1. Bölüm

6 2 0
                                    

     Sizce şans nasıl bir şey? Bence şans birden karşımıza çıkıp bizi şaşırtan bir şey. Şansın ne zaman geleceği hiçbir zaman bilinmez. Herhangi bir anda gelebilir. Ölümle başbaşa olsan bile.

     En hızlı halim ile metroya koşuyordum. Aslında bugün eve geç gidecektim fakat erkek arkadaşımın doğum günü olduğu için müdürden izin almıştım. Ve oda izin vermişti. Metroya son anda yetişip bir yere sıkıştım. İnsanlar bana garipser bir bakışla bakıyordu. Ben onların bakışlarına alışmıştım. İneceğim durağa üç durak kala metro boşalmıştı. Karşımdaki koltukta küçük bir kız çocuğu ile annesi oturuyordu. Kız gözlerini benden alamıyordu. Adeta büyülenmişti. "Anne, bak karşımızda oturan ablaya." Annesi kızına kızgın bir bakış attı. "Anne çok güzel değil mi?" Annesi şaşırmıştı. Küçük kız çocuğuna bakıp gülümsedim. Elbette dikkat çekerdim. Kahverengi saçlarım, beyaz temin ve sağ tarafı siyah, sol tarafı kırmızının koyu tonunun biraz açığı olan gözlerimle dikkat çekmem fazla normaldi. Çantamda her zaman şeker bulundururdum. Bir tane çıkartıp ağzıma attım. Sonra iki adet çıkartıp karşımda oturan anne ve kıza uzattım. "Şeker ister misiniz?" Küçük kız çocuğu geniş bir gülümseme ile elimden bir tane şeker aldı. Annesi teşekkür edip ona uzattığım şekeri alınca elimi nereye koyacağımı bilemedim. İneceğim durağa gelince hızlıca indim çünkü daha arkadaşımdan hediyeyi almam lazımdı. Erkek arkadaşım benimle beraber aynı evde kalıyordu. Sadece okula gidip geliyordu. Ben hem çalışıyor hem okul okuyordum. Ama sorun değildi. En yakın arkadaşım İpek benim evime yakın oturuyordu. Arkadaşımın evine varınca kapıyı yorgun bir Seren açtı. Elindeki hediye paketini eline tutuşturup bana ölümcül bir bakış attı. "Kırmızı gözlüm nasılsın?"

    "İyiyim Serenim."

    "Nova." Sesi endişeliydi. "İpek  yarım saat önce evden çıktı. Nereye gittiğini bilmiyorum ama sizin evin yoluna doğru gitti. " Sesindeki endişe giderek büyüyordu. "Seren, İpek benim en yakın arkadaşlarımdan. Emre ile beni aldatmaz. Büyük ihtimalle Emre'nin doğum gününü kutlamaya gitmiştir. Bu aldatma konusunu senle defalarca konuştuk."

     "Kırmızı gözlüm çok masumsun fakat bir şeye ihtiyacın olduğunda ben buradayım. Ama İpek her Emre'yi gördüğünde makyajının nasıl olduğunu sorup sesini pick me kızlar gibi yapıyor. Sende susup ona cevap veriyorsun. Kırmızı gözlüm bak, acıtma canını!" Aslında haklıydı ama yüreğim izin vermiyordu. "Seren geç kalıyorum ballı lokmam. Seni çok seviyorum görüşürüz!" Olabildiğince hızlı bir şekilde Seren'in yanından ayrılıp eve doğru koşmaya başladım. Altımda siyah bol paça lastikli alt ve üstümde açık mavi bir sweatshirt vardı. Eve geldiğimde sessizce kapıyı açıp içeri girdim. Ben girdiğimde ev sessizdi. Koridorda yavaşça yürürken inleme sesi duydum. Sesler daha da artıyordu. Salonun kapısına gelince gözlerimi yerinden çıkarmak istedim. İpek ve Emre sevişiyordu. Öylece baktım. Gözlerim doldu. Seren haklıydı. "Siz ikiniz, çıkın şu evden!" İkiside sesimi duyunca bana doğru döndü. Gözlerimden belli olan nefreti fark edince ikiside üstünü giyinip hızla kapıya ilerledi. Gözler asla yalan söylemezdi. Tam onlar hızla kapıya giderken Emre'nin tişörtünden tuttum. "Evin yedek anahtarını ver Emre!" Sesimde ki sinirin onu parçalayacağını bildiği ve belli ettiği için anahtarı verip evden çıktı. Aslında kavga çıkacak zannetmiştim fakat hiç olmadı. Sesimi duyunca çıkıp gitmeleri beni çok şaşırtmıştı. Kapıyı üstlerine kilitledim. Sinirden her tarafı yıkıp yakmak istiyordum. Üst kata çıkıp Emre'nin eşyalarını topladım. Ne çok eşyası vardı. Adeta eve kurulmuştu. Fakat bu ev benim üstümeydi. Hızlı adımlarla balkona çıktım. Onları kaçırmadan istediğim şeyi yapmalıydım. Eğer yapmazsam içimde kalırdı. Balkona çıktığım anda gözlerim bahçe kapısının ardındaki iki orospu evledını gördü. Ve işte istediğim an gelmişti. Eşyaları teker teker balkondan attım. Her attığım da daha da atmak istiyordum. Emre öylece eşyalarına baktı. Son eşyası olarak elimde bilgisayarı vardı. "Nova bak yalvarırım atma onu."

     "İçinde çıplak kadın fotoğrafları olduğu için mi?"

     "Hayır Nova bak cidden özür dilerim. Yalvarırım beni affet."

     "Siktir git Emre , hatta ben senden ayrılmak istiyorum. Bak bitti gitti." Bilgisayarı attığım anda Emre'nin önüne düştü. Emre yere çöküp bilgisayarına baktı. İçeri girmek için bahçe kapısını zorlasa da giremedi çünkü anahtar bendeydi. Emre'nin yüzünü daha fazla görmeye dayanamadım çünkü sinirimi daha da arttırdığını biliyordum. Balkonu kilitleyip salona indim. Daha fazla bu evde durabileceğimi sanmıyordum. Hava daha da soğumuştu. Bilincim yerinde değildi. Evin anahtarını alıp beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Çantamı alıp evden çıktım. Sadece hızlıca yürüyordum. Bir amacım yoktu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Gece saat 1'e geliyordu. Emre'nin doğum günü 1 saat önce girmiştik. Eğer yarın kutlamaydım olmazdı. Çantamdan Emre için aldığım pahalı saati çıkarttım ve bakmaya başladım. Yarın sabah gidip erkenden saati iade edecektim. Fakat ne yapacağımı bilemedim. Seren'in evinin önüne geldim ve posta kutusuna saati koydum. Telefonumu çantamdan çıkartıp Seren'e mesaj attım. Telefonu kapatıp çantama attım. Hızlı bir şekilde yürüyordum. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Ayaklarım nereye giderse bende oraya gidiyordum. Aslında bir yandan Emre'nin doğum gününden nefret ediyordum. Yedi yaşından sadece çok az şey hatırlıyorum. Emre'nin doğum günü tarihi annemin beni terk ettiği tarihti.

15 yıl önce
     Annem beni bugün parka götürecekti. Aslında gerçek annem ve babam kısa süre önce boşanmıştı. Üvey annem beni hiç sevmiyordu. Ama ben onu her halinde seviyordum. 4 tane abim vardı. Sabah erken saatlerde babam abilerimi okula bırakmaya gittiğinde annem bana pembe bir elbise giydirmişti. Aslında severdi fakat gözüm yüzünden beni insanların yanına çıkartmıyordu. Annem ve babamın sağ gözü siyah, sol gözü kırmızı değildi. Kocaman ailede sadece benim gözlerimin sağ tarafı siyah, sol tarafı kırmıydı. Diğer herkesin iki gözü de aynı renkti. Annem elime bir kağıt verdi ve beni arabaya bindirdi. Annem ile uzun sürelik bir yolculuktan sonra eski bir binada indik. Annem gidip bir abla ile konuştu. Kimliğimi ona verdi ve bana döndü. Elimdeki kağıdı alıp cebine koydu. Kimliğim de hala gerçek annem ve babamın ismi yazıyordu. Annem beni orda bırakıp gitti. Öylece orada saatlerce durdum. Belki gelip beni alır. Fakat öyle olmadı. Akşama doğru bir abla gelip beni içeri aldı. İçeride bir sürü çocuk vardı fakat benim gibi sol gözü kimsenin kırmızı değildi. Sonraki sabah hiçbir şey hatırlamıyordum. Adımı bile zor hatırladım. Nova Kaya. Kimse benimle konuşmadı. Her gün elma ağacının altında oturdum. Amacımı hatırlamıyordum. Bu hafıza kaybından sonra anneme bile kimse ulaşamadı.

Şimdiki zaman
     O günden beri amacımı hiç hatırlamadım. O ağacın altında neden beklediğimi hiç iyi hatırlamıyordum. Birden koca bir silüete çarptım. Kafamı kaldırınca kalbimin durduğunu hissettim. Yeşil gözlü, siyah saçlı ve beyaz tenli bir adama çarpmıştım. Özür dileyip hızla ilerlemeye başladım. Birkaç adım sonra adamın koca eli bileğimi kavradı. Ona döndüğüm anda kanım donmuştu. "Hey kızıl göz seni sevdim." Yüzündeki gülümseme fazla korkutuyordu. Kafama dayadığı silah adrenalinimi daha da arttırdı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MAFYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin