polyanna

33 1 1
                                    


] İNTİHAR MI CİNAYET Mİ?

"Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle veya susarak."

~The Cineanatic orhestra -To Build A Home~

ฅ^•ﻌ•^ฅ

Belki de bir varmış bir yokmuş diye başlamazdı her masal. Ya da masalların hiç biri ne yazık ki mutlu sonla bitmezdi. Belki de Pamuk prensesle beyaz atlı prensi masalın sonunda asla kavuşamazdı. Sindirella hiç bir zaman güzelleşemez ve yakışıklı prensle tanışamazdı. Ya da güzel canavar' a hiç bir zaman aşık olmazdı. Cehennem prensesinin hikayesi de öyle mutlu sonla bitemezdi. Cehennemden kurtulamadığı için o fani ölümlüyle asla birlikte olamazdı. Çünkü o fani cehennem prensesinin tam kalbine mızrağını geçirmişti ve prenses ölmüştü. Fani kendince haklıydı. Bir iblisle beraber olacak değildi. Fakat düşünüldüğü gibi olmadı. Birini öldürmek hiç doğru bir şey değildi. Tanrılara göre o fani hiç bir zaman iyi biri olmayı becerememişti. Tanrılara göre cehennem prensesine yaptığı şey büyük bir hayal kırıklığıydı. Bu yüzden faniye kötü rüyalar gösterdiler. Aklıyla oynadılar. Ve olanlar oldu. Fani adam Tanrılara duyduğu büyük kin yüzünden iyice zalim birine dönüşmüştü. Artık daha fazla dayanamayan yerli halk yavaş yavaş canavara dönen bu faniyi kasabadan sürgün etmiş ve gözünün önünde tek ailesi olan kız kardeşini ibret olsun diye infaz etmişlerdi. İşte o gün yemin etmişti fani adam; kız kardeşinin infazına sessiz kalan tüm herkesi günü geldiğinde bir bir öldürecekti. Ama bilmediği bir şey vardı, gözlerinden yaşları eksik olmayan cehennem prensesi her şeye rağmen canavar fani için endişeleniyordu. Ve evet masal burada bitmedi. Uzun bir sessizliğin ardından fani tekrardan ortaya çıkmıştı ve şimdi korkma sırası onlardaydı...

.

Her yağan yağmur bir kötü günün habercisidir derlerdi. Gök her gürüldediğinde aciz faniler tir tir titrerdi. Lakin yanıldıkları bir şey vardı ki o da yağmurun felaket değil yalnızca bereket olabileceğiydi. Hava artık kararmaya yüz tutmuşken etrafta tek tük insanlar vardı. Aklımda bunlar dolaşırken esen sert rüzgarla soğuk beni iliklerime kadar titretmişti. Hırkama daha da bir sımsıkı sarıldım. Tabii aynı zamanda da yanımdaki aptal arkadaşıma söylenmeden edemiyordum.

"Hayır bak ben seni sorgulamayı çoktan bıraktım ama aptal mısın kızım sen? Akşam akşam okula gizlice girmek ne demek?"

Sinirle ters ters Elife bakarak yaptığımız bu saçmalığın farkına varmasını bekledim ama nafile bir çabaydı çünkü dünyanın en mal arkadaşına sahiptim.

Oflayarak saçlarını omzundan geri atarak sağ ayağını önündeki taşa doğru savurup taşı bir kaç metre ileriye savurdu. Bıkkın bakışlarımı savrulan taştan alarak Elifin ela gözlerine çevirdim.

"Off Akasya! Kızım yarın projenin son teslim tarihiymiş diyorum ya kaç saattir! Ne yapayım sıfır mı alayım ya ben? Tabi sen verdin kurtuldun, bu gariban ne yapsın peki?"

İlk bir kaç saniye gözlerine boş boş bakmaya devam ettim o da aynı şekilde karşılık verdi. Sonra kafamı sallayarak önüme döndüm. Ben artık bir şeyden kesinlikle emindim. Bu kız harbi maldı.

Biliyor musun ? bazen arkadaş sevgin insanı sorgulatıyor.

"Peki canım salak Elifim. Korkarak soruyorum ama madem gelecektin bu saate kadar neyi bekledin? Ya da dur şöyle sorayım; bu adam bu projeyi iki ay önce vermedi mi ne halt ettin de son günlere bıraktın?"

Sonra mal deyince de suçlu ben oluyorum zaten.

Ayıp ediyorsun diyeceğim ama tamam kabul, evet Elif biraz şeydir; mal.

RÜYAVETÜL GİRDAP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin