Neville'in Ağızından
Luna ile evimin önüne cisimlediğimizde donup kalmıştım. Ailemin içeride, sağlıklı ve beni bekliyor olduğunu öğrenmiştim ama bir adım bile atamıyordum. Kaslarım çalışmıyor, beynim komut veremiyordu sanki. "Neville?" Luna'nın bana seslenen yumuşak sesini duymam ile soluma döndüm. Luna kocaman mavi gözlerini benim kahvelerime kenetlemiş, huzurla bana bakıyordu. "Ailen seni bekliyor. Korkma, ben hep yanında olacağım." dediğinde derin bir nefes aldım. O yanımdaydı ve her şey yolunda gidecekti. "Seni seviyorum." dediğimde bana sıcacık gülümsedi ve tuttuğu elimi sıktı. "Bende seni seviyorum. Artık aileni bekletmeyeli." dedi ve tuttuğu elimden beni çekerek kapıya yönlendirdi.
Kısa bir bekleyişten sonra zili çaldık ve büyükannemin kapıyı açmasını bekledik. Yaşlı büyükannem sanki kapının arkasında beni bekliyormuş gibi kapı hemen açıldı. Bana bakan yorgun gözleri kıpkırmızıydı. Ağladığını görebiliyordum ama bu sefer buna üzülmedim. Çünkü bu seferki mutluluk gözyaşlarıydı. "Baban seni çok özlemiş Neville." dediğinde ağlamak üzere olduğumu biliyordum. Luna elimi biraz daha sıkıp gülümsediğinde ondan güç aldım ve salona açılan kapıdan içeriye girdim. İlk annemi gördüm. Olduğum yere çakıldım. Kıpırdayamıyordum. Annemin saçları fotoğraflarda hep kısa olurdu. İnce bir kurdele ile bağlanmış, bazen küçük bir fiyonk ile kısa saçları tutturulmuş olurdu. Hastane ziyaretlerimde ise hep uzundu. Büyükannem annem uyanık olsa buna üzüleceğini söylerdi. 'Benim güzel gelinim bahar rüzgarlarının hep saçlarının arasından geçmesini sever.' derdi. Şimdi annemin saçları kısaydı. Eski, neşeli günlerde çekilen fotoğraflardaki gibi.
"Saçlarında bahar rüzgarları essin anne."
Annem akan gözyaşlarını umursamadan koşup boynuma sarıldığında hıçkırarak ağlıyordum. "Anne! Seni çok özledim anne." Annem saçlarımı okşayıp, beni alnımda, boynumdan, yanaklarımda öperken hiç durmadan ağlıyordu. "Oğlum, benim tatlı Neville'im! Seni tarif edemeyeceğim kadar özledim!" dediğinde ona daha sıkı sarıldım. Annemin kokusunu derince içime çektim. Bahar çiçekleri kokan bir annem vardı. Kollarımda ve sağlıklıydı. Beni hatırlıyordu. Yüce Merlin! O buradaydı! Neşeyle gülmeye başladığımda annem kollarımdan ayrıldı ve yumuşak ellerini yanaklarıma yerleştirip akan yaşlarımı başparmağı ile kuruladı. O bana kocaman gülümserken arkamdan yükselen sesle tekrar donup kalmıştım.
"Oğlum."
Yavaşça arkamı döndüğümde babam karşımdaydı. Kısa saçları biraz kıvırcıktı, çenesi biraz belirgin ve bakışları anneminki gibi yumuşaktı. Öne doğru atılıp beni kollarına çektiğinde ikimizde birbirimize sıkıca sarıldık. O kadar büyük bir özlemdi ki bu, birbirimizin kemiklerini kırabilirdik. Babam kulağıma "Seni çok özledim Nev." dediğinde tekrar büyükannemim anlattığı hikayeler aklıma gelmişti. 'Baban seni Nev diye severdi. Annen ise ona kızar ama sonra senin gülümsediğini görünce hemen yumuşardı.' Büyükannemin hikayelerinin artık gerçek olması, ailemin yanımda olması o kadar muhteşem bir şeydi ki kalbim ritmini şaşırıyordu. Babamın kollarından çıkıp bir kaç adım geriye çekildiğimde hepsi şaşkınca bana bakıyordu. "Bu bir rüya mı?" dediğimde büyükannem tuttuğu gözyaşlarını hıçkırarak serbest bırakmıştı. Luna hemen yanıma gelip sıkıca elimi tuttu ve kocaman gülümsedi. "Artık hayatımız hep güzel bir rüya gibi geçecek sevgilim. Ailemiz hep yanımızda olacak." dediğinde anne babama bakıyordum. "Beni bir daha bırakmayın." Anne ve babam söylediğim sözlerden sonra bana bakmışlardı. Bakışları yumuşak halinden çıkmış, kaşları kararlı bir şekilde çatılmıştı. Aynı anda söyledikleri ise kalbimi eski ritmine çevirmişti. "Bir daha asla!"
Hermione'nin Ağızından
Neville ve Luna Longbottom'lara geçmiş, Draco ve Ginny Bayan Malfoy'un yanına yukarıya çıkmışlar, Ron ve Valerian mutfağa geçmiş ve Pansy ve Harry Sirius'un eski odasına çıkmışlardı. Blaise ile ben salonda kamıştık. Blaise koltuğundan kalkıp beni elimden tuttuğunda onun yönlendirmesi ile yerimden kalktım ve beraber üçlü koltuğa oturduk. Beni kolunun altına alıp başını omuzuma yasladığında bende başımı onun başına yasladım. "Seni ne kadar özlediğimi hayal bile edemezsin Hermione." dediğinde sesinin çatladığını duydum. Her zaman tok ve kararlı bir sese sahip olan sevgilim onu hiç görmediğim kadar kırılgandı. Ağzından kaçan hıçkırık ve burnunu çekmesiyle hızla kafamı yasladığım kafasından kaldırdım ve yüzünü ellerimin arasına aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Hansy Hikayesi
Fanfictionİki İnsan Tek Kader Birisi cesur ve savaşçı bir Gryffindor, diğeri ise zeki ve hırslı bir Slytherin. Bu iki farklı insanın hiç beklemedikleri bir anda kaderleri birleşirse ne olur? Savaş? Ölüm? *Hikayem altıncı sınıftan başlayacak ve kitap ve filmd...