2. Bölüm

0 0 0
                                    

This Is The Beginning-Ely Eira

Tiz iniltisi yankılanırken yere yığıldı. Hayatına veda etmesi için gözlerinin içine baktım. Bakarken hızla Kılıcı kalbine sapladım. Saniyeler içinde hayatına veda etmişti. Kılıcı çıkardım. Bu kılıçla ailemi öldürmüşüm. Bu kılıç özeldi. Kılıcı gururla yerine geri yerleştirip arkama döndüm. Herkes bana bakıyordu. Bir kadının bunu yapacağını hiç biri hayal bile edemezdi. Yerime geri oturduğumda başka biri şarabımı ve etimi getirmişti. Eti öğrendiğim tüm nezaket kurallarını unutarak yedim. Böyle gerçekten rahattı. Şarabın tadına baktığımda biraz ekşiydi fakat güzeldi. Herkes hâlâ beni izliyordu. Beni odama çıkarmış olan genç adam yine yanıma gelmişti. "Efendim. Adamı siz mi öldürdünüz?" adama döndüm. "Evet,sorun mu var? İnsanları taciz etmekten başka bir şey yapmıyordu." omzuma dokundu. "Cesedi ne olacak? En azından burada kaldığınız sürece kimseye bunu yapmayın olur mu?" ona biraz daha yaklaştım. "Tamam fakat elini omzumdan çekmezsen eline veda edersin." duyduğu anda elini çekti. "Özür dilerim, iyi eğlenceler. Başınıza bir şey gelirse haber verin. Yeterli olacaktır." dediği gibi bir kaç kişiye cesedi götürmesi için emir verdi. Buranın sahibi olmadığı kesindi lakin burayı iyi yönettiği de kesindi. Yemeğime odaklanmaya karar verdim. Eti bitirdiğimde tokluğumun huzurunu yaşadım. Arkamı döndüğümde cesed yoktu. Yer temizlenmişti. Odama geri çıktım. Üzerimdeki silahları kontrol ettim. Ardından. Peçemi ve başlığını taktığımda derin bir nefes aldım. Buradan sızacak, sokaklara çıkacaktım. Gündüz uyumuştum ne olsa. Tavernada karanlık yerlerden geçerek olabildiğince görünmeden dışarı çıkmayı başardım. Hafifiçe esen rüzgarı hissediyordum. İlk olarak ahıra baktım. Atımın güvende olduğunu gördüğümde rahatlamıştım. Onu yanıma almayacaktım. Dinlenmesi gerekiyordu. Sokak boştu. Yürümeye karar verdim. Bir elim kılıcın kabzasındaydı. Tereddütle yürüyordum ama korkmuyordum. Yürüken sokağın köşesinde kibrit satan bir adam gördüm. Cebimde bir bıçak vardı. Onu korkutabilirdim. Karşısına geçerek
bıçağı ona doğrulttum. "Parayı ver" bir kahkaha patlattı. "O bıçakla mı tehdit ediyorsun." gülmeye devam ediyordu. Sakince bıçağı koyarak. Kana bulanmış kılıcı doğrulttum. "Evet" Kılıçtaki kanı görünce korkuyla titredi ardından küçümseyici bir tavırla. "Sen kadınsın." dediğinde kılıcı karnına sapladım. Acı içinde yere serildi. Kılıcı geri çıkartıp yerine koydum. "Para nerde?" sesim kalın çıkmıştı. Onu yeterince korkutmuştum. "Tezgahın altında taşın altında." dedi karnını tutarak. Taşın altında bir miktar para vardı. Hepsini cebime attığım gibi arkamı döndüm. Gözlerimi kocaman açmıştım. Önümde peçeyle kapatılmış olan yüzle karşılaştım.Yeşil gözleri adeta ilkbaharı hissettiriyordu. Başlığı örtülü olduğu için saç rengini görememiştim.
İç güdüsel olarak bir adım geriledim. " Hep böyle misin?" diye sorduğunda kılıcı ona doğrulttum. "Yaklaşma" iki elini yavaşça havaya kaldırdı. "Sakin ol." Kılıcı aşağı indirdim. "Ne istiyorsun?" bir süre öylece kaldık. Ellerini aşağı indirmişti. "Sadece tanışmak istedim. Vicrorius'tan geliyorsun sanırım. Adamı işine ben bakacaktım fakat sen benden önce davrandın. Ben de izledim." omuzlarını silkti. "Para mı istiyorsun? " Kılıcımı yerine koyup, geri dönüş yoluna gitmeye koyuldum. Beni takip ediyordu. "Para istemiyorum. Sadece tanışmak istedim." güzel rahatlatıcı bir sesi vardı. "Beni rahat bırak." bana yetişmişti. Tam yanımda ilerliyordu. "Buralı değilsin sanırım. Adın ne? " peçesini açmıştı. Çok güzel olduğunu fark ettim. Gecenin yarısında burada ne işi vardı?

Etraf zifirî karanlık olmasına rağmen dolunay geceyi aydınlatıyordu "Niye bu kadar ilgileniyorsun?" gülümsedi. "Gecenin bir yarısı da sokakta tanıştığın kıza güvenmemekte oldukça haklısın. Ben Silvia burada doğmuşum fakat ben küçükken Victorius'ta tanıdıklarımız kaldığı için Victorius'a gitmek zorunda kaldık. Ailem haydutlar tarafından öldürüldü.
Ben de bir şekilde saklanıp buraya gelmeyi başardım. Aslında o katliamdan sonra yaşamam bile mucize." buraya Victorius'tan geldiğini duyunca irkildim. Belki ona soru sorabilirdim.Ardından başlığını açtı. Saçları aynen gözleri gibi yeşildi. Ona baktığınızda doğaya bakmış gibi oluyordunuz. Yüzümü buruşturdum.
Buna katlanabilirdim. Yıllarca onun gibi insanlara katlanmıştım. "Vicrorius'tan geldin yani" soru sorarak gibi söylemiştim. "Evet, gitmek istemezsin o kadar kötü bir yer ki" başımı eğdim sonunda gelmiştik. "Ne gidiyor musun?" işaret parmağımla dudaklarına dokunarak onu susturdum. "Yarın sabah beni kıyafet ve silah alabileceğim bir yere götür. Seninle bir anlaşma yapacağım.
Sabah gün ışıklarıyla buraya gel." kimse duymaması için fısıltıyka konuşmuştum. Parmağımı geri çekmiştim. Peçesini örterken. "Yarın gelirim. İsmin neydi?" gözlerine baktım. "İsmimi söylersen yarın gelecek misin?" mutlukla kafasını salladı. "Ben Agnes." dediğim gibi arkama bakmadan taverna ya girdim. Herkes dağılmıştı. Etraf karanlıktı. Tavernanın üstü açıktı. Ay etrafa varla yok arası bir ışık yayıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

CamelliaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin