Gelsin Hayat Bildiği Gibi

728 44 45
                                    


Sadi Payaslı
Bir tahtanın üzerinde kim olduğu belli olsun diye alalacele siyah bir kalemle yazılmış isimlerden biriydi belki de buradan geçecek olan yüzlerce kişi için. Songül'ün kocası, Busenaz'ın babası, Sultan'ın abisi, Yaver'in can dostu: Sadi Payaslı.

Elini gezdirdiği nemli toprağın üzerine akıttı üç gündür durmayan gözyaşlarını. Birer birer toprağın tanelerine karışan damlalar gibi bırakıyordu Sadi'yle yaşadığı anı olarak hatırlanacak güzel günleri.

Bu gidişi kabullenmek istemeyen kalbinin esareti altında soluyordu hayat bahçesindeki gülleri.

Alnını yaslı bıraktığı ahşapın sert yüzeyine koydu elini, ismin yazılı olduğu kısımda dolanan parmakları ile dudaklarından tutamadığı hıçkırığı çıktı. "Sadi'm."

Güneşin yerin alan ay tepeden kendini belli ederken omzuna konulan el ile kaldırdı başını Songül. "Hadi gidelim artık Songül."

Üç gündür aynıydı Songül, sabahın erken saatlerinde mezarın başına geliyor akşam onu buradan götürecek kişi gelene kadar bekliyordu. Her defasında gitmek istemediğini dile getiriyordu.

Hazal kadının tepkisiz kalışına kayıtsız kalamadı, dizleri üzerine çöküp kadının iki omzuna koydu ellerini. "Hadi Songül."

"İstemiyorum."
Öyle sessiz çıkmıştı ki sesi ne dediğini zorla seçmişti Hazal.

Hazal hafifçe doğruldu kadının elinden tutarken. "Hadi gel Songül, yarın yine geliriz."

Kendine bakan yeşil gözlerde gördüğü ifadeyi yıllar önce de görmüştü Hazal. Ve Songül'ün dudaklarından dökülecek olan cümleyi de duymuştu. "Yarın geldiğimizde Sadi kalkacak mı buradan?"

8 yaşındaki Songül'ü gördü gecenin karanlığında Hazal. Tüm gün ortadan kaybolan o kız çocuğunu anne babasının mezarında bulduğu gecenin aynısıydı. Yine Songül'ün canı bildiği toprağın altındaydı.

Dizleri üzerine tekrar çöktü Hazal, kadının yüzünü avuçları arasına aldı. O gün verdiği cevabın aynısını söylerken akan gözyaşları yine eşlikçileriydi. "Kalkmayacak. Çünkü o artık hep seninle."

Göğsüne saplı kalan keskin bıçağın yarattığı acıyı her adımında biraz daha fazla hissediyordu şu aciz bedeninde.

Merdivenleri ağır adımlarla çıkarken elini beyaz boyalı duvardan ayırmıyordu. İlk kez böylesine güç almak için tutunuyordu, tutunmazsa çıktığı basamaklardan yuvarlanacaktı tüm yorgunluğuyla.

Önünü bile göremeyecek hale gelmişti ağlamaktan kıpkırmızı olan gözleri. Aşinalığıyla beraber ilerlemişti yatak odasına.

Kapının eşiğinden geçince kulağına usulca çalınan sesi işitti. "Karıcığım."

Arkasından gelen sese döndü hızlıca, karşılaştığı boşlukla beraber yeniden düştü artık kuruduğu sanılan yaşlar. Omuzları da beraberinde düşerken odanın içine sinmiş Sadi'nin kokusunu seçti.

Başını o kokunun sinmiş olduğu her köşeye çevirip yaşlı gözlerle yaşanmışlıklarına bakabildi sadece. Gözlerinin yatağa değmesiyle beraber yine sadece kendinin duyduğu ses buldu onu.
"Böyle gözlerimi kapattığımda her anımız geliyor gözlerimin önüne. Hepsi dün gibi aklımda.. eğer bir gün ölüm bizi ayırırsa.."  O akşam ki gibi devamını getirtmesine izin vermeden gözlerini kapattı Songül.
Ve ardından o gözlerin arkasında canlandı bir çok anı.
"Her şeyi yaparım. Senin içinde bebeğimiz içinde."
"Ben seni de bırakmayacağım Songül."

Ellerini hızlıca kulaklarına kapadı Songül, alaşağı olmuş bedeni daha fazla ayakta kalacak güçte değildi. "Sus artık sus." 
Ellerini sert bir şekilde yeniden vurdu kulaklarına. "Bıraktın sen beni, bırakıp gittin."

Seni Bulduğum Şehir | SadgülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin