Türsel Yapının Kökeni.
Psikoloji bölümü ikinci sınıf öğrencisi Jungkook'un büyük bir hevesle aldığı dersti. İlk senesinde ortak derslerden ötürü sınırlı sayıda bölüm dersi alabilmişti ve ikinci sınıfa geçtiğinde başlangıcı böylesine ilgi çekici bir konuyla yapmak onu heyecanlandırıyordu.
Jungkook bu dersin onun için yalnızca akademik anlamda heyecan verici olacağını düşünüyordu. Fakat onunla şu an konuşabilseydim derdim ki, "Senaryolar aldatıcı olabilir ve bir şeyler asla beklediğin gibi gitmez."
O sabah her şey gayet tıkırında ilerliyordu aslında. Sabah erkenden omega annemin sesiyle uyanmış, kahvaltımı etmiş ve alfa anneme bir öpücük verip okula gitmek üzere evden ayrılmıştım. 11.30 dersi olduğu için ekstra neşeliydim çünkü herkes gibi 08.30 derslerinden nefret ediyordum ve daha normal bir saatte ders alabildiğim için şanslı hissediyordum. Evime beş dakikalık yürüme mesafesindeki durağa ulaşıp otobüse binmiştim ve birkaç durak sonra Jimin de bana katılmıştı. En yakın arkadaşımla aynı bölümü okuyor olmak benim için büyük bir şanstı. İkimiz de omegaydık. Benzer sosyoekonomik arka planlara sahiptik. Bu sebeple her zaman destek alabileceğim, tutunabileceğim bir dal oluyordu bana. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu.
"Bu sene de kendime yakışıklı bir alfa bulamazsam dişimi kırarım," dedi gülerek. Bu cümlesine ben de güldüm. Asla alfa bulmak için deliren omegalardan olmamıştık. Yalnızca bu tarz aptal şakalar yaparak eğlenmeyi seviyorduk.
"Ben bugün var ya," dedim, "Hayatımın aşkı olan baskın alfayı bulacağım. Yemekhanede karşılaşacağız ve hop, ilk görüşte aşk."
"Tabii canım. Birkaç aya da okulu bırakıp evinin omegası olursun artık. Baskın alfacığının çocuklarını büyütürsün. Zaten okul neymiş ki."
Kafamı sallayarak onayladım. Birkaç saniye öylece güldük. Ardından yüzümde daha ciddi bir ifadeyle konuştum.
"Şaka bir yana umarım bugünü bozacak şeyler yaşamayız. Bayağıdır tatildeyiz ve uzun süre sonra tekrar okula gideceğim için bayağı yükseğim. Keyfim kaçsın istemiyorum hiç."
Başıyla beni onayladı ve kalan yolu da benzer şeyler konuşarak gittik. Okula ulaştığımızda saat 11'di. Fakülte binasının en alt katındaki kafeden birer kahve alıp sakin sakin amfiye gittik ve erken olduğu için boş olan ön sıralardan birine oturduk. Ders başlayana dek sanki tüm tatil konuşmamışız gibi Jimin'in anılarını dinledim. İlk kez dinliyormuşum gibi tepkiler verdim çünkü hiçbir zaman sıkıcı olmuyordu. Hoca geldiğindeyse tüm dikkatimi oraya vererek dinlemeye başladım.
İlk yarım saat gayet sakindi. Hoca biraz kasıntı bir tip olduğundan tanışmaya vakit ayırmamış, kısaca kendinden bahsettikten sonra konuya giriş yapmaya karar vermişti. Dersin içeriğine elbette türlerimiz ve doğal özelliklerimiz dahildi. Çoğumuzun hakim olduğu bir konu olduğundan hoca derse bunları özet geçerek başlamıştı. Özetini bitirdiğindeyse formalite icabı aklımıza takılan bir şey olup olmadığını sormuştu.
"Benim uzun zamandır aklımı kurcalayan bazı sorular var aslında bu konuyla ilgili."
Birkaç sıra arkamızdan gelen sesi duyduğumda hafifçe arkamı dönmüştüm. Gözlerim esmer çocukla buluştuğu anda omega olduğunu anlamıştım.
"Buyrun. Lütfen söz aldığınızda önce isminizi söyleyin."
"Kim Taehyung ben." diye girdi söze. "Sanat tarihi öğrencisiyim. İlgimi çektiği için genel seçmeli olarak aldım bu dersi ve aklımdaki en genel soru aslında şöyle, sizin anlattığınız ve bizlere de öğretildiği üzere alfalar ve omegalar olarak birbirimize duyduğumuz ilgi aslında tamamen üreme iç güdümüzle ilgili. Bu yüzden feromonlar salgılıyoruz, kızgınlığa giriyoruz, ruh eşlerimizi buluyoruz ve aşık oluyoruz. Fakat madem bu konu bu kadar üremeye bağlı, neden bu kadar yoğun hislerimiz var? Bu hisleri yalnızca üreme iç güdüsü tetikliyorsa neden üremeyeceğimiz durumlarda da birliktelikler yaşıyoruz? Bu eylemler başlı başına birer kavram olamaz mı? Bir omega olarak yumurtalarım döllenmeden de zevk almak isteyemez miyim? Sadece hoşuma gittiği için üreme sürecine hiç hizmet etmeyecek şekilde yaşayamaz mıyım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blooming day
Fanfictionyazar: yizziebo prompt sahibi: valerietkk omegaverse college!au