Boşluğa Doğru

451 31 9
                                    

Sabah güneşin loş ışıkları mutfak penceresinden süzülüp kahvaltı masasını aydınlatıyordu. Masada mis gibi kokan krepler, çeşit çeşit peynirler özenle dizilmişti. Asuman itina ile hazırladığı masaya bomboş gözlerle baktı.

Şevket'in sebepsiz yere tartışma çıkarmasına hiçbir anlam veremiyordu. Söz konusu kardeşi olunca verdiği tepkiler her geçen gün daha da garipleşiyordu. Kocaman adam olmasına rağmen Şahin'i bir çocuk gibi kıskanmasına şaşırıyordu. Kusurunun faturasını suçu olmayan birine ödetmek Asuman'a göre hiç adil değildi. Kardeşini de kendisiyle birlikte uçuruma sürüklemekten imtina etmiyordu. Bir kız yüzünden ona düşman kesilmesini aklı almıyordu ki bildiği kadarıyla kızı elinden almışta değildi.

Çaresizce uzayan sessizliğin içinde masada öylece oturuyordu. Şevket'in kanayan buhranı yüzünden sabahı zehir olmuştu. Öfkesinin ve içinde yatan sebebini idrak edemiyordu. Düşündükçe kendine de kızıyordu. Onun hassasiyetini anlamak yerine Şahin ile hazırlayacağı gecenin coşkusuna daha çok odaklanmıştı. Halbuki her anlamda yaralı bir adamın sorumluluğun bilincinde olmalıydı. Lakin bu vazife her geçen gün Asuman'a ağır gelmeye başlıyordu. Ömründen her geçen zaman ona yaşayamadığı ve asla yaşanmayacak gerçekleri hatırlatıyor ve hatırladıkça boşluğa çekiliyordu.

Şevket'in kızıp gitmesi ardından masada bir süre daha oturdu. Güzel başlayan bu sabahın üstüne fırtına bulutların gelip havayı karartmasına kızıyordu. Onu bu yüzden kolayca affedeceğini sanmıyordu.

Dopdolu tabaklara göz gezdirince hayıflanmanın bir faydasının olmadığını anladı. Bomboş oturmayı bırakıp hazırladığı yemeklerden seri bir şekilde yemeğe başladı.

"Hazırlamak için o kadar uğraştım, yemek hakkım değil mi?"

Kendiyle cebelleşirken bir yandan da hınçla ağzını tıka basa dolduruyordu. Şevket'e olan öfkesini bu şekilde dindirmek ona iyi gelmişti. Mideyi doyurmak, geçici de olsa mutluluk hormonu salgıladığı için olumsuz düşüncelerden kurtarıyordu.

Kapının çalmasıyla tabağından başını kaldırdı. Kim olabilir diye düşünürken, kafeye gitmek için geç kaldığını yeni fark ediyordu. Morali bozulmuştu ve bu yüzden geç gitmesi lehineydi. Kalabalığa karışacak takati yoktu. Hatta kapıyı ısrarla çalan kişiye sinirlenmişti. Sorunlarıyla yüzleşebilmek için yalnız kalmaya ihtiyacı vardı ama bu isteği kabul görmeyecekti.

Ağzını peçeteyle silerek hiç istemediği halde masadan kalktı. Rahatsız edilmeseydi bütün gününü masada geçirebilirdi. Üşengeç hareketlerle masadan kalkarak kapıyı açmak için mutfaktan hole geçti. Dış kapıya yaklaşınca Şahin'in sesini duydu.

"Hey! Kimse yok mu?"

Yüzünü Şahin'in sesiyle buruşturan Asuman çatıdaki kuşların da koraya eklenmesiyle bezgin bir nefes aldı ve kapıyı Şahin'e açıp zoraki gülümsemesini ona sundu.

"Merhaba, rahatsız ediyorum ama sen gelmeyince merak ettim."

Telefonda bir saat sonra sahne dekoru için kafede buluşacakların sözünü şimdi hatırlamıştı. Şevket'in anlamsız gerginliği yüzünden hem tadı kaçmış hem de randevusunu unutmuştu.

Alnına vurarak; "Tabi ya kafede buluşacaktık."

Şahin karşısındaki kadının dağınık ifadesine bakınca yoluna gitmeyen bir şeylerin olduğunu sezmişti. Davet edilmeden açık kapıdan içeri girerek Asuman'ı ela gözleriyle incelemeye koyuldu.

"Asuman iyi misin?

Alnına dökülen siyah saçlarını eliyle arkaya doğru savurdu. Şahin'e durumu belli etmemek için geniş alnının altındaki badem bakışlarıyla ona gülümseyerek sorusunu geçiştirdi.

MAHRUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin