"Vazgeçemem kızım." Kafasını şiddetle iki yana salladı. "Oğlumu onlara bırakamam Ece."
Soysalan malikanesinin bodrum katındaki depoda, kızının hayaleti ile konuşuyordu Serhan.
Ece kollarının arasında öldüğünde ne yapacağını bilememişti. Neslihan ve Şebnem'i tuttuğu eve de dönemezdi artık. O kadar bencil bir adamdı ki yakalanma korkusuyla kendi öz kızını yolun kenarında öylece bırakmıştı.
Gözyaşları önünü görmesini engellerken arkada bıraktığı arabaya koşmuş, titreyen elleriyle anahtarı çevirmişti. Cebinde parası yoktu, dönebileceği bir yer yoktu. Ece yoktu.
Hayır vardı. Ece'yle beraber hastaneden kaçmışlardı, kızı arabada yanında oturuyordu. Birlikte kurtulabilirlerdi. Hala bir şansı vardı.
"Düşün Serhan, düşün!"
Hapishaneye giremezdi. Eski hayatına geri dönemezdi, zaten her şey o hayattan kurtulmak için değil miydi? Arabayı Soysalan malikanesine yürüyerek ulaşabileceği ama şüphe çekmeyeceği bir mesafede bırakmıştı.
Saatlerce yürümüştü yanında Ece'nin hayaletiyle. "Tamam Ece, tamam kızım. Az kaldı, biraz daha dayan."
Kendine söylüyordu aslında. Ortada Ece'den eser de yoktu zaten. Kabul edemiyordu ama yokluğunu. Beyni kabul etmeye çalışsa kalbi izin vermiyordu.
Şapkasını düzeltip Ece'nin elini tutmuştu sokağa girince. Malikanenin etrafında sessizce dolandılar. Yıllardır yaşadığı evi Soysalanlar'dan bile daha iyi biliyordu. Kameralardaki tüm kör noktaları da..
Bir şeyi saklamanın en iyi yolu, onu herkesin görebileceği bir yere koymaktır.*
Beklemişti. Doğru zamanı yakalamak için beklemişti. Kimsenin evde olmadığına emin olduğu noktada içeri girmişti. "Neslihan ve Şebnem bulunmuş olmalı" diye düşünmüş, fırsatı değerlendirmişti.
Tam kırk gündür depoda yaşıyordu şimdi. Havalandırmadan mutfakta konuşulanları dinliyor, kendince plan yapmaya çalışıyordu.
Telefonu da yakalanma ihtimaline karşı arabada bırakmıştı. Cebinde Neslihan'ı uyutmak için kullandığı ilaçtan başka bir şey yoktu. Çalışma odasına ulaşabilse kasadan para alabilir, Ece'yle birlikte hayatına devam edebilirdi.
Konuşmaları takip ederek tıpkı bir fare gibi deponun karanlık bir köşesinde saklanmaya devam etti. Doğru anı bekledi.
Neslihan'ın evin içine kamera taktırdığını da havalandırmadan duymuş, yerini öğrenmişti. Evin girişini ve merdivenleri görüyordu kameralar. Serhan'ın zaten içeride olduğunu bilmeden, gelmesi ihtimaline karşı konumlandırılmışlardı.
Gece herkesin uyuduğuna emin olduğunda mutfağa giriyor, kendine göze batmadan yiyecek bir şeyler ayarlıyordu. Nazlı'nın sürekli biten sütlerden bahsetmesi de bu yüzdendi, bulaşık çıkarmamak için paketli gıdaları tercih ediyordu.
Kasaya ulaşmak için çalışma odasına gitmeliydi Serhan, onun için de merdivenleri kullanmalı.. Merdivenleri kullandığı anda kamera kadrajına gireceğini biliyordu. Elinde bir şişe ilaç kalmıştı, yemeklerine katabilirdi ama dışarıda korumalar vardı. Evdekileri atlatsa bile dışarı çıktığı an enselenirdi. Korumalar dahil herkesi devre dışı bırakmalıydı.
Beklediği fırsat Ece'nin kırkıncı günü için helva yapılacağını öğrendiğinde geldi. Herkes yiyecekti o helvadan, Neslihan, çocuklar, Osman, Nazlı, hatta korumalar..
Üstelik Şebnem'in bebeğinin doğduğunu ve kendinden olduğunu öğrenmişti. Çığlık çığlığa ağlayan bebeği mutfakta sakinleştirmeye çalışıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Ben Bir Ailem Olsun İstiyorumdur | aslaz
ФанфікиYa Alaz sahilde başka bir tepki verseydi.. "Belki ben bir ailem olsun istiyorumdur."