1-Kumral Saçlı Kız

35 16 39
                                    

"Maybe in another life..."  ve son bu kitapta bitti. Bu yaz bitirdiğim 21. muggle kitabıydı gerçi yazında son günüydü ama olsun. Annem bu kadar çok muggle kitabı okumamın fazla olduğunu biraz ders çalışmam gerektiğini, bu yıl ilk yılım olacağı için sıkı çalışmam gerektiğini söylüyor ama muggle kitapları oldukça heyecanlı ayrıca aralarında en sevdiğim kitap buydu. İki yakın arkadaşın hikayesini anlatıyordu, kavuşmalarını yada  kavuşamamalarını...

"Expenya hadi uyan artık kızım." gece boyu hiç uyumamıştım ama olsun.

"Kalkıyorum anne." evet bu yaz tatilimin son günüydü. Sabahlara kadar kitap okuyamayacaktım artık. Kitaplardaki arkadaşlarıma elveda demem, onlardan ayrılmam gerekecekti -evet bunun için oldukça üzülüyordum- ama belki Hogwarst bana uğur getirir bir arkadaş edinirim. Umuyorum ki bu yıl Hogwarst'ın ilk yılı, Hogwarts Express'e ilk binişim, on bir yaşım bana uğur ve şans getirecek. 

"Expenya hadi ama geç kalacağız." evet buda ikiz kardeşim Remus Lupin. Çoğu ikiz kardeş gibi biz de dış görünüş olarak birbirimizin aynısıydık, Remus benim erkek versiyonum ben onun kız versiyonuydum kumral saçlar, ela gözler, benzer yüz hatları fakat karakterlerimiz oldukça farklıydı. Remus cesur, sabırlı, arkadaş canlısı biriyken ben onun aksine oldukça hırslı. sabırsız ve insanlar da benimle pek iyi anlaşamazdı -aslında benimle tanışmak için kimse çabalamamıştı, özümde iyi ve sıcak kanlı biri olmama rağmen-. Babam Remus için Griffindor yada Hufflepuff binasından olacağını söylüyor. Benim içinse Slytherin yada Rawenclaw olacağımı söylüyor. Umarım Rawenclaw olurum...

Astrid Black

"Astrid Walburga Black, hemen buraya geliyorsun." annem ve melodi(!) gibi sesiyle uyandım. Zaten gece de uyuyamamıştık da neyse. Kapıyı açıp araladım, aralıktan anneme seslendim.

"Sirius ve Regulus'u uyandırıp geliyorum anne."
"Hızlı ol." dedi annem buz gibi sesiyle.

Annem ve emirleri bittikten sonra tam Sirius'u uyandırmaya çalışacaktım ki...

"Ha gel bakalım buraya Astrid hanım, kardeşini uyandırmaya teşebbüs etmek ne demekmiş öğren bakalım." evet Sirius'un gazabına uğradım. Kendimi bildiğimden beri Sirius ben ne zaman kırılsam, yorulsam -ki annem yüzünden genelde hep yorgun ve kırgın olurdum- hep beni güldürmenin bir yolunu bulurdu. Tam Sirius'un kahkaha bombardımanından kurtulurken Regulus içeri girdi ve

 "Bensiz mi eğleniyorsunuz, ayıp dışlanıyorum." diyen Regulus'a karşı, Sirius hızla Regulus'u kendine doğru çekerek yanımıza aldı. Kendimizi, yaşadığımız aileyi ve yaşam şartlarımızı öğrendiğimizden beri üçümüz de birbirimizden başka kimsemiz olmadığını biliyorduk ama bizim aksimize Regulus tüm bu yaşam şartlarına aptal lorda ve annemlerin isteklerine boyun eğiyordu. Tabi bizde anne ve babamızın her dediğini yapıyorduk ama istemeyerek. Regulus ise oldukça istekli tüm bunları yaparken. Sirius ve ben annem ve babama -gerçi onlara ne kadar anne ve baba denirse- karşı çıkmak için Hogwarst'a gitmeyi bekliyorduk ve sonun da o kutlu gün geldi. Biz canla başla 11 yaşımıza gelmeyi beklerken belki şuan bizimle aynı yaşta olan ve Hogwarst'a gidip ailesinden uzaklaşacağı için üzülenler hatta ağlayanlar bile vardır. Ne kadar şanslılar, bizim aksimize...

Kahvaltı yapmadan Hogwarst mektubunda yazan 1. sınıf için ihtiyacımız olan her şeyi aldık ve eve geri döndük. İşte annem ve gereksiz kuralları neymiş geç kalırmışız. Ah kahrolsun kurallar. (malzemelerin alındığı yeri unuttum.)

"Hızlı olun biraz geç kalacağız." dedi annem kızgın bir şekilde.
"Anne daha Express'İn kalkmasına 1 saat var ve biz zaten alınması gereken her şeyi aldık." dedi Sirius bilmiş bir şekilde.
"Hadi çene yapacağınıza kahvaltınızı yapında gidelim artık."

Annem erkenden bizi bırakıp gitmişti. Regulus'la veda etmemize bile izin vermedi. Bu kadın gerçekten çok acımasızdı. Kompartımanlardan birine eşyalarımızı yerleştirdik. Daha kalkmasına çok zaman olmasına rağmen bazıları gelmişti ama çoğu 2. yada 3. sınıf öğrencisiydi. Eminim yer kalmayacağını bildikleri için erken gelmişlerdi. Sirius melül melül yüzüme bakıyordu. Bu bakışları nerde görsem tanırdım.

"Evet, dökül bakalım Sirius maalesef Black." dediğimde Sirius'un yüzünde ki melül melül bakışları git gide arttı.
"Astrid sence biz yokken Regulus ne yapar." açıkçası Sirius dan beklediğim bir soruydu Regulus bir suç işlediğinde unları biz üsleniyorduk ve şimdi Regulus 2 yıl boyunca evde yalnız olacaktı. Annemin ona yapacaklarını hayal bile edemiyordum. Biz Siriusla bu konuyu tartışırken zaman su gibi akmış ve Express'in yola çıkmasına 20 dakika varmış. Evet Regulus'u düşünürken zaman çok hızlı geçmişti. Peronun camından dışarı baktığımda ağlayarak ailelerinden veda eden çocuklar vardı biz ise onların aksine... Her neyse en iyisi bunları düşünmemekti. Tam ben bu saçma fikirlerden kendimi kurtarmaya çalışırken içeri siyah dağınık saçları ve ela gözleri ile uzun boylu  bir çocuk girdi.

"Merhaba başka boş kompartıman yokta buraya oturabilir miyim?" dedi olağanüstü derecede yakışıklı çocuk ve benim canım, biricik, mükemmel, ikiz kardeşimde hemen anladı tabi.
"Tabii gelebilirsin." 

Çocuk Sirius'un dediğine karşı sıcak bir tebessümle karşımıza oturdu. Ardından çaprazında oturan Sirius'a elini uzatarak;

"Ben Potter, James Fleamont Potter." bazıları soyadlarını ne kadarda gururla söylüyor. Sirius James denilen çocuğun elini sıkarak;
"Bende Sirius maalesef Black, tanıştığıma memnun oldum James." James Sirius'un soyadını duyduğunda ilk başta şaşırsa da sonra tebessüm ederek.

"Bende tanıştığıma memnun oldum Sirius." dedi, bana dönerek "peki ya senin adın ne?" dedi aynı sıcak ses tonuyla ve elini uzatarak.
"Astrid Black, tanıştığıma memnun oldum James." dedim bende aynı onun gibi sıcak ve samimi bir ses tonu ile.

Sirius ve James çokta konuşmaya dalmış gayet iyi anlaşmışlardı. Onlar sohbet ederken bende kompartımanın camından dışarıya bakıyordum ki dikkatimi bir şey çekti. Kumral saçlı, ela gözlü yüzündeki tatlı tebessümle bir kız. 

Nedense o kızı gördüğüm an içimde bir şeyler kıpırdamaya başlamıştı...


Maybe İn Another LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin