Seda "Mustafa, Mustafa" diye seslendi ama taksi çoktan hareket etmişti. Arabanın kapısını kapattılar. Abdullah babasının yanına oturdu ve babasına "baba iyi misin? Annem öldü baba" dedi. O sırada Selim bey çoktan boşluğa düşmüş, yüzü kireç gibi olmuş, boş boş bakmaya başlamıştı. Abdullah'tan sonra Bukette "baba" dedi. Yine cevap yoktu. Okan bey arabayı sürmeye başladı. 15-20 dakika sonra eve ulaştılar. Babasının koluna girdiler. Bahçe kapısını açtılar. Elif ve eşi eve onlardan önce gelmişti ve küçüklüklerinden kalma porselen köpeğin yanında duruyordu. Onları görünce yanlarına doğru yürüdü. Babasına ne olduğunu sordu. Buket olanları anlattı. Elif duyduklarına inanmadı. Abdullah babasını odasına çıkardı. Elbiselerini dolaba astı. Ve babasını yatağa yatırdı. Babası küçük bir çocuktan daha uysaldı. Tavana bakıyordu. Sol eli ile bir şeyi arar gibi bir sağa bir sola götürdü. Evet bulmuştu. Eline, eşine aldığı aynayı aldı ve kalbinin üzerine koydu. Gözlerini kapadı...
Salonda sessizlik hakimdi. Annelerinin ölümünü düşünüp üzüldülerse de babalarının bu halinden dolayı da korkuyorlardı...
Seda, Mustafa'yı aradı bir kaç kere ama açılmadı telefon. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Babaları neden öyle davranmıştı? Anneleri yoktu artık...
Kadınların eşleri işlerine dönmüşlerdi. Abdullah'ın hanımı kalmıştı. Mutfakta bir şeyler hazırladı kahvaltı tarzı. O mutfakta başka bir kadına alışık değillerdi. Orası annelerine aitti. Yardım etmeye gitti Buket. Yumurta kırmak için tavayı aradı bulamadı. "Anne tava ne." dedi kaldı. Birden ağlamaya başladı. Yengesi sarıldı ve sakinleştirmeye çalışsada boştu. O anda kızı Kübra gelip sarılmıştı annesine. "Anne beni sakın sensiz bırakma. Sakın ölme anne" dedi ve gözyaşları sel oldu... Elif, Abdullah ve Seda salonda oturuyordu. Kimseden ses çıkmıyordu. Sinek uçsa kanat sesini duyabilirlerdi...
Selim bey kendine gelmişti. Evde olduğunu ve elindeki aynayı fark edince rahatsızlandığını anladı. Acaba ne yapmıştı? Ne demişti? Hiç bir şey hatırlamıyordu. Dilarasını düşündü. İlk üç istemede vermediklerinde ailesini zorlayıp dördüncü istemeye gittikleri günü hatırladı... Söz kesildikten sonra almıştı bu ayna ve tahta tarağı. İkisine 1 lira para vermişti zamanında. O bir lirayı bulmak için üç çuval buğday satmıştı babasından habersiz... En çok saçlarını seviyordu eşinin. O güzel saçlarına baksın, tarasın diye almıştı. Evlendikten sonra hep eşinin saçını koklayarak yatardı. İlk kez bu yatakta onsuz uyumuştu. İlk kez o yoktu evde. Ve ilk kez bu kadar yalnızdı. Eşi, sevdiği, güzel saçlısı yoktu artık. Ve artık sürekli unutmasına neden olan o hastalık vardı. "Alzheimer" dedi. Kısık bir sesle. Sanki biri duysa kızacakmış gibi sessiz ve korkarak. Bir anda gözlerinden yaş boşandı. "Ya Dilaramı da unutursam! " dedi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı...
Kapı çalmıştı iki kez art arda. Bu Mustafa'nın çalışıydı. Odadan çıktı kapıya yönelecekti. Abdullah kapıyı açtı. Babası"siz ne zaman geldiniz?" dedi. Yine herkes buz gibi olmuştu. Mustafa hemen babasını aldı odaya girdi ve kapıyı örttü. Seda'nın ne oldu, neredeydinleri havada kalmıştı...
Mustafa babasına bakıyordu. Selim bey anlatmıştı öğrendiğini. "Neden baba? Neden bize söylemedin hastalığını?" Yatağına oturmuştu Selim bey. Yorgundu. "Ben" dedi. "Ben üstesinden gelirim diye düşündüm. Ama olmadı. Yenildim. Size bir şey diyemedim. Üzülmenizi istemiyordum. Ama onuda başaramadım" dedi ve başını iki yana salladı iki kolunu açtı ve çaresizliğini gösterdi. Mustafa yanına oturdu ve sarıldı. "Annemin bana emanetisin" dedi. "Annen nerde" dedi birden yerinden fırladı. Üç odaya, salona, mutfağa, balkona ve hatta bahçeye bile baktı ama bulamadı. Salona geldi tekrar. Sehpanın üzerindeki telefonu aldı. "Durun ben arayayım markete gidecekti. Gelirken limonata alsın. Şu sıcakta iyi gider. Hem geldiğiniz duyunca hemen eve gelir" dedi. Aradı. Telefon yatak odasında çalmaya başladı. Sesi takip etti ve telefonu gördü. Elindeki telefon yere düştü. Yüzü yine kireç gibi oldu. Dolaba boş boş bakıyordu. Sol eliyle bir şeyleri arıyordu. Abdullah durumu anlayınca annesinin aynasını babasının eline verdi. Aynayı kalbinin üzerine koydu ve yatağa yığıldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFÜN ADI ALZHEİMER
Fiksi UmumAkrep Dede ölmeli... Herkes unutur. Bazıları sevdiğini, bazıları da bir olayı. Bunu isteyerek yapar insan, bazen de istemesen bile unutursun. İpler elinde değildir. Bir uçurtma misali, kader seni nereye yönlendirse oraya gidersin, rüzgar seni savu...