15) İhanetin En Acı Olanı

7 1 0
                                    

Etrafımda sesler duyuyordum ama kimin sesi olduğunu ayırt edemiyordum. Ya da ayırt etmek istemiyordum. Sadece doktorun gözlerinin içine bakıyordum. Ama doktor bunları söyledikten sonra gitmişti.

Doktorun boşluğuna bakıyordum öylece. "Yağmur, kendine gel." dedi yengem. Yengeme döndüm, "duydun mu?" dedim zar zor. Yengem bir şey demek yerine sertçe yutkundu. "D- Duydun mu, yenge. Umut yokmuş," dedim başım dönerken. "Üzülme, güzelim. Umudunu asla kaybetme, Aslan seni böyle görse ne düşünürdü? Sen bunu düşün."

Bir anda dönen başım yüzünden bilincimi kaybetmiştim.
-
Gözlerimi bir tavana karşı açtım. Uyandığım yer hastane kokuyordu. Aslan için buradaydık. En son doktorla konuşmuştuk. Gözlerimi odada gezdirdim.
Odada abim vardı. "Yağmur, uyandın mı?"

Yok, hâlâ uyuyorum!

"Uyandım abi." Abim tebessüm etti. "Daha iyi misin abiciğim-"

"Aslan nasıl? Uyandı değil mi?" dedim abimin lafını keserek. "Benim lafımı kesiyorsun, bir de Aslan hakkında konuşuyorsun. Yağmur! Bak, benim bunlara sabrım yok!" dedi sinirle. Başım zonkluyor bir de bunun bağırmasını dinlemeyeceğim.

"Abi!" diye kükredim. "Senin bu Aslan kinin nedir ya? Sevmiyorsan git, onu burada bekleme uyansın diye. Aslan benim sevgilim, tamam mı? Benim için herkesten değerli. Onu herkesten, herşeyden daha fazla seviyorum. Senden bile! Git abi. Sana git demekten yoruldum. Ama sen burada kalıp yüzsüzlük yapmaktan yorulmadın. Onu burada bekleme, ben onu bekleyeceğim. Tamamen ayağa kalkana kadar da bekleyeceğim onu burada. Sen kendini yorma istersen.
Zaten çok rahatsızsın, belli oluyor. Bir kere daha demeyeceğim, git!"

"Ne oldu? Hani ben senin her şeyindim? Hani beni bu dünyadaki herkesten daha fazla seviyordun? Ne oldu? İki günlük herifi bana mı savunacaksın?" dedi abim şaşkınca. "Evet abi, git hadi." Abim bana iki dakika uzunluğunda baktı. Ben ona ters bir şekilde bakınca ağzının içinde bir şeyler geveledi ve odadan çıktı. "Salak," diye homurdandım.

Ben hâlâ neden burada uyuyordum? Hemen ayağa kalktım ve elimle kolumdaki serumu çıkardım. Kolum ağrısa bile umursamadım ve odadan çıktım. Yoğun bakımın önüne gittim. Aral, Yusuf, Nisa ve Yiğit buradaydı.

"Nisa," dedim ve Nisa'ya yaklaştım. "Yağmur Hanım, siz  neden ayağa kalktınız ki?" dedi Nisa ve bana yaklaştı. "O uyandı dimi?" dedim merakla.

"Uyanmadı, ama hâlâ yaşıyor," dedi gülümseyerek, ama gözleri ağlamaktan kırmızı olmuştu. "Doktor bir şey demedi mi?"

"İçeride, doktor şuan," dedi Aral, Nisa'dan önce davranarak. Yoğun bakımın kapısına yaklaştım. Ve doktorun çıkmasını bekledim. 2 dakika sonra doktor çıktı yoğun bakım ünitesinden. "Aslan iyi mi?"

"Aslan Bey dayanıklı çıktı. Yani şuan durumu stabil. Ama riski gece bitti. Şimdi de risk var ama dün geceki kadar yok."

Gülümsedim. "Peki onu beş dakika görebilir miyim?" diye sordum umutla. "Olmaz, yani şuan herhangi-"

"Doktor Bey, beş dakika dedi. Sevgilisini merak ediyor," diye araya girdi Yiğit. Kafamı arkamdaki Yiğit'e çevirdim. Eyvallah dercesine bir kafa hareketi yaptım gülümseyerek. Yiğit hiç ciddiyetini bozamdan kafasıyla beni onaylar bir hareket yaptı.

Doktora döndüm. "Sadece beş dakika," dedi. "Hemşireler size maske ve elbise versin."
-
Birazdan giyinip yoğun bakıma girmiştim. Aslan bir yatakta yatıyordu. Ağzında bir hava maskesi vardı. Göğsü açıktı ve bantlar takılıydı. Dudağının kenarı patlamıştı. Yara olmuştu. İki kaşı da patlamıştı. Sağ gözünün etrafı mosmor olmuştu ve alnından başlayıp boynuna kadar da kalın bir çizgi vardı. Kırbaç ya da zincirle olmuştu bu. Kolları tamamen açıktı. İki kolunda da yanıklar vardı. Yavaşça ona yaklaştım.

OYUN BOZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin