Entrikalılar Bölüm 5 - Merakımız

3.5K 1.5K 174
                                    

Sensizliğin içinde kaybolan bir sessizlik gibiydi sevmek. Gerisi yalan sözlerle kaybolan sensizlik...

Mesaj gelen numarayı aradık. Ama telefonu çoktan kapatmış. Hacı Hüsam'a dua etmesini söyledik. Hacı Hüsam ise içinden bir şeyler diyordu. Küfür mü ediyor, dua mı ediyor belli değil. Bu ıssız, kovalamacı bir geceyi daha sonlandırdık. Aynen telefonda bulunan "aramayı sonlandır" kelimesi gibi sonlandırdık.

Kavun Necati en son dayanamayıp büyüklerini de almış, İrem'in evine gidip kızı istemeye karar vermiş. Bir elinde çiçek bir elinde kavun. Giymiş bizim oğlan, takım elbiseyi. Çokta güzel yakışmış kardeşime. Hadi bakalım hayırlısıyla kavunlu bir gün olsun. Girmişler eve oturmuşlar. Necati, kavunu evde düşürmüş. Kavun yarılmış tabi. Ev bir güzel kavunla batmış. Necati'nin yüzü kızarmış oracıkta. Ulan Necati, kız istemeye bile kavunla gidiyorsun ya pes doğrusu! Kızın ailesi bozuntuya vermemiş doğal olarak. Necati, yüzü kızarık bir şekilde, "Şeyy, kusura bakmayın gerçekten ben silerim isterseniz." demiş. İrem'in annesi, "Sorun yok, kızım sen kahve yap ben silerim." diyerek, Necati'nin içini rahatlatmış. İrem'in babası sormuş, "Gencimiz ne iş yapar?" Gerçeği az çok tanıyoruz. Her gün küçüklükten beri bizim manava gelip kavun alıyor kerata. Ne günlerdi..." demiş. Kavun Necati, "Babacığımm, şeyy yani amcacım yani güzel abim karıştı iyice kusura bakmayın heyecanlıyım. Ben bir şirkette web editörlüğü yapıyorum. Şuan home office tarzında evden çalışıyorum. Yani ofise gitmeme gerek kalmıyor." demiş. Sohbet muhabbetin ardından, kahveler de geliyor oracıkta. Necati, kahveyi alırken, İrem'in yüzüne bakarak gülümsüyormuş ve elleri titriyormuş. Kahveyi dökmemesi büyük başarı. İşte geldik işin en kötü yanına. Malum kahve tuzlu. Necati içerken, o kahveyi ağzından püskürtmesin mi? Peki bu kahvede İrem'in babasının o bıyıklı, güler yüzlü suratına tanecikler halinde serpilmesi ne kadar kötü bir durum olsa gerek. İrem'in babası, ceketinden çıkarttığı bez bir mendil ile "tövbe estağfurullah" diyerek yüzünü silmiş. Necati suskunluğa vermiş kendini. Necati, kızı istemeden vazgeçirecek herşeyden nerdeyse. Necati, kahveyi büyük bir sabırla içmiş. Gelmişler asıl saadete. İstemişler kızı. İrem'in babası bıyıklarını burkarak, "Biraz zaman geçmeli, sonrasına bakarız. Kızda istiyor zaten. Ama zaman geçsin biraz. Bende düşünüp taşınayım." demiş. Necati, İrem'in ailesinin elini öpüp evden ayrılmışlar.

Vay bee! Necati bile kız isterken biz kızı heyecandan bayıltalım. Olacak iş değil. Bugünün akşamına işe gidiyorum. Aldım yine gitarımı. Başladım yine sahnede çalıp söylemeye. Bar kapanırken oturdum bir kenara. Bir kız yaklaştı yanıma. Kendi kendime "Gözlerim mi yanlış görüyor yoksa gerçek mi lan?" deyip söylenmeye başladım. Kız yanıma oturdu. "Rahatsız olmuyorsun umarım?" dedi. Bende, bacak bacak üstüne atarak, "Yok hayır canım ne rahatsızlığı." dedim. Kız sesimi çok  beğendiğini söyledi. "Ne zamandır gitar çalıyorsun? Biraz acemisin sanırım." diye seslendi bana. "Evet çok olmadı, yeni başladım, kursa falan gidiyorum. Yaklaşık 2-3 haftadır çalıyorum." dedim. Kız hafif bir tebessüm etti bana. "Unutmuşum, ben Berna seninde adın Çağkan olmalı. Kapıda yazıyor ordan gördüm. Korkma gizli hayranın falan değilim sadece sesini beğendim." dedi. Elimi uzatarak, "O halde memnun oldum." diyerek tanışmış olduk Berna'yla. Telefon numarasını verdi belki ararsın diye. Bu yeni tanışma faslı beni yine hangi maceralara sürükleyecek emin değilim. 

Berna'yla tanıştıktan sonra, eve geldim. Uzandım yatağıma yine. Bilirsiniz hayaller kurmayı severim. Kedim Çağır geldi kucağıma. Hayallerimin içine etti. Bedenimde sıcak bir şey hissetmeye başladım. Meğerse bizim bu Çağır  üzerime işemiş. Ne içiyorsun ki bu kadarda işiyorsun yahu. Üzerimi değiştirdim. Tekrar uzandım yatağıma. Belki yeni bir gün güzel başlangıçlara yol açar diye.

Sabah uyandığımda, ilk işim pencereden bakmak oldu. Havası sisli bir şekildeydi.Saatin daha erken olduğunu görüp tekrar yattım yatağıma. Sabah kalksam ne olacak ki zaten. Tam tekrar uykuya dalıyordum ki, kapıyı postacı çaldı. Bir kutu verdi elime. İmzalayıp gönderdim postacıyı. Merak edip kutuyu açtım hızlı bir şekilde. İçinde bir not vardı. "Dünkü tanışmamızın şerefine  bu saati sana hediye etmek istedim. Umarım sakıncası olmaz. Zamanını iyi bilmelisin." yazıyordu. Saati bir kenara koydum. Ulan pahalıya da benziyor ha. Telefonla arayıp, teşekkürlerimi sundum. Artık bende uyku falan kalmadı. Giyindim hemen çıktım dışarıya. Fırına gittim. 5 simit ve 6 tane de patatesli poğaça aldım. Daha sonrasın da yine  eve giderek çay hazırladım. Hayvan gibi tıkındım. Aşk acısıyla kendimi yemeğe verdim. Bu gidişle Necati'yi geçeceğim belki. Kahvaltımı da güzel bir şekilde yaptım.

Canım sıkkın bir şekilde, evden dışarıya çıktım. Yine her zaman olduğu gibi yürümeye başladım. Necati ile karşılaştım. Harun işini konuştuk. Emniyet Merkezi'ne gitmeye karar verdik. Komisere baştan aşağı olayları anlattık. Tüm bilgileri verdik. Belki başına kötü bir şey gelmiştir diye. Komiser arayışlara geçeceğini söyledi. Bir bilgiye ulaşınca haber verecekler. 

Emniyet Merkezi'nden çıkıp, Necati ile dolaşmaya başladık. Gördüklerimize çok şaşırdık. Iraz ve İrem kol kola girmiş onlarda dolaşıyordu. Yaklaşıyordu. Geliyordu. Necati'ye sessiz bir şekilde, "Oğlum ne yapacağız?" diye sordum. Necati'de "Bilmiyorum ulan ya bilmiyorum." diyerek sitem edercesine  hayvan gibi bağırdı. Suratına bir tokat atıp daha sonra alnından öptü Necati'nin. Iraz ile göz göze geldik adeta. Kafam ile selam verdim. O da tebessüm etti bana. İşte onun tebessümü beni benden aldı adeta. Herşeyi unuturcasına, hunharca hafriyatçı abilere, "Yardıma ihtiyaç var mı abi?" diye seslendim. Necati ağzımı tıkadı, o kalın yumuşak elleriyle. Ağzım resmen, yamulmaya başladı. Hani böyle, korku filmlerinde mutantlar olur ya işte onlara döndüm resmen. O arada telefonum çalmaya başladı. Kim olduğunu bilmiyorum. Açtım "Alüüüüü" diye seslendim. "Alo ben Berna, naber?" dedi. Telefon numarasını kaydetmemiştim. Necati'de o arada "Kim o, o kim?" diye söylenip duruyordu bana karşı. Necati'nin yağlı, göbeğine vurdum. Yağlar adeta halay çekmeye başladı. "İyiyim sağol, senden naber Bernacım?" dedim adeta Necati'ye nispet yaparcasına. Biraz konuşmanın ardından, telefonu kapattık. Necati'de yeni gelinler gibi bana küsmeye trip atmaya başladı. "Niye bana söylemiyorsun oğlum?" dedi. Bende, "Çok dalgındım unutmuşum." diyerek Necati'yi yatıştırmaya çalıştım ve olanları, Necati'ye anlattım. Necati gülerek, "Vayyy yeni manita diyorsun?" demeye başlayınca, hafif kulağına yaklaşıp, "Ne manitası ulan!" diye bağırdım. Necati'nin kulak iflas etti. 

Necati'yle dolaşmanın ve sohbetlerin ardından, akşama doğru yine iş yerine gittim. Berna'yı gördüm orada. Acaba yanına gitsem mi, gitmesem mi diye beynimi kurcalayan sorular oldu. Bu şekilde düşünmeye başlarken, kız yanıma doğru gelmeye başladı.

Facebook grubu;

Entrikalılar Wattpad


Entrikalılar  (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin