0.1

115 14 12
                                    

Kraliçe sancılarıyla bağırırken Kral, Kraliçenin doğum vakti geldiğini ve askerlerine hızla en yetenekli doktoru çağırılmasını emretti. Bunun üzerine askerler hızla herkesin en memnun kaldığı doktoru saraya çağırdılar. Doktor, Kraliçe de bir gariplik olduğunu sezdi, hemen ardından olacak olan çocuğun tek değil iki çocuk olacağını bildirdi. Kraliçe doğuma başladı ve iki tane altın saçlı ve süt beyazı tenli çocuk dünyaya getirdi. Biri kız diğeri ise erkekti...

Kral, bir oğlu değil. Bir kızı olmasını istiyordu ve şimdi iki çocukla ilgilenmek Kral ve Kraliçe için zorluydu.

Kıza Lumine, oğlana ise Aether ismini vermişlerdi.

7 yıl sonra

Küçük Aether artık 7 yaşındaydı. Anne babası ona hiç bakmıyordu, Saray hizmetçileri büyütmüştü onu. Kız kardeşi Lumine ise sürekli şımartılmıştı. Aether kıskançlık yapmıyor, aksine kardeşi adına mutluluk duyuyordu. Her ne kadar ailesi onu sevmesede.

Kral bir gün diğer bir krallıktan Kral Zhongli adında biri ile tanıştı. Yanında ise Prens Xiao vardı, sadece 9 yaşındaydı.

Babaları beraber sohbet ederken Xiao sıkılıp onların yanından ayrıldı ve sarayı gezmeye başladı. Küçük elleriyle kapıları açıyor ve farklı odalara çıkıyordu.

Son açtığı kapı onu bahçeye çıkartmıştı, kehribar gözleri hızla ağacın gölgesinde oturmuş kitap okuyan kişiyi gördü. Merakla oraya yöneldi, Sarışın çocuğun önünde durdu.

Sarışın çocuk başını kaldırdı, gözüne gelen saçı kulağının arkasına iterek karşısındaki kehribar gözlere baktı.

"Merhaba." dedi büyük bir gülümsemeyle, örülmüş olan saçı rüzgarda uçuşuyordu.

"Merhaba." dedi kehribar gözlere sahip olan oğlan, bir kere bile gözlerini karşısındaki bal rengi gözlerden ayırmamıştı.

"Gel otur yanıma, kitaplar ilgini çeker mi?" dedi Sarışın, kehribar gözlü başını salladı ve yanına oturdu.

"Bu arada ben Aether." diye ekledi.

"Ben Xiao." dedi kehribar gözlü çocuk.

"Tanıştığımıza memnun oldum!" dedi sarışın.

"Bende öyle..."

"Seni daha önce buralarda hiç görmedim? Misafir misin?" diye sordu sarışın. Kehribar gözlü oğlan başını 'evet' anlamında salladı.

"Ben Kral Zhongli'nin oğluyum." dedi, Aether'ın gözleri parladı.

"Yani sen başka krallıktansın?"

"Evet... Sen kimsin peki? Prenses Lumine gibisin. Çok benziyorsunuz." dedi kehribar gözlü.

"Ah, çünkü ben onun ikiziyim." dedi sarışın, Xiao'nun gözleri şokla açıldı. Prenses Lumine'nin ikizi mi vardı ki?

"Nasıl olur? Lumine tek çocuk..?" dedi Xiao, Aether hüzünle gülümsedi.

"Halk benim varlığımı bilmiyor, yani seninde bilmemen normal." dedi, Xiao ise neden halkın onun varlığını bilmediğini merak ediyordu.

"Peki ya neden?" merakına yenik düşüp sordu.

"Babam tek çocuk istiyordu. Benim fazlalık olduğumu düşünüyor.." dedi sarışın, Xiao anlamışçasına kafasını salladı.

O sırada Kral Zhongli'nin sesi duyuldu, Xiao ise ayaklandı.

"Gidiyor musun?" diye sordu sarışın. Xiao başını salladı.

"Güle güle!" dedi sarışın.

"Görüşürüz" dedi Xiao.

Onlar böyle tanışmıştı.

11 yıl sonra, Lumine ve Aether'ın 18. Yaş doğum günü.

"Majesteleri." dedi Aether babasına. Babası ona baktı, alaycı bir bakış vardı yüzünde.

"Ne var çocuk?" dedi tersleyici bir şekilde. Aether'ın kalbi her böyle olduğunda kırılyordu.

"Şey biliyorum, doğum günü hediyesi olarak birşey almıyorsunuz ama bir istekte bulunabilir miyim lütfen?" dedi Aether tüm cesaretini toplayarak, daha önce hiç doğum günü hediyesi almamıştı, babası ise hızlıca cevabı verdi.

"Hayır."

"A-Ama majesteleri, daha sorumu duym-"

"Hayır dedim Aether! Çekil git karşımdan!" diye çıkıştı oğluna. Aether korkuyla başını eğdi ve geri çekildi.

"Saygısızlığımı affedin.." dedi fısıltıyla, Kralın yanından ayrılıp kendi odasına gitti, Lumine'nin odasına kıyasla kendisininki küçüktü, en azından odaydı.

Kendini yatağına attı ve hıçkırıklarına engel olamadı, onun ağlamasını kraliçe duymuş olacak ki odaya girdi.

"Neden ağlıyorsun? Ailemizin kanını taşımayı hak etmiyorsun." dedi soğuk gözlerle oğluna bakarak. "Dik otur ve ağlamanı kes." dedi ve odadan ayrıldı. Bu hiçbir şeye yaramamıştı, Aether'ın hıçkırıkları daha da şiddetlendi. Doğum gününde odasından bile çıkması yasaktı.  Saraya gelecek konukların onu görmemesi lazımdı.

Saatler sonra

Aether, odasında kapalıydı, odasının balkonunda oturuyordu. Elleriyle oynuyordu. Lumine'in doğum gününün bir an önce bitmesini istiyordu.

Sonra beklemediği bir şekilde kapısı tıklandı, Aether ses çıkartmadı ve gözlerini kapıya dikti. Kapının ardından birisi 'benim' dedi.

Aether hızla 'girin' dedi, İçeriye hediye paketiyle birlikte Xiao girdi. Aether'ın yanına ulaştı.

"Doğum günün kutlu olsun." dedi Xiao, hediye paketini Aether'a uzatarak. Aether'ın hafiften gözleri dolmuştu, tanıştıkları günden beri Xiao onun doğum günlerini hatırlamış, ona hep hediyeler almıştı.

"Xiao.. Teşekkürler..." dedi Aether, Xiao'nun elinden hediye paketini aldı ve açtı, içinden inci gibi parlayan güzel bir saç tokası çıkyı, Aether mutlulukla saçını tekrar ölüp o tokayla tutturdu.

"Nasıl? Yakıştı mı?" diye sordu Aether, Xiao başıyla onay verdi. Aether ona sarıldı.

"Çok teşekkür ederim..." diye fısıldadı Aether.

"Daha iyisine layıksın" dedi Xiaı, Aether'ı sarmalıyordu kolları.

"Kral Zhongli ile mi geldin?" diye sordu sarışın.

"Evet."

Bir kaç dakika sessizce sarıldılar, sımsıkı sarmaladılar birbirlerini...

<><><><><><><><><><><><><><><><><>

YEYYY SONUNDA XIAOTHER YAZMAYA BAŞLADİMMM!

Uzun süredir yazmak istiyodum, bi de bu kitap fazla aksiyonlu olcak

Bi de ben your blood hikayemi sildim, devamı gelmiyodu. Başka kazuscara yazcam :D


Let me love you || Xiaother ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin