İhtiyarın kulağına eğildi. Ses tonu değişmişti. Onu sevdiğini söyledi. Hareket edemiyordu. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Eliyle tekrar ihtiyarın boğazını tuttu. Acı çektiğini mırıldanmasından anlayabiliyordum. Ama birşey yapamıyor hareket edemiyordum.
"Sende izle kurtarıcım" dedi.
Yüzümü ona doğru çevirdi. İhtiyarin derisi yavaş yavaş çürümeye kurumaya başladı. Gözleri beyazlaştı, saçları dökülüp yüzü iskelet haline dönene kadar vücüdunu yanıklar kapladı. Gözlerimi kapatamıyordum. İzlemek zorunda kalmıştım. Hareket edemiyordum. Karşımda komple isleket halini alana kadar, bütün derisinin yanıp aynı bir asite batırılmış gibi erimesini izledim. Hayır bu gerçek olamazdı. Hiçbir şey düşündüğüm gibi değildi. O gerçekti. Ve canlı olarak karşımdaydı. Bana doğru döndü yavaş adımlarla karşıma geldi.
Saçlarından bir yılan belirdi. Omzundan sürünerek yere doğru indi. Ses çıkartarak kırık ayağıma doğru yaklaştı. Dizlerimin üstünde hareket etmeden o şeytanın gözlerine bakıyordum. Bir sürü silüet bir sürü insan göz bebeklerinin yansımasında belirip kayboluyordu. Parmaklarını çeneme dayamış ondan gözumü ayırmama izin vermiyordu. Kölesiydim. Bütün vücuduma hakimdi. Gülümsedi. Ağzını oynatmıyordu. Fakat bir sürü ses kulağımı tırmalıyordu. Kafamın içinde çığlıklar vardı. Ayağımda bir acı daha hissettim. Canım fazlasıyla yanıyor ama bunu dışarı belli edemiyordum. Yılan aynı şekilde bacağımdan sürünerek. Şeytanın saçlarına doğru çıkmaya başladı. Ve başının arkasında yok oldu. Bir kaç saniye sonra ayağımdaki kırık ağrısı ve hissettiğim acı dinmeye başladı. Düzelmişti. Tekrardan bana bakarak gülümsedi.
"Kurtarıcımsın. Seni buraya cağırmam biraz benim çabamla da olsa görevini yerine getirdin. O ihtiyara inanmiyacağını biliyordum. Kendi başına bilgilere ulaşmış olman. İlim yapraklarını tek tek koparman, gözlerinin ve düşüncelerinin bir kısmını kör etmişti. Hem kendi bildiğini okuyordun. Sonucunun yanlış olduğunu bilsende. Sana uzun bir hayat bahşediyorum. Bir gün geri dönüp almam kaydıyla. Beni aklından çıkartamıcaksın ve inancını isteklerini bana taparak kullanıcaksın. Başını salladığını görür gibiyim. Eğer sizin gibi virüslerin ruh kaynağına ihtiyaç duymasaydım. Size hediyeler bahşetmezdim. "
Şoktaydım. Hiç bir şey diyemiyor. Acılarımın dinmesine rağmen hala hareket edemiyordum. İçimde kendi irademi ona doğru çeviren bir girdap oluşmuş gibi hissediyordum. Merdivenlere doğru ilerledi. Yüzünü dönmeden bir kaç kelime daha fısıldadı.
"Son olarak sana bir hediye daha bıraktım. Uzun yaşamında pişmanlığını belki giderebilecek bir fırsat. Bu sefer şansını iyi kullan. Bana inananları nasıl mükafatlandırdığımı iyice anlaman için."
Merdivenlerden yukarı doğru elini tahtalara yavaşca sürterek çıkmaya başladı. Kapıdan çıktığı anda vücudumu kontrol edebiliyordum. Artık onun iradesi dışındaydım. Kolumda beliren yanık iziyle. İhtiyarin toz olmuş kemikleri sağ tarafımdaydı. İki elimi öne doğru koydum. Gözlerimi kapadım. Yaşadıklarımı idrak etmeye anlamaya çalışıyordum. Bildiğim gerçeklikten uzakta, rüya ve kabusların arasında bir yerdeydim. Tam o anda arkamdan bir ses duydum.
"Birtanem nerdeyiz? Burası çok karanlık en son bana önemli birşey diyeceğini söyledin. Yanına gelmiştim. Burası neresi?"
Bu onun sesiydi. Ölen sevgilimin, tek sevdiğim kadının...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOL ŞEYTANI
TerrorPişmanlık bilmediğin korkuların uçurumunda en karanlık gecede yatar.