Clara kendini halsiz hissediyordu Arthur la yolları yeniden ayrılmıştı. En sevdiği arkadaşı Amy ile birlikte uzun pazar yolunda ilerliyordu pazar enfes yeni kızarmış ekmek ve kırmızı gül yaprakları ile süslenmiş sokak kokusu ile doluydu. Her pazarcının yanından geçerken 'Prensesim lütfen elmalarımı denemek istemez misiniz bunu tatmak şunu içmek' gibi şeylere saygın bir prenses diliyle reddetmek zorunda kalıyordu.
Amy'nin elbisesi turkuaz renkli sade beyaz gül desenleri ile yaka bölgesine işlenmiş ayak bileklerine kadar inen düz bir elbiseydi. Clara kan kırmızısı olan elbisesi göğüs dekoltesi olan ve dekoltesinin yanında sarı bir yılan dolanmış gibi duruyordu omuz askısız bu elbise pazarda yürüyen genç pres adaylarının aklını başından çıkarıcak kadar iyidi. Amy koyu siyah saçlarına değişik bir yağ sürmüş gözlerinin maviliğini ayrı bir açmıştı yüzü neredeyse hep gülen güzel Claradan biraz kısa bir bayandı.
Sonunda Kral Şehrinin o muhteşem siyah demirden yapılma ve üstüne Sarı yılan işlemeli dev kapı neredeyse altı insan boyundaydı surlar beyaz koal taşından yapılmış tüm şehri dolaşıyordu 10 metre genişliğindeydi okçular yukarıdan onlara doğru baktı ve ''Prenses için kapıyı açın'' diye bağırdı.
Krallığa geleli çok olmuştu yatağına uzanmış uyuya kalmıştı Arthurdan başka bir şey düşünmüyordu kapı çalındı. ''İçeri girebilir miyim prenses'' Clara toparlanıp ayağa kalktı ''Tabii'' kapı açıldı içeri 2 hizmetçi girdi. Biri masayı hazırlarken diğeri donatıyordu. Yemek enfes gözüküyordu. Tavuk bacakları değişik orman baharatları ile süslenmiş sebzelerden oluşmuş harika bir tabak ve meyve tabağı ile masa hazırlanmıştı.
Clara ahşap sandalyeyi çeken hizmetçiye teşekkür işareti olarak başını salladı ve sandalyeye oturdu altından olan çatal bıçak ve özel yemek olan 'smura' adı verilen ince ucuna doğru dönen alet masanın sağ tarafında tabağın içi mantar çorbası ile doluydu hizmetçi kadehe şarap şişesiyle doldurucakken Clara elini kaldırıp ''Üzgünüm ben şarap içmiyorum benim özel içkimi getirir misiniz ?'' diye söyledi hizmetçi dışarı çıkıp ana mutfaktan içkiyi almaya gitti diğer hizmetçi şömineye odun atarken ''Prensesim sormak bana düşmez ama bütün halk sizin evlenme yaşınızın geldiğini söylüyor'' Clara hizmetçiye bir bakış attıktan sonra kadın korkarak ''Lütfen affedin prensesim haddimi aştım '' Clara ''Önemli değil bende haberdarım olanlardan biliyorum birini bekliyorum sadece toksa şuana kadar zaten evlenmiştim '' Hizmetçi meraklı olup ''Kim o şanslı kişi '' diye sordu ''İşte şimdi haddini aştın '' dediğinde kapı açıldı ve diğer kadın içeceği getirmişti kadehe döktü Clara daha fazla bekleyemezdi o kadar çok acıkmıştı ki şuan leydiliği düşünücek zamanda değildi çatalı bıçağı bıraktı ve smurayı kaptığı gibi tavuğa batırdı batırdığı yerden dumanlar çıkarken leziz koku odayı sardı ağzına götürüp kocaman bir lokma alıp yandaki siyah ekmeklerden birini tutup koparttı azını doldurdu önündeki çorbayı da kaşıklayıp azına dolduruyordu. Hizmetçilerde hayretle onu izliyordu Clara bu ara sıra hayvani tavırları oluyordu. İçeceğinden bir yudum alıp ağzındaki karışımı yutmaya çalışıyordu.
Clara bir kaç saniye sonra dünyanın bir garip olduğunu ve başının döndüğünü anladı kafasını kaldırıp elini havaya kaldırmak için uğraştı ama elleri ve ayaklarını hissetmiyordu aslında bütün vücudunu hissetmiyordu. Hizmetçiler yaklaşıp sağdaki kadın onunla konuşmaya başladı.''Prensesim buna 'Leydi uyutan derler hiçbir şey yapamazsınız ama bilinciniz açık olur '' Clara başını ve gözlerini çok ufakta olsa hareket ettirebiliyordu ama olmuyordu abisi haklıydı ona ne kadar karşı çıksada kapıdaki adamları yollatmamalıydı. Her şey bitmişti onu buracıkta öldürüceklerdi ağlıyordu ama yaş aktığını hissedemiyordu hizmetçi devam etti ''Sizin tam bir gün boyunca ölü olduğunuzu sanıcaklar ama yaşıyacaksınız kalp atışlarınız o kadar azalıcak ki duyulamıyacak ve sizi diri diri gömücekler bunu istiyenler biz değiliz ama emir büyük yerden eğer güçlü bir lordla evlenirseniz dengeler bozulurdu üzgünüm prenses'' deyip kafasını sandalyeden kaldırıp masaya yemeğin ortasına vurdu. Kapı açılsaydı keşke şimdi Arthur kılıcı savurarak içeri girip ikisinide öldürseydi ama onu ölü sanıcaklardı.
Bunları aklından geçirirken kapı sesi duyuldu hizmetçilerden biri bağırdı ''Yakala şu sürtüğü'' bu bir kadındı ama kim masanın altına doğru bakan yüzü sadece ayaklarını görebiliyordu gözünü zar zor hareket ettirip sağ tarafa doğru hafif bir şekilde kaydırdı turkuaz elbiseli biri hizmetçilerle boğuşuyordu sadece ayaklarını görebiliyordu kimdi bu ? derken sesler iyice karıştı beyni allak bullak olmuştu git gide daha kötü oluyordu gözleri kararmaya başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arrow and Swords 1 Ankanın kanatlanışı
Fiksi IlmiahArthur'un Clara'nın ve Eric'in üstüne kurulmuş bir hikaye gibi görülebilir ama bu hikayede hiç beklenmedik şeyler olabilir bu hikayeyi okurken bunu asla unutmayın fazla okunma alırsa ikinci seriye başlayabilirim ve ilk bölümü okuyup vazgeçen arkadaş...