi kötü hissediyorum fakat elimde değil."
"Biz seninle dostuz." ses tonum artık tamamen endişeye büründüğünde aklımdan türlü senaryolar geçiyordu. Onu rahatlatmak adına yüzümü onunkine çevirerek bakışlarımızın kesişmesini sağladım.
Buğulu bakan gözlerine, korku ve suçluluk duygusu işlemişti. Belki onu yakından tanıdığım içindi belki de duygularını oldukça kolay belli eden biri olduğundandı, anında anlamıştım bunu. Yüz ifadesinden endişe akıyordu ve yanakları hafiften kızarmaya başlamıştı.Konuşmadı ancak kenarda duran çantasından telefonunu çıkartıp şifresini girdi. Aklımdan geçen onlarca soruya karşın merakımı zorlukla zaptediyordum.
Ardından telefonu benim görebileceğim şekilde tutarak turuncu logolu bir uygulamaya bastı.
Turuncu yazılı bir ekran açıldığında ben hâlâ neler olduğuyla ilgili bir fikir üretmekte zorlanıyordum.Wattpad.
Yanlış okumadıysam uygulamanın adı buydu.
Yutkunarak bana döndü.
"Ee, ne oldu şimdi?"
"Bilmiyor musun?"
"Hiçbir şey anlamadım Seba. Ne olduğunu söyler misin?"
"İşte, böyle bir uygulama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
as you are
Fanfictionferdi, kendisi ve takım arkadaşı hakkında yazılan bir hayran kurguya denk gelir. *** bu hikayedeki tüm karakter ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur.