"Çok ama çok yoruldum. Bu ne ya bir gelinlik beğenemedin. Bu kaçıncı gelinlikçi bir haftada. Siz bu ay düğün falan yapamazsınız benden söylemesi"
"Abla abartma istersen alt üstü on beş bilemedin yirmi gelinlikçi gezdik. Kırk üçtane gelinlik denedim. Bu ülkede kaç milyon gelinlik var senin haberin var mı?"
"Buna bana değil bir ay içinde evlenmeye kalkan nişanlına söyle. Sende ki bu gelinlik deneme aşkı varken o evlilik ertelenir zaten ya" diyen ablama sinirle baktım. Uzun efendiye çok söyledim bir ay daha erteleyelim diye ama dinleyen yok. Sanki yangından mal kaçırıyor.
"Abla ama sende böyle yaparsan ne olacak benim halim? Şu gördüğün elin kızları bile daha gık demedi gelinlik bakarken"
"Elin kızı mı? Elin kızımı olduk biz Işık?" diye çerledi Lalem. Ablaların yüz karası destek olmak yerine köstek olursa böyle olur.
"Lafın gelişi hayatım. Yoksa siz hiç elin kızı olur musunuz? Ablamdan bile daha anlayışlısınız siz" dedim. Siz lafım Azra'yıda içine alıyordu.
"Dikkatinizi çekerim kızlar ablam. Burada ki abla ben oluyorum eh sizde el kızı. Sonuçta anne baba aynı bizde." Derken alayla göz kırpıyordu. Gel oy gözümü Işık demek ister gibi. Ya sabır...
"Abla sende uzatma zaten gerginim" dediğim sabahtan beri sessiz takılan Azra konuştu. Sanki dut yemiş bülbül gibiydi bütün gün.
"Bence bu son olacak. Melda süper bir tasarımcıdır. En güzel gelinliklerini senin için ayardı." Abla sinirle,
"Madem o kadar eminsin ne demeye bütün gün gelinlikçi gelinlikçi gezdirdin bizi?" diye sorduğunda Azra gülümsedi.
"Işık bu işi çok sevdi. Biraz daha gelinlik denemesinden ne zarar olacak ki diye düşündüm. Hem Melda ancak bu saatte boştu canlarım. Moda evini erken bile kapattı bizi için. Özel birkaç müşteresi olmasaydı daha erkende gidebilirdik. Bu piyasa da herkes bilir onu. Ve şu ana kadar moda evine gidipte istediğini bulamayan yok." İşte duymak istediğim cümle.
"İyi madem görelim ne kadar iyiymiş. Işık bence yine eli boş çıkacak ama neyse" ablamda ki karamsarlık deli edecek beni.
"Abla düşmanım gibi davranmasana. Sanki güzel gelinlik varda ben almadım."
"Yok muydu? Kaç tane moda evi gezdik. Kaç model denedin. Azra kaç gelinliğe kaparo bıraktı."
"Abisininm suçu. Her şeyi aceleye getirmeseydi bu kadar zarara girmezdi. Hem ne var canım on altı tane gelinlik için kaparo bıraktıysa. Ya denediğim hepsi için bıraksaydı?"
"Kızım sen Alp'i çok geçmez batırırsın. Adam potronluktan maaşlı işçiliğe kadar düşebilir"
"Yok artık abartma." Dedim ve Azra'nın bahsettiği gelinlikçiye girdim.
"Hoş geldiniz efendim" diyen kıza sırıttım. Kumral oldukça tatlı bir kızdı.
"Hoş bulduk Berna" dedi Azra demek ki bu tatlı kızı tanıyordu.
"Ablam sizi bekliyor bu taraftan lütfen" diye bize yolu gösterdi. Ablam demişti bu demek oluyorki Melda'nın kardeşi. Zaten isimleri de çok uyumlu.
"Hoş geldiniz canlarım" diyen yine kumral bir kadın ama bu defa kesinlikle tatlı değil bir afetti. Giydiği kıyafetten yaptığı makyaja kadar süper ötesiydi. Kendimi vasat hisetmedim desem yalan olurdu. Daha otuzların başının gibi görünen kadın oldukça zarif ve güzel görünüyordu.
"Hoş bukduk Melda. Seni tanıştırayım. Bu güzel kız abimin nişanlısı Işık. Yanında ki diğer güzelliklerde ablası Güneş ve yakın arkadaşı Lale" dediğinde kadın hepimizi tek tek süzdü. Özellikle gözleri ablamın üzerinde fazla mı dolaştı? Yada bana öyle geldi. Bana öyle gelmiştir kesin kadın ablamı neden o kadar süzsün ki?
"Tanıştığımıza sevindim bayanlar. Sizin için en güzel modelleri ve tabi ki en gösterişlilerini ayardım."
"Bizde memnun olduk hem tanıştığımıza hem de seçmiş olduğunuz modeller için.
"Güneş abla" diyen kıza ters bir bakış attım. Bu kız kimki durduk yere benim abla abla diyordu. Tatlı mı bulmuştum bu kızı ben? Hayır hiçte öyle değil tatsız tutsuz biri.
"Efendim"
"Çok güzelsin" ne oluyor lan ablası ablamı süzüyor kız çok güzelsin diyor. Ne iş arkadaş?
"Sana ne onun güzelliğinden" dedim tam ablam kıza teşekkür edeceken.
"Işık" diye uyaran bir tonla adımı söyen ablama ters ters bakıp kolundan tuttuğum gibi yanıma çektim. Azra bizi nasıl bir yere getirmişti böyle?
"Siz kardeşimin kusuruna bakmayın" dedi Melda denen kadın. Kardeşinin kusurlarına bakmayacaktık ta kendi kusurları ne olacaktı acaba? Ben bunları düşünürken kadın konuşmaya devam etti.
"Kuzenimiz sizden bahsetmişti biraz."
"Kuzeniniz mi?" diye sordum hemen. Kuzen ne alaka ya?
"Evet Tufan."
"Ay sapık olan tufan mı? Yok artık. Sizin kuzeniniz evli ve çocuklu bir kadın hakkında konuşmaktan ne zaman vazgeçecek?"
"Evli misin? Bize boşandığını söylemişti" yok artık. Bu adam ablamı mı takip ediyor. Yada ablam bende gizli onunla mı konuşuyor. Of off konu dışı kalmakta ayrı sorun.
"Boşandım doğru ama yine de Tufan benimle ilgili konuşmamalı. Neyse bizim konumuz bu değil. Siz modelleri gösterin lütfen" iki gereksiz kızda gülümsedi. Hala ablamı süzüyorlardı üstelik. Eh gelin almaya niyetliler gibi. Üç tane gelinlik denedim ama pek beğenmedim. O kadar abartmıştı halbu ki Azra bu kadını.
"Neyse şimdi son iki gelinlik. Bence bayılacaksın" ya ya ne demezsin diyecektim ama gördüğüm gelinlikle sustum. Dilim lal oldu. Bu gelinlik hayallerimin bile ötesindeydi. Bu nasıl bir şeydi ya?
"Şahane"
"Çok abartılı bence"
"Sana fikrini sormadım abla. Denemek istiyorum" dedim direk. Her tarafı çiceklerle süslü bir gelinlik ah işte benim gelinliğim. Üstüme tam olmasıysa harika ötesiydi.
"Çok ama çok güzel değil mi?" diye sordum. Kızlar bana bakarak konuşmaya başladı.
"Fazla gösterişli" diyen ablamdı yine.
"Bu gelinlikle rahat hareket edemezsin" diyen Lalem.
"Sen beğendiyse alıyoruz" diyende Azra. Şimdi ben en çok Azra'yı sevsem haksız mıyım? Değilim tabi.
"Evet alalım. Alp'te çok beğenecek. Ay prenses gibi oldum ya."
"Kendi düğünde dans etmek dışında hareket edemeyecek bir prenses"
"Abla ya sinirlendirme beni. Ben düğünümde çokta rahat hareket edeceğim görürsün sende. Ayakabı almamız lazım bizim şimdi"
"Burada modellerimiz var. İsterseniz gösterelim"
"Tamam hemen görelim" dedim heyecanla. Ayakabı işide buradan halolursa diğer işlerime zaman ayırabileceğim. Daha ev döşemem lazım benim. Gerçi mobilyaları internetten sipariş ettik ama yerleştirme kısmında da evde olmam lazım. Ne nereye yerleşcek ben göstermeliyim. İç mamirı pek sevemedim. Sırf güzel olduğu için değil. Kendi beğenmiş olduğu için. Ne var yani güzelse bizde güzeliz ama onun gibi burnumuzu uzaya kadar havalandırmıyoruz.
"Ay bu taşlı olan ayakkabı olsun." Dedim direk. Daha numarasına bile bakmadan. Neyse ki ayakkabı numaramla tutuyordu.
"Sonunda düğün alış verişim bitti. Çok çok mutluyum"
"Ne bitmesi Işık daha biz kıyafet almadık"
"Bundan bana ne Lale ama kırmızı olmasın Yasemin almış kırmızı elbiseyi."
"Bize alışverişte yardım etmeyeceksin yani"
"Tatlım benim ilgilenmem gereken bir iç mimar var. Tabi düzenlemem gereken birde ev. İç mimar olayına neden girmeyi kabul ettim hala anlamış değilim."
"Bende anlamadım yani. Bir iç mimar nasıl dünya güzeli gibi olur. Hele o havaları yok mu?"
"Değil mi Azra sanki tek güzel o. Ben ona on hatta onbin basarım güzellikte"
"Basarsın basarsında sen güzellikte değil bu çene işinde basarsın ona onbin" diyen ablama çerledim yine.
"Sen sus abla." Moda evindekilerle vedalaşıp prova için gün aldım. Gerçi çokta bir tadilat işi yoktu gelinliğimin.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&& ALP &&&&&&&&&&&&&&&&
"Günaydın sevgilim" diyen Işık'la şaşkınlık geçirdim. Bu gün gelinlik bakmaya gitmeyecek miydi?
"Günaydın hayatım ama sen neden buradasın?"
"Çünkü ben burada çalışıyorum. Unuttun mu?"
"Gelinlik bakaya gitmeyecek misin?"
"Aldım bile."
"Ciddi misin? Azra bu gidişle gelinlik alamayacağınızı söylüyordu düğüne kadar"
"Aldım dedim ya. Hem sen beni hiç mi özlemedin? Gördüğüne de pek sevinmişe benzemiyorsun" diyen yeşil gözlü aşkımı kendime çektim ve sarıldım. Kokusunu içime çektikten sonra.
"Özlemek ne demek hayatım. Ölüyordum yokluğunda.of ulan of şu düğün bir an önce olsun artık." Derken hala kokusunu içime çekmeye devam ediyordum.
"Sen ne yaptın Melis'e bu arada?" ortam bozmakta üzerine yok sevgilimin.
"Hım... Ne yapmış olmamı isterdin?" diye sorduğumda benden biraz uzaklaştı ve gözlerimin içine baktı.
"Kötü bir şey yapmadın değil mi?" derken sesi endişeli çıkıyordu. Kötü bir şey hatta birşeyler yapmayı çok istedim ama elim kolum bağladı.
"Yapmadım sadece sınır dışı edilmesini sağladım"
"Nasıl?"
"Boşver nasıl olduğunu. Bu gün evin eşyaları gelecek"
"Biliyorum zaten bu yüzden geldim. Herşeyi benim istediğim yere yerleştirmeliler"
"Bu işi iç mimar halledecekti hani?"
"Şimdi ben yapmak istiyorum sorun mu var? Kendi evimin düzenine kendim kurmak istiyor olmam seni şaşırttı mı?" derken sinirlenmişti.
"Hayırda şimdi kadının işine karışmış"
"Kadından bana ne ya? O evde omu oturacak biz mi? Nedir bu mimar takıntısı senin?"
"Işık tabi ki biz oturacağız ama bir anlaş..." sözümü yine bitirmeme izin vermedi.
"Anlaşmalar bozular bilir Alp. Yada bizim evlilik planımız sen hangisini tercih edersin?" derken ciddiydi. Hemde fazlasıyla. Bu saçmalıkta neydi şimdi?
"Hayatım saçmaladığının farkındasın sanırım"
"Ben gidiyorum sende gidip iç mimarınla evin düzenini kur. Sonrada nikahı ona basarsın" resmen giidiyordu. Kapıyı tam açmak üzereyken kolundan tutup kendime çevirdim. "Sen kıskanıyor musun?" diye sordum.
"Kıskanmıyorum. Sadece o kadını sevmedim. Ve sevmediğim birinin evimi düzenlemesini istemiyorum. Ama sen çok istiyorsun anlaşılan"
"Ben senin istemediğin hiç birşeyi istemem"
"Yalancı... Az önce bana onu savundun. Yok işiymiş, yok anlaşmaymış. Ne var bozulsa anlaşma. Sanki dünyanın sonu" dedi alıngan bir tavırla. Gözleri dolmuştu sanki. Ah cadoloz sevdiğim kıskançlığın bile güzel ama gözlerin dolmasa.
"Sen ne istersen o olacak. Bozarız anlaşmayı. Sen yeter ki üzülme. Böyle küçük ayrıntılara takılma."
"Küçük ayrıntı mı evimizin düzeni yani?" buyur burdan yak. Cadoloz işte lafı işine geldiği gibi anlıyor.
"Hayır segilim küçük şeyler gereksiz detaylar iç mimar gibi"
"Evet işte bende tam bunu diyordum. Gereksiz o kadın hem de çok gereksiz" derken gözleri parlamıştı. Hüznünü dağıtmak bu kadar kolaydı işte.
"Hadi o zaman gidip evimizi bir düzene sokalım. Yogun bir gün olacak bizim için"
"Yogun ama birlikte olduğumuz bir gün"
"Kesinlikle. Akşamda evimizde mi kalsak?"
"Şansını zormala"
"Tamam zormalamam" dedim. Ama nasıl zorlamak istiyorum bilmiyor tabi. Kısa bir süre sonra evimizin bahçesinden içeri girdik. Evimiz söylemesi bile mutluluk.
"Eşyalar gelmiş ve gereksiz hanımda gelmiş" dedi sinirle. Derin bir nefes alıp elini tuttum.
"Boş ver şimdi onu yollarız." Dediğimde bana bakıp gülümsedi.
"Merhaba hoş geldiniz" diyen iç mimar oldukça güler yüzlüydü.
"Hoş bulduk ve güle güle" dedi Işık direk.
"Gidiyor musun?" diye soran iç mimara baktım ve konuşmaya başladım.
"Biz değil siz gidiyorsunuz. Düşündük ve evimizi kendimiz düzenlemeye karar verdik."
"Ama anlaşmıştık"
"Anlaşmıştık doğru ama kararımızı değiştirdik. Sizinle anlaştığımız ücreti alacaksınız yinede. Zamanınızı çalmış olduk. Para hesabınızda. Şimdi giderseniz iyi olur. Bizim düzene sokmamız gereken bir evimiz var" dediğimde Işık kahkaha atmak üzereydi. Mimarın yüzü ise şekilden şekile girmişti. Eski mimarmız evimizi terk ederken Işık bana sımsıkı sarıldı. Onu mutlu etmek uzun zamandır tek amacım olmuştu. Sevmek insana neler yaptırıyordu. Aşkın her hali Işıkla güzeldi. Acısı, tatlısı, sevgisi, nefreti, saygısı her şeyi ama herşeyi.
"Varya her geçen saniye seni daha çok seviyorum. İyi ki benimsin"
"Sende benim Işık. Bir artık birbirimize aidiz."
"Kesinlikle"
"Hadi güzelim gidip şu evi düzenleyelim ve düğünümüzün son adımlarını tamamlayalım. İkimizin evi, ikimizin dünyasını düzene sokmak için daha ne bekliyoruz?"
"Koş koş beklemeyelim" diyerek benden koptu ve eve resmen uçarak yani koşarak girdi. Ah bu kadın sevilmek için doğmuş. Tabi benim tarafımda.
&&&&&&&&&&&&&&& DÜĞÜN GÜNÜ &&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Işık heyecandan ölmek üzereydi. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki her an kalpten gitmeyi bekliyordu. Bu kadar heyecan bünyesine tersti. Yıllar sonra sevdiği adamla evleneceğine inanması onun için zordu. Alp'in aşkı için neler yaşamıştı. Sonunda o aşka sahip olması bile mucize gibiydi. Seviyordu işte hemde deli gibi. Bir aşkın bu denli büyük olacağını bilmeden başlamıştı sevmeye. Her geçen gün daha da büyütmüştü aşkını ve sevdasını.
"Işık şahane oldun kızım. Bu kadar güzelde olunmaz ki."
"Sus Lalem kalbim yerinden çıkmak üzere lütfen beni daha da heyecana itme"
"Güzel oldun diyorum kuzum kötü bir şey mi?"
"Oldum dimi ben güzel oldum. Ah ama sizde çok güzelsiniz canlarım."
"Eh gelinin görkemi karşısında biraz sönük kaldık ama diğerlerine göre güzeliz" diyerek kardeşine cevap veren bu defa Güneşti. Hepsi güzel hepsi heyecanlıydı. Işık için mutluydular.
"Ablam benim. Çok seviyorum sizi"
"Bizde seni güzellik." Derken üçüde sarılmıştı. Azra şuan ailesiyle birlikte gelen devatlileri karşıladığı için yanlarında değildi. Gelin odasının kapısı çaldı. Gelen kişi Yasemin ve kızlarıydı.
"Yasemin hoş geldiniz"
"Hoş bulduk canım çok güzel olmuşsun. Allah mutluluğunuzu daim etsin. Şu gülen yüzün varya hiç ama hiç düşmesin. Tabi arada yaptığınız tatlı atışmalar dışında."
"Ay biz çok atışırız ama ya."
"Dur kız deli sakin ol"
"Yerimde sen olsaydın çok sakin olurdun değil mi?"
"Olamazdım"
"Ayne ya bu kızın gelinliyi neden bu kaday kabayık. Bizimkişi neden değil"
"Bu değil tatlım Işık abla diyeceksin. Ben gerçek gelin olduğum için gelinliğim böyle" diyen Işık'a Yaşam ters ters baktı.
"Ayne ya o çıkarsın ben giymek istiyorum o gelinliği"
"Yok artık Yaşam. Saçmalama kızım. Işık ablana bu diye hitap etme ayrıca. Hatta kimseye."
"Ama ayne ya"
"Yaşam susarmısın meleğim. Neyse Işık biz çıkalım artık. Birazdan tekrar görüşmek üzere." Diyerek kızlarını alıp gelin odasında çıktı.
"Ay Yaşam denen küçük cadıyı gördünüz mü? Bu kadar kıskanç olunmaz canım. Alp'e göz koyduğu için yapıyor bunları ben bilmiyor muyum sanki?"
"Işık o daha çocuk. Abartma istersen. Asıl sen küçüçük kızı kıskanma." Dediğinde kapı tekrar çaldı. Bu defa kapıya Lale baktı.
"OOOO Damat bey hoş geldiniz"
"Hoş bulduk baldız aç kapıyıda gelinimi alayım artık"
"Öyle beleş kapımı açılır enişte. Nerde kapı parası"
"Baldız varya sende para göz çıktın. Helvacı yandı"
"Sen merak etme benim para gözlülüğüm sana. Koskoca şirket sahibisin baldıza kapı parası verdin diye batmasın"
"Işık'ın arkadaşı olduğun belli"
"Uzutmada paraları görelim. Sana gül gibi kız verdik. " Alp cebinden bir tomar para çıkarıp Lale'nin elin verdi. Genç kız gülümseyerek kapıyı ardına kadar açıp kenara çekildi. Alp o an nefesini tuttu. Çünkü Işık tüm güzelliğiyle kapının önünde duruyordu. O kadar güzel, o kadar muhteşemdi ki Alp için herşey silindi. Sadece sevdiği birkaç saat içinde karısı olacak kadın kaldı geriye. Beyazlar içinde bir melek. Yemyeşil gözleri olan. Streplez oldukça gösterişli, üzeri çiçeklerle süslü, etekleri hadinden fazla kabarık. İşte o an kaş çattı. Bu kadar kabarık etek ne alakaydı. O etekle nasıl hareket etmeyi düşünüyordu sevdiği kız.
"Neden kaşların çatıldın senin? Çirkin mi olmuşum?" diye soran Işık'la gülümsedi. Kabarık etek kimin umrundaydı. Eğer Işık giydiyse nasıl hareket etmesi gerektiğinide biliyordu. En azında umudu bu yöndeydi.
"Çok yakışmış. Çok güzelsin. Ama gelinliğin eteği biraz fazla kabarık gibi"
"Gibisi fazla enişte bizim kız abartıyı seviyor"
"Of susana sen Lale. Aşkım ne olmuş azıcık kabarık diye. Ben bu gelinliğe gördüğüm an aşık oldum" derken çok ama çok tatlı görünüyordu Alp için gelini.
"Benden başka bir eşya bile olsa aşık olmamalısın. Ben damatlığıma aşık oluyor muyum?" derken üzerindeki siyah damatlığını gösteriyordu. Düğünü için siyah giyme izni almıştı.
"Ol hayatım ben sana olma diyor muyum? Ben senin siyahlı haline iki kat daha fazla aşığım zaten." Derken Alp'e sarılmıştı. Genç adam da gelinine sarıldı.
"Seni seviyorum"
"Seni seviyorum"diyerek fısıldadılar birbirlerinin kulaklarına. Kolkola düğünün yapılacağa alana geçtiler. Tüm davetliler alkışlarken onlar birbirlerine bakıp gülümsüyorlardı. Çalan dans müzigiyle dans etmeye başladılar. Birbirlerinden başka kimseyi görmüyorlardı. Düğün müzikleriyse evlenme teklifi aldığı günkü şarkılarda oluşuyordu.
Gökhan Türkmen – Sar Beni Başkasına Yasakla
Bak bak şu dünya'ya insanlara
Neden neden diye sorma öyle bakma
Sarıl bana....
Neden giden dönmüyor sen de vurma
neden giden dönmüyor sende vurma
Darılma...
Bu acılar vursada
Bitmez hüzünler acıtsada
Bu acılar acıtsada
Bitmez hüzünler acıtsa da
Sar beni başkasına yasakla
Al beni yeniden kucakla
bir daha gelsen şu dünya'ya
Yine seni severim bu aşka
İlk şarkı bitiğinde hala başıkları ayrılmamıştı. Işık'ğın elleri Alp'in boynunda ensesinde ki saçlarını okşamakla meşkuldu. Alp'in elleriyse Işık'ın beline sarılmış okşuyordu. Dans müziği bittiğinde genç çift nikahın kıyalacağı masaya oturdu. Nikah memurun sorduğu soruya ikiside aynı ndaı evet dedi. Herkes gülerken onlar birbirine aşkla baktılar. Evet işte ikiside aynı anda aynı saniyede iki kez sorulan soruya evet dedi. Onlar birdi daha ötesi yoktu. Işık nikah cüzdanını eline almadan Alp'in ayağına basmayıda ihmal etmedi. Alp acıyla inlese de bir şey demedi. Damat olmak hiçte kolay değildi. Herkes sırayla tebrik edip hediyelerini, takılarına verdiler.
"Çiftte telli çalıyor hadi Işık oynama zamanı" diyen Lale'ye gülüp pisttin ortasına geçti Işık. Alp'te tam karşısına gelince oynamaya başladılar. Herkes için unutulmaz bir gün oluyordu. Hele Işık ve Alp'in unutması imkasızdı. Tabi ikizlerin yaptıklarını gören Yasemine ve Vedat'ta bu günü hiç unutmayacaklardı.
"Ay kim çekiyor eteğimi?" diye sordu Işık arkasını dönerken. Gördüğü ikizlerle önce şaşırdı sonra kaç çattı. Yanlış mı görüyorum diye düşündü bir an. Bu iki küçük cadı gelinliğin eteğinde ki çicekleri koparmaya çalışıyor olamazdı herhalde.
"Bir dursana Işık gelin" diye sitem etti Yaşam. Hala eliyle bir çiceği çekmeye çalışırken.
"Siz ne yapıyorsunuz?"
"Çicek topyuyoruz Işım apya. Ama şen çok hayeketli olduğun için bir tüylü kopayamadık" diyen Hayat'la genç kız şok üstüne şok yaşadı.
"Bırakın çiceklerimi. Alp al şu kızları eteğimden." Diye cırladı. Bir gelin için en kötü an bu olsa gerekti.
"Kızlar hadi bırakın Işık ablanızın eteğini ve gelin yanıma"
"Olmaş Alp. Biş bu çiceklerden iştiyoyuz" diyen Yaşam gelinliğin eteğini bırakacak gibi durmuyordu. Tam bu sırada Yasemin ve Vedat'ta yanlarına gelmişti.
"Ne oluyor?"
"Ne mi oluyor? Senin kızların Vedat bey gelinliğimin etekliğini çicek bahçesiyle karıştırdılar. Ya koparmak istiyorlar çicekleri."
"Eh haksızda sayılmazlar ama"
"Vedat." Diyen Yasemin sinirle bakıyordu. Ama genç adam hiç oralı bile değildi.
"Kızlar hemen yanıma geliyorsunuz. Ve bu yaptığınızı açıklıyorsunuz"
"Ayne biş çicek toplamak iştedik"
"Gelinliğin eteğinden mi?"
"Evet sonya sana veyecektik bişim gelinliklerimişe tak diye"
"Akıllı kızlarım benim ya."
"Ne akılısı Vedat ya ne akılısı. Yasemin bu kızlar sana hiç çekmemiş canım. Tıpkı babaları"
"Görüntü olarak anneleri ama" "Vedat yeter ama. Kızlar sizde hemen özür diliyorsunuz. "
"Ama" diye üzgün surat yapmaları genç kadını yumuşatmamıştı. Aslında komik gelmişti yaptıkları ama yinede yanlıştı.
"Aması falan yok. Hemen özür dileyin"
"Özüydileyiz Işık apya" dedi ikisi birden.
"Kusura bakma canım. Neyse ben kızları alıp artık gitsem iyi olacak"
"Nereye ya? Hayatta bırakmam"
"Canım geç oldu. Bizim cadıların uyuması lazım."
"Tamam git ama bende senin düğününde aynısını yaparım"
"Benim düğünüm olmayacak o yüzden sorun yok"
"Sen öylesan" diye Vedat'tı ama genç kız onu duymazlıktan gelip kızlarıyla birlikte herkes vedalaşıp evin yolunu tuttu. Vedat'ta onlarla tabi. Saatler ilerledi her gelen konuk vedalaşıp gitmeye başladı. Genç çiftimiz için güzel ve bir o kadarda yorucu bir günün sonu yaklaşmıştı.
"Hadi gelinim bizde gidelim."
"Ama daha herkes gitmedi ki"
"Annemler ilgilenir onlarla bizm için bu düğünün devamı evimizde."
"Alp evde parti mi vereceğiz?" heyecanla sordu Işık. Genç adam bu soruya çapkınca sırıtıp,
"Evet iki kişilik sabaha kadar hatta üç gün üç gece oda yetmezse üç hafta sürecek bir parti" diye gelinin kulağına fısıldadı...BİR HİKAYEMİZİN DAHA SONUNA GELDİK. UMARIM SİZLER İÇİN GÜZEL BİR HİKAYE OLMUŞTUR. BAZEN YAZARKEN BEN BİLE GÜLÜMSEMİŞTİM. SİZLERİ DE GÜLÜMSETE BİLDİĞİMİ UMUYORUM BAŞKA HİKAYELERDE BAKŞA KARAKTERLE GÖRÜŞMEK ÜZERE. AŞK'A YER AÇ ŞUAN DEVAM EDENM HİKAYEMİZ. OKUMAYANLARA YADA BİLMEYENLERE DUYURULUR. SEVGİYLE KALIN....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIK FİNAL
HumorIŞIK FİNAL BÖLÜMÜ BURAYA YÜKLEME SEBEBİME GELİNCE HİKAYEM, MALESEF NEDENDİR BİLEMİYORUM SAYFASINA YÜKLEYEMEDİM....