"Hasta yakını siz misiniz?" Hemşire, Semih'e seslendi. "Doktor ile görüşebilirsiniz."
Semih ayaklandı. Neşe bayılınca onu en yakın devlet hastanesine götürmüş. Kız kendine gelince de gerekli tetkiklerin yapılması için tüm itirazlarına rağmen bilindik bir özel hastaneye getirmişti. Acilde çekilen Ekg'sinde kalbin zayıf olabileceğini söyleyen intörn onları kardiyolojiye yönlendirmişti.
Neredeyse 4 saattir hastane hastane geziyordu. 3 saat sonra uçağı vardı. Takımla birlikte Sivas'a gidecekti.
"Buyrum Semih Bey." Dedi doktor koltuğu işaret ederek. 40'ların başında, temiz yüzlü, esmer bir adamdı. Yüzünde sıcak bir ifade vardı.
"Ekg, eko ve röntgen çektik. Kalp krizi sandık işin açıkçası ama bir ritim bozukluğu gibi duruyor. Hastadan tam bilgi alamadık genetik hikaye içn ama Bradikardi olduğunu düşünüyoruz. Çok yüksek ihtimal ailede de var."
"Ben anlamıyorum ne demek istediğinizi." Semih'in rengi solmuştu. Hem Neşe'nin o hali aklından çıkmıyor hem de korkuyordu.
"Korkmayın. Gerekli ilaçları düzenli bir şekilde kullanıp kendine dikkat ederse major bir problem beklemiyoruz. Ama 6 ayda bir kontrole gelmesi şart. Tahlil sonuçları da geldi. Ben size detaylı bir reçete yazacağım. Ama daha önemli bir husus var."
Semih soguk soğuk terliyordu. "Bu tip kalp hastalıklarında en önemli olan şey stresten ve gerginlikten uzak bir yaşantı. Tabii zor bunu böyle söylemesi ama işin bu kısmında mental sağlık çok önemli. Hemen hemen neredeyse hiç heyecanlanmamaı, koşmaması, korkmaması yani kısaca kalp ritmini arttıracak hareketler yapmaması gerekiyor. Tabii sinirlenmemesi de."
"Bayıldığı sırada biz tartışıyorduk."
"Anladım." Dedi Hikmet Bey. "Bundan sonra dikkatli olacağınızı umuyorum. Ben kendisiyle de görüştüm. En ufak şikayette tekrar benimle iletişim kurabilir. Ameliyat ihtimali üzerinde şuanlık durmuyoruz. Gerekirse en azından belli periyotlarla kontrol ettiğimiz için durumu çabuk fark ederiz."
"Anladım." Dedi Semih. Göğsü sıkışıyordu sanki. Odadaki hava ona da yetmiyordu.
"Reçeteyi aldıktan sonra çıkabilirsiniz."
****
"Evet hocam, biliyorum ama gerçekten acil bir durum. Takımı yalnız bırakmak istemezdim."
"Zor bir maç olacak sensiz ama napalım, sağlık bu. Arkadaşına geçmiş olsun dediğimizi ilet."
"Peki hocam. Teşekkürler anlayışınız için."
"Beni niye buraya getirdin?" Neşe kanepede sakinelştiricilerin etkisiyle yarı baygın yatarken konuştu.
"Neşe lütfen. Tartışmak için iyileşmeni bekleyelim. " Bir yandan eksik alıp almadıklarını kontrol etmek için kızın ilaçlarının fotografını Hikmet Bey'e yolluyordu.
"Bak bu magnezyum, bunu aksatmaman lazım. Kas seğirmesi için. Bu ritim düzenleyici, bu da kan sulandırıcı. Kan sulandırıcı içmeyi sakın unutma. Bir de şey yazıyor dişçiye falan gittiğinde mutlaka söylemen gerekiyormuş kan sulandırıcı içtiğini. Kolestrolün yüksek çıkmış. Yağı keseceğiz. Ben ne yiyorsam ondan yiyeceksin sen de. Ayrıca b12 iğnelerin var. Kan değerlerin yerlerde. Bu takviyelerin hepsini alacaksın, aksatma. Demir iğnen de var. O da önemli."
"Semih basım şişti tamam. İçerim ben hepsini."
"Gün gün sayarım."
"Iyi ya tamam."
Semih'in telefonu çaldı. Uyku haline geçmiş Neşe'nin yanından ayrıldı. Odaya geçti.
"Oğlum Neşe hastanede yazmışsın sonra arıyorum açmıyorsun. Ahsen burada ayılıp bayıldı. Noluyor?"
"Sorma Ferdi sorma." Olanı biteni anlattı arkadaşına. Kısık sesle konuşuyor. Uyuyan kızı rahatsız etmemeye çalışıyordu.
Sabah ikisi de çok bitkin uyandı. Semih koltukta uyuya kalan Neşe'yi kendi yatağına taşımış sonra salona geçerek televizyon karşısında uyumuştu. Mutfaktan gelen tıkırtılarla uyandı.
"Günaydın." Dedi yumurta çıkaran Neşe'ye. "Haşlayacaksın onu değil mi?"
"Hayır, yağda yapacağım."
"B12 iğnelerini hemen vurduralım. Neşe biz dün akşam ne konuştuk. Kolestrolun düzelene kadar yok yağ. Ver ben haşlayacağım onu. Sen de yeşillik çıkar."
Neşe tartışmak istemediği için sesini cıkarmadı. Çok halsiz hissediyordu. Masaya oturduklarında sessizce önüne ne konulursa yedi. Epey de acıkmıştı. Saatine baktı, okula gitmesi gerekiyordu. Termosuna demlenmiş kahveyi doldurmak için ayaklandı.
"Hayır," diye atladı Semih. "Günde sadece yarım fincan türk kahvesi o da kahvaltıdan yarım saat sonra. Bu kahve olmaz."
"Semih nolur beni rahat bırak."
"Neşe inatlaşma benle ya!"
"Okuldan sonra aparta geçeceğim. Bu ayın sonunda çıkmış olurum. Tartışmayacağım bu konuyum" Semih kafa salladı. O konuyu halletmisti. Apart sahibiyle görüşmüş. Kontratın iptal edilemeyeceğini söylemesini rica etmis ayrıca bir yıllık kirayı da peşin ödemişti.
"Ben bu sabah aradım. Kontratı iptal edemiyormuşsun. Cayma bedeli var. Baya da yüksek."
"Of!"
"Ben de o yüzden bir yıllık kirayı ödedim." Neşe itiraz etmek için ağzını açtı. "Borç," dedi Semih. "Söz veriyorum okulun bitince tüm parayı alacağım senden. Ama lütfen şimdi bu konuyu kapatalım artık."
"Iyi tamam." Dedi Neşe. Başka da çaresi yoktu zaten. Kyk'ya seneye basvurabilirdi belki. Şimdi imkansızdı.
"Çıkıyorum ben," dedi Neşe.
"İlaçlarını al." Semih bir poşet dolusu ilacı uzattı ona. "Ben sana ilaçlarını iç diyorum. Sen ilaçlarını unutup çıkıyorsun."
"Tamam, aldım." Neşe uzatmak istemiyordu.
Semih kapıya kadar geldi onunla. Tam çıkmak üzereyken bileğinden kavradı.
"Neşe... ben özür dilerim. Seni kırdığım için. Asla bunları hak etmedin."
"Bir de daha iyilerine layığım, dimi?"
"Dalga geçme. Samimiyim. Ama benim yaptıklarım yüzünden kendine acı çektirme. İlaçlarını kullan, kendine dikkat et. Bir sey olursa da haber ver bana."
Neşe bileğini çekti. "Sadece ömrüm boyunca bir daha seni görmek istemiyorum. Kendime dikkat edeceğim. Ama asla seni aramayacağımı bil. Senin bir sevgilin var, onunla ilgilen."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
august // semih kılıçsoy
FanfictionKız bu duruma nasıl düştüğünü bilmiyordu. iğrenç bir adamdı belki ama ona aşık olmuştu.