¹

21 6 2
                                    

Üstündeki siyah tişörtteki bembeyaz diş macunu lekesini çıkartırken üç dakikasini harcamıştı Jeongin, geriye kalmıştı on yedi. Hemen elindeki ıslak mendilini odasında, masasının altında bulunan, iki aydır boşaltılmamış çöp kutusuna fırlatıp beyaz ayakkabılarını eline aldı ve kapının girişine bıraktı.

Ayakkabılarını giyerken de iki dakikasını daha harcamıştı. Bağcıkları çok uzun olduğundan fazla zamanını almıştı ve bu durum onu strese sokuyordu. Daha dün başladığı işine geç kalmak istemiyordu. On beş dakikada elbet yetişirdi fakat ya yolda herhangi bir sorunla karşılaşsaydi?

Kafasından düşüncesini atmaya çalıştı, kötü düşünürse kötü olurdu, kapıyı kapatmadan önce son anda aklına gelen anahtarlarını kaptı.

Elindeki anahtarlarından motoruna ait olani ayırdı ve yeşil motorunun üzerinden bir bacağını atarak yerleşti motoruna. Yine kolundaki saate baktı, on dört dakikası vardı. Beklemeden kaskını takip motorunu çalıştırdı ve ayağını yerden çekip sürmeye başladı. Tişörtü bedenine yapışacak fakat çok da abartı olmayan bir hızda ilerliyordu, ceza almak son isteyeceği şeydi şu an.

Önündeki otobüsü sollayacaktı fakat arkasından koşan kısa sarı saçlı bedenle durdu, durması gerektiğini bağırıyordu. Fakat koşup önünden geçtiğinde anlamayarak baktı, onun için gelmiyor muydu yani?

Hala ilerleyen otobüsü gördüğünde üzgün bir bakış attı çocuğa, anlaşılan geç kalmıştı otobüse.

O koşarken Jeongin de peşinden gitti, belki ona yardımcı olabilirdi. Önünde durduğunda yüzüne baktı ve sordu, "Geç kaldın sanırım, yardım etmemi ister misin?" Çocuk kafasını çevirip ona baktığında yüzünde minik minik çillerin olduğunu gördü, bu hoşuna gitmişti Jeongin'in.

"Evet, geç kaldım," dedi çocuk yüzündeki maalesef gülümsemesiyle, konuşmasına devam edecekti fakat Jeongin'in gözlerinin büyüdüğünü gördüğünde duraksadı. Jeongin'i, karşısındakinin sesi ve yüzünün arasındaki zıtlık şaşırtmıştı.

"Kusura bakma, ses tonunu böyle beklemiyordum, uzak değilse bırakabilirim" dedi ayıp olmasın diye ama içinden de kabul etmemesini istiyordu çünkü tahminince dokuz dakikası kalmıştı sekize.

Çocuğun gözleri parladı mutlulukla ve onaylayıp şimdiden teşekkür etti. Jeongin ise omuzlarını indirip kendi ağzına vurmak istedi, keşke söylemeseydim diye geçirdi içinden fakat yine de arkasına oturmasına yardımcı oldu.

Çocuk motor calışmadan yüzündeki kocaman gülümsemeyle konuşmaya başladı, "Ay kusura bakma böyle oturdum falan ama tanışmadık, Felix ben." Jeongin gülümsedi ve "Jeongin ben de" diye mırıldandı kafasını arkasına döndürerek. Felix kafasını salladı hızlıca ve Jeongin'in motoru çalıştırmasını izledi.

Jeongin motoru sürerken arkasındaki Felix de ellerini Jeongin'in omuzlarına koymuş, arada bir nereye dönmesi gerekiyorsa o elini kaldırıp işaret veriyordu. Aradan geçen birkaç dakikanın ardından Felix, çalıştığı yere geldiklerinde burası oldugunu bağırdı Jeongin'in kulağına.

Felix motordan inip yeniden teşekkür ettiğinde Jeongin şaşkın ifadesini yüzünden silip gülümsedi ve konuşmaya başladı, "Sanırım çalıştığın kafenin karşısında da ben çalışıyorum." Felix çok da şaşırmış sayılmazdı, karşı kafeye yeni bir garson geldiğinden haberi vardı ama yüzünü görememişti henüz. Buna rağmen şaşırmış gibi yaptı, arkadaşlarıyla dedikoduyu azaltmalıydı.

"Harika o zaman, görüşürüz bu sayede yine." gülümseyerek söylemişti bunu. Jeongin de onayladı ve saatine baktı, bir dakikası kalmıştı. Felix'e el sallayarak motorunu kafenin yan tarafına park edip içeri girdi. Önlüğünü takıp sipariş defterini aldığı gibi üçüncü masadaki, düzenli olarak kahvaltı yapmaya geldiğini öğrendiği üniversiteli dörtlünün yanına adımladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

121uHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin