Hiç çaresiz hissettiniz mi?
Sanki dört bucak aranan bir suçluymuşsunuz da etrafınızı kanun adamları sarmış gibi bir çaresizlikten bahsediyorum. Bu sıralar bize günlük rutinlerimize şükretmemizi söyler oldular haksız da sayılmazlar. Fakat bazen bu rutinlerin ne kadar can sıkıcı olduğunu anlatamıyorum. Kötü hissetmek için başa bir şey gelmesini savunur insanlar. Böyle ise bir türlü peşimi bırakmayan, içimden söküp atamadığım bu his de neyin nesi?
Bu sabah yine gözlerimi bomboş bir eve açtım. Daha doğrusu açmak zorunda kaldım çünkü peşimi bırakmayan bir diğer şey de kabuslarım. Ne zaman uykuya dalmak adına gözlerimi kapatsam zihnimdeki korkunç kasetler uzunca izletiliyor. Rüyaların 7 saniye sürdüğünü savunan kişiyle tartışmak isterdim, hadi ama sabaha kadar gördüğüm bu şeyler 7 saniye sürüyor olamaz.
Mutfağa doğru adımlarken düşündüğüm tek şey bugünü de bayılmadan bitirebilmekti çünkü baş dönmelerim öyle çekilmez ki her an düşecekmiş hissiyle yaşamak gerçekten biraz can sıkıcı. Tıpkı bomboş geçen günlerim gibi.
Yumurtaların yağın üzerindeki kabarmalarını izlerken uyku sarhoşluğundan sıyrılmış olmalıyım ki aklıma ve kalbime bir kor gibi düşen adamla derin bir nefes aldım. Onunla tanışalı henüz birkaç ay olmuştu fakat gece gündüz hayallere dalmamı sağlayacak kadar gönlümü bağlamıştım bu en güzellerden daha güzel adama. Aşk, hayatım boyunca ahmak işi gibi gelmiştir bana. Neden su perisi Echo kendinden başka kimseyi sevmeyen Narcissus'a acıdan yaşamını yitirecek kadar kaptırmıştır narin gönlünü? Aşık olacağın kişiyi seçemezsin görüşüne her zaman karşı çıkmışımdır çünkü benim için duygular kontrol edilebilir ve bundan yakınan insanlar iradesiz zavallılardır. Tabi bu tevazu dolu düşüncelerim en başta bahsettiğim çaresizliğimin sebebi güzel adamı tanıyana kadardı.
Balkonda oturup, düşünmekten ötürü birazını yaktığım yumurtamı yemeye çalışırken kaderi düşünüp gülümsedim. Nietzsche gibi bir adama bile boyun eğdirip, amor fati (kader sevgisi) ilkesini benimseten bu ilahi güç beni her seferinde hayrete düşürür. Şimdiye kadar insan iradesinin üzerindeki bu yüce gücü gözden kaçırmışım meğer. Misal evren dalga geçer gibi arkadaşlarımla yol üstünde dinlenmek için oturduğumuz bir kafede siparişimi alan garsona beni aşık ederek biraz önce bahsettiğim tüm fikirlerimi yutmamı sağladı.
Evet yanlış duymadınız onu bir kafede otururken sıcak çikolata siparişi verdiğim sırada tanıdım. Epey sıcak bir gündü ama benim için sıcak çikolatanın mevsimi olmazdı, tüm arkadaşlarım bu sıcak çikolata aşkımı bildiklerinden şaşırmazlardı. O gün de bu isteğimi söylemek adına yanımızda dikilen garsona döndüğümde toprak rengi gözlerindeki harelere şahit olduğum ilk vakitti. Şaşkın bir gülümsemeyle: "Dilerseniz daha soğuk bir şeyler vereyim bayım?" diye sorarken dünyanın en tatlı şeyi olarak görünmüştü gözüme. Kırmak istemeyip dilediği soğuk içeceği getirebileceğini söylediğimde gülümsemesini genişleten kişi olmanın gururuyla hala mutlu oluyorum. Belki bana anlam veremiyorsunuz, haklısınız da fakat dünyamı başıma yıkan gülümsemesini siz de görseydiniz bana hak verirdiniz. Aslına bakarsanız görmenizi falan istemem, boş verin.
Bugün monoton sıkıcı hayatım için biraz fazla heyecan dolu bir gün çünkü bahsettiğim gülümsemesiyle karnımda kelebekler uçuşturan adamı görmeye gideceğim. Artık sosyal medyadan her gün stalk yapmaktan, hikayelerine cevap vererek zar zor açtığım ufak konuşmalara katlanamayıp arkadaşlarımın gazıyla adım atmaya karar verdim. Bu hayatım boyunca birine attığım ilk adım olacak ve yere çakılmaktan deli gibi korkuyorum.
Bulaşıkları makineye yerleştirip hızlıca duş aldıktan sonra odama geçtim ve dün arkadaşlarımı krize sokarak ayarladığım kıyafetleri özenle üzerime geçirdim. 15 dakika hazırlanma süresinden sonra parfümü boynuma sıkıp aynaya bakarak gülümsedim:
"Bekle beni Jeon Jungkook."