3

310 20 12
                                    

"Jimin ne olur bağırmadan konuş! Hem banane Taehyung'tan! Kiminle oluyosa olsun kaplan suratlı orangutan! Bana niye anlatıyorsun?!" Sinirle Jimine bakarak konuşurken arkamdan gelen sesle dondum kaldım.

"Demek kaplan suratlı orangutan ha!"

Boka battığımı hissederken arkamdan gelen Taehyungun sesiyle dönüp alayla gülümseyen yüzüne baktım. Her an üzerime atlıyacakmış gibi duruyordu.

Birkaç adım gerileyip Jimine baktığımda ağzından 'kaç' diye bir fısıltı çıkarmış Taehyung üzerime gelmeden önüne çıkmış sıkıca sarılmıştı. Hızla arkamı döndüğüm gibi koşmaya başlarken hissettiğim heyecan yüzünden beynim algısını yitirmiş gibi nereye gideceğimi düşünemiyordum.

Uzun koridordan çıkıp ilerdeki merdivenlere koşmaya başladığımda arkamdan "Jungkook! Gel buraya!" Diye bağıran Taehyungun sesini duyduğum gibi zaten yeterince hızlı değilmişim gibi daha hızlı koşmaya başladım.

Merdivenleri ikişer üçer inip bitirdiğimde en son kata, konferans salonuna koşmaya başladım. Herkes dışarda olduğu için risk alamazdım. Kesinlikle yakaladığı yerde beni pişman edeceğini biliyordum.

Son iki basamak kala biran yavaşlayıp arkama baktığımda peşimden gelmediğini gördüm. Şüpheyle merdivenlere bakmaya devam ettiğim sıra belimden sıkıca sarılan kollarla ayaklarım yerden kesilirken bir anlık korkuyla çığlığı bastım.

Etrafında bir tur döndürüp bırakırken karanlık koridorda duvara sertçe yaslamış, yeni uykudan uyanmanın verdiği hisle başım dönmüş hareketsiz kalmıştım.

İki elinide duvara yaslarken kaçma ihtimalimin sıfıra dönüşmesini sağlamıştı. Kafamı kaldırıp oldukça yakın olan yüzüne baktım. Sinsi gülüşüyle beni izliyordu.

"Ne oldu tavşancık?! Kaçacak yer kalmadı mı yoksa?" Zaten yakın değilmiş gibi dahada yaklaştığında anlam veremediğim heyecanla kalp atışlarım dahada hızlanmaya başlamıştı.

Bakışları altında olduğumun farkındalığıyla boğazımdaki yumruyu geçirmek istercesine yutkundum.
"İşin gücün yokmu senin? Ne kovalıyorsun düşman kovalar gibi?!'

Sonunda sesimi bulmanın heyecanıyla konuştuğumda dudaklarındaki gülümseme genişlemiş, kaşlarını çatmıştı.

"Elimden kaça bileceğini sana düşündüren ne Jeon?" Keyifle gülümsemeye başladığımda bakışları dudaklarıma kaymış, gülüşü solarken gerilen yüzüyle gözlerini kapatıp derin nefes almıştı.

"Ne o? çokmu alındın orangutan oluşuna?" Gözünü açmış, çatılan kaslarıyla sinirli bakışları yüzümü bulmuştu. Keyifle gülümsemeye devam ettiğim sıra sıktığı çenesini gevşerken

"orangutan öylemi?!"

Sinirli çıkan sesiyle hızla iki bileğimi tuttuğu gibi tek elinde sıkıca birleştirmiş, diğer eli yüzüme bulurken çenemden tuttuğu gibi yana çevirmişti, gömleğin açıkta bıraktığı tenimi dahada açık hale getirmişti.

İçimde anlam veremediğim heyecan dahada artarken hızla yüzünü boynuma gömdüğü gibi dişlerini tenime geçirmişti. Şaşkınlıkla gözlerim açılırken araladığım dudaklarımda buna dahildi.

"Siktir! Taehyung!" Heyecanla çıkan sesimle elinden kurtulmaya çalıştıkça dahada sert ısırmaya başlamıştı. Hassas tenimde kesinlikle iz bırakacağına emin olurken hırıltılı seslerle ısırmaya devam etmişti.

Just You And Me Baby |TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin