on iki, eve dönüş

60 17 21
                                    

Yeni doğan güneşin ışığı Felix'e yabancı olan odayı aydınlattığında sarı saçlı çocuk derin uykusunda, her şeyden habersiz huzurla süzülüyordu.

Bilinci yavaş yavaş açılmaya başlayıp, gözleri aralandığında yumruk yaptığı elleriyle ovuşturmak istemişti. O sırada kendisine ait olmayan odanın, çarşafların ve yastığın kokusu burnuna dolduğunda tekrar içini çekti.

Gözlerini açtığında kendini biraz dağınık, daha önce görmediği bir odanın ortasındaki yatağın içinde buldu. Kimin odası olduğunu hemen anlamıştı işte çünkü panolar, duvarlar resimlerle doluydu. Bazıları direk Felix'in çizildiği resimlerdi hatta ve altında tanıdık bir ismin imzasını taşıyorlardı.

Ağır ağır sarıp sarmaladığı örtülerin içinden çıktığında ayaklarını yere sarkıtıp yatağın ucuna doğru oturmuş ve halsizce esnemişti. İçinde yeni uyanmışlığın sersemliğine karışık çocuksu bir mutluluk vardı. Hyunjin ile mi uyumuştu yani? Bu güzel kokuyu farkında olmadan gece boyunca mı hissetmişti?

Şikayet edemezdi öyle bir şımarıklık yapmazdı. Arabada uyuya kaldığı kısmı az çok hatırlıyordu ama buraya nasıl geldiği kısmı bilmiyordu. Çok da umrunda sayılmazdı neticede Hyunjin'e güveniyordu o.

Yataktan kalkıp pencerenin yanına yanaştığında Hyunjin'in bir apartman dairesinde değil müstakil bir evde yaşadığını fark etti. Odası arka bahçeye bakıyordu. Bahçe de esasında büyük değildi ama gözüne düzenli gelmişti. Kırsal bir kesime benziyordu ama Felix kulakları onu yanıltmıyorsa araba seslerini az çok seçebiliyordu.

Omuz silkip geceden kalma kıyafetlerine baktı ve o sırada koltuğun üstüne bırakılmış temiz kıyafetleri ve Hyunjin'e ait olduğunu düşündüğü ama belli ki daha önce kullanılmamış birkaç kişisel malzemeyi fark etti. Bu kadar ince düşünmesi gözüne çok tatlı gelmişti.

Odasının içindeki küçük banyoya doğru kucağında kıyafetlerle adımlarken yüzünde hala şapşal bir gülümseme vardı. Acaba çok sırnaş mıydı uyurken?

Bu düşünce aklında kaldığı sürece banyo işlerini ne ara bitirdiğini bile anlamamış hala aynı şapşal gülümsemeyle ıslak saçlarına yine Hyunjin'e ait olduğunu bildiği tacı geçirip geriye yatırmıştı. Çok huzurlu, sessiz ve mutlu bir sabahtı bu.

Öyle ya, Felix sonunda cesaretini toplayıp odadan çıkabildiğinde aşağıda başına gelecek olanları bilmiyordu.

Kapıyı sessizce açıp hala hiçbir sesin duyulmadığı evde merdivenlere yönelirken bir hareket, canlılık arıyordu. En sonunda mutfak tarafından ufak bir hışırtı duyduğunda adımlarını oraya doğru yönlendirdi.

Mutfağın kapısının ucuna geçip daha elini bile kaldırıp günaydın demeden onu fark eden Changbin büyük bir bağırışla herkesi yerinden sıçrattı. Buna Felix de dahildi.

"Günaydın yenge!"

Changbin harici diğer dörtlünün bakışı ava çıkmış bir kurt sürüsü gibi Felix'e döndüğünde Jisung büyük bir kahkaha patlatmış, Minho Hyunjin'in yüz ifadesine gülmüş, Chan ise Changbin'e sağlam bir şekilde yapıştırmıştı.

"Gerizekalı ne yengesi? Enişte diyeceksin!" dedi Chan sonra kıpkırmızı kesilip biraz kapının ardına geri çekilen Felix'e döndü. "Günaydın enişte."

Hyunjin sabır diler gibi tavana baktıktan sonra göz devirmiş "O kadar uyardım sizi." diyerek ayağa kalkıp Felix'in yanına yürümüştü. Felix'in gergin bakışları onu takip ediyorken Hyunjin rahatlıkla sarı saçlı çocuğun elini tutup peşinden sürükleyerek onu kahvaltı masasının baş köşesine yerleştirdi.

werewolf & hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin