Günümüzden 17 yıl önce...
~
Yağmur o gün daha bi' şiddetle dökülüyordu gökyüzünden. Bugün özellikle minik Siyeon'a acı çektirmek istermişçesine çakıyordu şimşekler.Siyeon her zamanki gibi küçük odasında, en değer verdiği oyuncağı olan kahverengi ayıcığı ile oynuyordu. Bu ayıcık, Siyeon'un babasından aldığı ilk hediye olduğu için ona çok iyi bakıyordu. Siyeon odasında huzurla oynarken babasının annesine dehşet ile bakan gözlerinden tamamen habersizdi.
Yatak odasında..
Hyunwoo: Bunu bana nasıl yaparsın?
Jinae: N-n-neyden bahsettiğini bilmiyorum.
Hyunwoo: Bilmiyorsun, öyle mi? Shin Sungho, bu isim sana tanıdık geldi mi? Artık dönüşü yok Jinae bana herşeyi anlatmanın vakti geldi.
Jinae: Hayatımı mahvetmene izin vermeyeceğim Lee Hyunwoo!
Annesini çağırıp cevap alamayan Siyeon, annesi or'da mı diye bakmak adına yatak odasına doğru gidip bağırışmaları duydu. Ne olduğunu anlamak için kapalı kapının alt boşluğundan olanları izledi.
Jinae eline ilk gelen eşya olan vazoyu yere atıp kırdı. Keskin parçalardan birini eline aldı.
Hyunwoo: Jinae! Ne yaptığını zannediyorsun sen?
Jinae delirmiş gözlerle elindeki keskin cam parçasını adama fırlattı.
Jinae: Tebrik ederim kocacığım. Sonunda karnımdaki çocuğun senden olmadığını ve seni aldattığımı öğrendin. Doğrusunu söylemek gerekirse, seni asla sevmedim. Paran için seninle evlendim. Paran bitince yanında durmam için bir sebep kalmamıştı.
Kadın, tiz bir kahkaha fırlattı.
Hyunwoo: Delirmişsin! İğrençsin.
Jinae: Ahahah elbette, biliyorum.
Hyunwoo: kızımı da alıp gidiyorum bu evden, senin gibi bir orospuyla iki dakika daha durmam.
Jinae: Sen, ve kızın. İkinizden de nefret ediyorum.
Jinae artık dayanamayarak solunda duran golf sopasını eline aldı. O sırada odadan çıkmak üzere olan kocasının kafasına golf sopasını geçirdi. Adamcağız yere düşünce jinae, ayakkabısının topuğu ile adamın gözlerini oydu.
Siyeon bunları izlemeye dayanamadığı için ağlayarak gözlerini kapattı. Kapıyı yumruklamaya başladı.
Siyeon: a-anne.. y-yalvarırım yalvarırım yapma...
Kocasının iki gözünü de oymuş olan jinae, kızının hıçkırıklar arasında çaresiz gelen sesini duyunca yüzüne sıçramış kanı vahşice ovaladı. Boğazını temizledi ve kapıyı araladı.
Jinae: Siyeon..?
Siyeon ağlayarak tüm gücüyle annesini ittirip babasının yerde yatan cansız bedenine koştu. Ona sarıldı.
Siyeon: A-ann.. ba-babama ne yaptın?
Siyeon annesine saldırmak istiyordu, tüm sinirini çıkartmak istiyordu. O babasına ne yaptıysa, aynısını ona yapmak istiyordu. Ancak şu anda bunu yapamayacağını biliyor ve annesinden çok korkuyordu. Annesi başka bir adamı mı seviyordu? Başka çocuğu mu vardı? Bunu neden yapmıştı..?