Ve şimdi, beraber yaşadığımız onca anıyı kendimle götürüyorum.
_____
Bana ilk bakışında, gözlerin parlıyordu. Elbette daha birbirimizi tanımıyorduk bile fakat o an mutluydun. Yanında biri varken oldukça mutlu görünüyordun. İçinden geçen hisleri bilemezdim fakat seviyordun onu, ben seni, sen onu.
Seninle ilk konuştuğumda sıcakkanlıydın. Gözlerin aynı bir kurt gibi çekici ve üstündü. Biraz utanmıştım, ben hep utanmıştım zaten.
Sonra her gün geldim yanına, aynı banka, aynı saatte oradaydım. Fakat yanında bambaşka biri oturuyordu, onunla öpüşüyordun. Gözlerimde yaşlar, kalbimde koca bir hayal kırıklığıyla döndüm sınıfa, oysaki mis gibi kekler yapmıştım sana, sevdiğin gibi, kirazlı.
Hepsini sınıfa dönerken çöpe attım, senin duygularımı çiğneyip tükürmen gibi bir şeydi.
Yine de vazgeçemedim, uzun zaman yok oldum oradan ama her gün, her gece düşündüm seni. Kalbimin en derin, en hoş köşesinde barındırdım, yaşattım seni.
Sonra bir gün tek başıma ağlarken sen geldin, yanıma oturdun. İnanılır gibi değildi çünkü ilk defa gelmiştin, kendi başına gelmiştin.
Ağladığım için bana ne olduğunu sordun, elbette bu senin suçun diyemezdim. Uyduruk bir yalan söyledim, sana o yalanı söylerken bile içim acımıştı.
Ben, benim olmayana bile sadıktım nihayetinde.
Bana ilk o gün sarıldın, o gün saçlarımı okşayıp 'Sweet'i söyledin.
Birbirimize hiç şarkı hediye etmemiştik, ama sen o gün bana Sweet'i hediye ettin.
Benim de sana bir şarkı hediye etme şansım olsaydı, 'A Little Death' derdim. Ne kadar farklılar değil mi?
Sen sadece tatlı olduğumu düşünürdün çünkü, ben ise sana olan şehvetli aşkımı sakla sunardım, beni öldüren aşkımı.
İlk ölmek istediğim an, beni bankta öpüştüğün o çocukla tanıştırmıştın, o senin sevgilindi.
Nefesim kesildiği için orayı terk etmek zorunda kalmıştım, ilk o gün kan kusmuştum. Tadı ne gibiydi biliyor musun? Saf acı.
Ben kendime gelmeye çalışırken beni merak edip lavaboya kadar gelmiştin, bu konu yüzünden senden daha çok nefret ediyorum çünkü lanet olası sevgilinin yanında olman gerekirken benim yanıma gelip her seferinde beni umutlandırmaktan asla vazgeçmedin.
Ellerim ve ayaklarım titrerken yere çökmüştüm açık lavabo kapısının önünde. Her taraf kan göletiydi. Yere, benim yanıma çöküp burada neler olduğunu sormuştun, cevap veremezdim çünkü konuşmaya çalışırsam sadece ağlayacağımın farkındaydım. Öylece sustum. Sonra sen beni yerden kaldırdın, yüzümü yıkadın, revire götürdün. Benimle ilgilendin, fakat ben ilk defa bu kadar hissizdim yaptıklarına karşı.
O gün yanımdan çıktıktan sonra sevgilinin yanına gittin, biliyorum. Ve bu hissi hiçbir zaman anlamadın.
İmkânsızlar bir hiçlik midir yoksa hiçlikler mi imkânsızdır?
Sen bunun cevabını hiç düşünmedin, niye düşüneceksin ki zaten, sen hiç sensiz kaldın mı ki?
Eğer bir çiçek olsam, 'Lavinia' olurdum, ölüm çiçeğidir, bulunması çok zordur ve çoğu kişi de bilmez, tanımaz. Senin Lavinia'n olmak için her şeyimi verirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Little Death, Chanlix.
Fanfiction"Büyük bir aşka, küçük bir ölüm yakışırdı." Angst, OneShot.