9✨ (The Man in the Hat)

41 5 17
                                    

"İçgüdülerim bir yöne, gerçekler ayrı yöne gidiyor."
                                  ~Sir Arthur Conan Doyle
                                      (Şüphe Asla Uyumaz)

"Bir şeyler doğru gelmiyor."
"Adamı yakaladık?"
"Çok kolay oldu bu," bu sefer bunu söyleyen John'du. "normal değil..."
"Sanki bir şeyler ters gibi. Yakaladığımız adam sadece bir piyon. Kimse kendi gelip bu bilgisayarlara sızmaz."
"Adam konuşacaktır. Her şeyi hallettik. Sanırım."
 

       
                                      ***

Baker Sokağı'na geri döndüklerinde ikisi de her vaka bitiminde olduğu gibi, gece olsa bile, günlük işlerine dönmüştü. John oflayarak blogu yazmak için sandalyesine geçerken, Sherlock da yine kemanını eline almıştı. Üç saat geçmişti. Artık John uyumaya gidecekti ama pencere gözlerinin önünde gürültüyle içeriye doğru patladı.

"Sanırım biri camı taşladı." dedi umursamaz bir şekilde. John yerdeki kurşunu görünce umursamaz tavrı silindi. Kafasını kaldırıp Sherlock'a baktı. Ama dedektif dışarıda bir yere odaklanmıştı.

"Neye bakıyors-"
Sherlock, odağındaki şeyin hareketini gördü ve hızla John'un üzerine atlayıp onu yere düşürdü. Kurşun deney tüplerinin üç tanesini kırdı ve cam parçaları yere saçıldı.

"Vuruldun mu?"

John bacağında bir sıcaklık hissetti.

"Bastonumla yeniden buluşacağım sanırım."

Sherlock küfretti ve gözleriyle bir çıkış yolu aradı. İkinci pencere de kırılınca, ikisini de mutfak masasının arkasına çekti.
"Telefonun nerde?"
"Arka cebimde."
Sherlock uzanıp telefonu aldı ama şarjı bitmişti.
"Kahretsin. Benimki masanın üstünde."
"Almaya çalışırsan kabak gibi ortaya çıkarsın."
Sherlock dinlemeyip bir an ayağa kalkınca üç kişi aynı anda ateş etti.
"Seni salak! Vuruldun mu?!"
Sherlock yüzünde bir sırıtmayla kurşunlardan kaçıp masanın arkasına geri geçti.
"Kolun kanıyor."
"Önemsiz.Telefonu aldım."
"Mycroft."
"Kesinlikle...Bekle bir dakika...Kahretsin! Telefon kırılmış. Burada kısılı kaldık."

İki dakika sonra kavga etmeye başlamışlardı.

"Sana söylemiştim! Bir şeyler yanlış demiştim!-"
"Öyleydi, ama bunu nereden bilebilirdim?!"
"Ne oldu, bu sefer o Zihin Sarayı'n işlevsiz mi kaldı?!"
"Şimdi de olay bana mı döndü?! A evet dışarıdaki herifi bizi öldürmesi için tutan da benim zaten, değil mi?!"
John cevap veremeden Sherlock elini onun ağzına kapayıp içeriyi dinledi. John sinirle onun elini ısırdı.
"Ciddi misin sen?!"
"Çocuk değilim ben, seni moron. Sus deyince anlayab-"
Sherlock onu yine susturdu ama bu sefer sesi ikisi de duydu. Biri eve giriyordu.
"Yukarı. Silah da yukarıda. Odamda."
"Yürüyebilecek misin?"
"Destek atsan fena olmazdı."
"Üç deyince. Bir...," bir kurşunla kapının ilk kilidi kırıldı.
"Üç."
Sherlock hızla John'u yerden kaldırdı ve onu destekleyerek merdivenin önüne ulaştılar. Diğer kilit de kırılmak üzereydi ve ondan sonra sadece kapı kalıyordu.
"Ne yapacağız- Hey!"
Dedektif onu yerden kaldırırken Doktor sitemle bağırdı.
"Hareket etme yoksa seni düşürürüm. Her ne kadar öyle davransan da anaokulu çocuğu değilsin."
Odaya girince Sherlock, John'u yatağın üstüne bırakıp kapıya yöneldi.
"Hah. Her neyse. Telefonun şarj aleti ilk çekmecede. Açılınca Mycroft'u arayacağım. Silah ikinci çekmecede, soldaki siyah kutunun içinde. Anahtar da sağ tarafında. Kapıyı kilitle. Adam gelince kafasına vurursun. Ben de aramayı yaparım. Sana uyar mı?"
"Git gide rolümü çalıyorsun." Sherlock gözlerini devirdi ve şarj aletini John'a atıp silahı alarak kapıyı kilitledi. Adam artık içerideydi.



•NEW CASE• |°JOHNLOCK°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin