BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
"Allah'ım nolur onu bir gece dahi olsa bana geri ver."
Altay yattığı yerden sağa dönerek saatine baktı. Doğum gününe sadece altı saat kalmıştı.
Oflayarak yerinden doğrulup ardına kadar açık olan balkondan dışarı çıktı. Odasının manzarası tam da güneşin batışını sunuyordu ona.
Sakince yere oturarak dışarıyı izlemeye başladı. Bu doğum gününü her yıl gibi kendi başına geçirecekti. Arkadaşları ve ailesi onu çağıracak ama o yine de gitmeyecekti. Son iki yıldır durum buydu.
Başını duvara yaslayarak balkonunun bir duvarına asılı peri led şeridi izlemeye başladı. Elindeki minik kartı küçük bir mandal sayesinde ledlerin arasına asmıştı. Artık üç kart asılıydı şeritte.
"Benim yükümü sen bile taşıyamıyorsun ha?" demişti düşen şeriti tekrar yerine sabitlerken.
Aradan saatler geçmiş, Altay kucağındaki kedisini severken artık üşümeye başlamıştı.
Saat sekizi geçerken o battaniyesine sarılıp neredeyse onunla aynı hizzada olan ayı izlemeye başlamıştı. Ay gittikçe yükseliyor ve daha fazla parlıyordu. Diğer gecelere nazaran şehri daha önce görmediği kadar aydınlatıyordu. Bembeyaz ve kusursuzdu ona göre.
Yıldızlar bulutsuz gökyüzünde yerlerini aldığında daha fazla onlara bakmaya dayanamayıp gözlerini kapattı.
Lanet olsun, lanet olsun ki yıldızları senin gözlerinden izleyemiyorum.
Kedisini odasına bırakıp sabah hazırladığı şarap şişesini de alarak tekrar çıktı balkona, bulutların tüm gökyünü kaplamış olması içini daha da karartmıştı. "Daha demin hiçbir şey yoktu oysaki."
İki kadehi yere koyarak ikisini de yarısına kadar şarap ile doldurmuş ve kendi bardağını alarak bir yudum içmişti.
"Şu şarabı nasıl sevdiğini asla anlamayacağım." şehrin soğuğunu ciğerlerine çekerek nefesini tuttu.
Odasının kapısı açıldığında oflayarak içeri baktı. Kapısındaki arkadaşlarını ve annesini gördüğünde tekrar arkasına yaslanarak kadehini izlemeye devam etti.
"Altay"
"Gelmeyeceğim, yine. Gelmenize bile gerek yoktu."
"Biraz seninle vakit geçirmeye geldik."
"Yalnız kalmak istiyorum, biliyorsunuz."
Annesi eğilerek başına bir öpücük kondurmuş ve çıkması gerektiğini söyleyerek gitmişti. Onu umursamadan omuz silkti.
Altay karşısında çekinerek oturan üç çocuğa bakarak gülümsemişti hafifçe.
"Unutmadan." dedi Mert elindeki gülü şarap şişesinin yanına koyarken. Diğer ikisi de acele ile koyduğunda Altay yan yana duran üç beyaz güle bakarak dudaklarını birbirine bastırdı. Titreyen elleri ile kendi çiçeğini de oraya koyduğunda gözünden birkaç damla yaş düşmüştü.
"Çok özledim." derin bir nefes alarak gökyüzünü terk etmeyen bulıtlara baktı.
Gözleri kapalı.
"Hadi gidin artık." dedi gözlerini silip yerden kalkarken.
"İyi olacak mısın?"
"İyi olacağım." hepsini zor da olsa odasının kapısına kadar götürüp el sallamıştı yüzünde zoraki bir gülümsemeyle.