"Bak Yaman, son kez soruyorum." Kemal komiserin sesi oldukça netti. "Eğer yerlerini biliyorsan söylemen gerek. Böyle yaparak Alaz bir şey yapmasa bile suçlu konumuna düşüyor." dedi, son kez yumuşak karnından vurmayı denedi. "Hem Asi'yi de tehlikeye atmış oluyorsunuz."
"Bilmiyorum komiserim, gerçekten bilmiyorum." dedi Yaman, oturduğu koltukta öne doğru eğilerek. Dirseklerini dizine yasladı, kafasını gerginlikle elleri arasına aldı. "İkisi de benim kardeşim, inanın bilsem burada böyle elim kolum bağlı oturmam. Siz ne biliyorsanız biz de o kadarını biliyoruz."
Kimse ne olduğunu, o odada neler yaşandığını bilmiyordu.
Neslihan, Yaman'ı uyandırmaya çalışırken Asi'nin çığlığıyla korkudan gözlerini yummuş, öylece kalmıştı. Bacaklarında ayağa kalkacak gücü bulduğunda duvarlara tutunarak odadan çıkmış, merdivenleri tırmanarak Alaz'ın odasına gitmişti.
Sessizlik onu korkutmuş, kafasında binlerce senaryo dönerken hiçbiri gerçekleşmemiş, üç kişi bıraktığı odayı bomboş bulmuştu. Bozulmuş yatak ve gündüzden kalan dağınıklığa ek, kapısı açık balkonun önündeki kırmızı koltukta deri bir ceket ve rüzgardan uçuşan perde vardı sadece..
Yutkunarak ilerlemiş, titreyen ellerle perdeyi açmıştı. Tıpkı oda gibi boş olan balkondan aşağı baktığında görmüştü kafasının yanında kan gölü oluşmuş Serhan'ın bedenini.
Aşağı nasıl indiğini, telefonla Güven'i ne zaman aradığını hatırlamıyordu. Alt katın merdivenlerinde oturup öylece beklemişti.
Çok geçmeden Güven gelmiş, önce Serhan'ı kontrol etmiş, çoktan öldüğünü anlamıştı. Polisi yoldayken aramış ne olur ne olmaz diye ambulans istemişti.
Onlar Neslihanla evdekileri kontrol etmeye başlamışken polisler gelmiş, suç mahali olduğunu söyeyerek herkesi odalarından çıkarıp salonda toplamıştı.
Çocuklar yeni yeni ayılmaya başlamışken ne olduğunu anlamadan kendilerini koltuklarda kan verirken bulmuşlardı. Dışarıdaki güvenlik görevlilerinin çoğu kontrol ve sorgu için götürülmüştü.
Neslihan bildiği her şeyi anlatmıştı. Alaz'ın bağırtısı ile uyanmış, odasına gidince Serhan'la kavga ettiğini görmüştü. Asi onları ayırmaya çalışırken Yaman'ı uyandırmak için aşağı inmişti. Odaya tekrar döndüğünde kimse yoktu, sonra da Güven'i aramıştı. O kadar..
Polis kamera kayıtlarını incelemiş, görüntülerin Neslihan'ın ifadesiyle örtüştüğünü görmüştü. Son olarak Asi ve Alaz'ın odaya çıktıkları, belli bir süre sonra Serhan'ın alt kattan başlayarak sırayla Neslihan ve Çağla'nın odasına girdiği tespit edilmişti.
En son girdiği odada ne yaşandığı meçhuldü. Tek görgü tanıkları Asi ve Alaz'dı. Onlar da ortada yoktu. En son beraber merdivenlerden inip evden koşarak çıktıkları görünüyordu.
Olay yeri inceleme Alaz'ın odası başta olmak üzere tüm evi detaylı bir şekilde aramış, tek buldukları deponun arka kısmında birikmiş, yiyecek paketlerinden oluşan çöp yığını olmuştu.
Serhan'ın en başından evin içinde olduğu olduğu anlaşılmış, ceketinin cebinden çıkan ilaç şişesi yüzünden de herkesten kan almışlardı. Helvadan yiyenlerin uyanmadığı da anlaşılınca salonda üzeri peçete ile kapalı tabaklar numune almak için toplanmıştı. Haberleşme ihtimalinde karşı tüm cep telefonlarına da el konmuştu. Serhan'ın cesedi de otopsi için adli tıpa gönderilmişti.
Şimdi geldikleri noktada hep beraber salonda koltuklarda oturuyorlardı. Gün doğalı bir-iki saat olmuş, etraf aydınlanmıştı.
"Kemal bey, bence herkes fazlasıyla anladı." Güven dayanamayarak araya girdi. "Kamera kayıtlarını izlediniz. Telefonlarımızı aldınız, dışarıdan bizimle iletişime geçmelerinin herhangi bir yolu yok. Gözünüzün önünde iletişime geçebilecekleri herkesi aradık." Yüzünü ovuşturarak sıkıntıyla bir nefes verdi. "Gidebilecekleri her yere ekiplerinizi gönderdiniz. Bu çocuklar olaylar yaşanırken uyuyorlardı zaten. Biz-"
Kolunu sallayarak sözünü kesti Kemal. "Rahat durmuyorsunuz çünkü! Oğlun da rahat durmuyor, sürekli bir kahramanlık peşinde. Polisin işine burnunuzu sokmayın dediğimiz her yerde karşımıza çıkıyorsunuz. Alaz ve Asi bulunana kadar kimse bu evden dışarı çıkmayacak." Masanın üzerine bıraktığı telsizi ve kamera kayıtlarının olduğu dizüsü bilgisyarı aldı. "Haa yok, biz yine kendi bildiğimizi okuruz diyorsanız da hepinizi tek tek nezarethaneye, ayrı ayrı hücrelere tıkarım."
Ardından da kalan ekibe işaret verip herkesi geride düşünceleriyle bıraktı.
Sorgu boyunca susan Cesur kendini tutamadı. "Almıyor, aklım almıyor. Biz adamı dışarda ararken, burayı güvenli sanarken en başından beri buradaymış, içimizdeymiş."
"Telefonları evde, Alaz'ın cüzdanı, arabası evde... Ayakkabıları bile evde! Yanlarına hiçbir şey almadan ayaklarında çorapla gitmişler! Bıçak varmış Serhan'ın elinde baba! Merdivenlerde kan var!"
Yaman delirecek gibi hissediyordu, kardeşi ve kardeşinden farksız gördüğü, beraber büyüdüğü kız ortada yoktu.
"Sakin ol Yaman! Sinirlenmenin bir faydası yok. Hastaneleri kontrol edecekler, ağır yaralı olsalar o şekilde gidemezlerdi zaten."
"Benim o adam yüzünden kaybedecek bir çocuğum daha yok Güven." Neslihan konuşsa da gözleri yere kilitlenmiş, masanın kenarına boş boş bakıyordu. "Alaz yeterince bedel ödedi. Serhan yüzünden içeride bir gün bile kalmasına izin veremem."
Güven, Neslihan'ın oturduğu koltuğun önüne diz çöktü. Kadının ellerini kendi elleri arasına alarak sıktı. "Neslihan bana bak güzelim. Hiçbir şey olmayacak Alaz'a, tamam mı?"
"Cehennemin dibine gitmiş olamazlar mı?" Rüya artık ismi belli olan Can kucağındayken sordu.
Cesur kafasını salladı, "Hepimizin aklına ilk orasının geleceği belli. Hem Fiko, Yaman'a yalan söylemez. Polisler de ilk oraya baktılar zaten."
"Peki bizim dağ evi? Ya da Cesur ve Asi'nin kaldığı sahildeki ev?" dedi Çağla sessizce.
Olumsuz anlamda kafasını salladı Güven. "Sanmıyorum. Akılları varsa Soysalanlar'a ait herhangi bir mülkü ya da aracı kullanmazlar. Öyle olsa çoktan yakalanırlardı zaten. İkisi de gayet zeki insanlar. Bekleyeceğiz."
Yaman yerinden kalkıp koltukların arasında volta atmaya başladı. "Ulan Serhan! Ulan Serhan! Adam gider ayak bile birilerinin başını belaya sokmayı başarıyor!"
"Yaman tamam!" Güven, Yaman'ı kolundan tutup durdurdu. Gözleriyle bakışları hala yerde olan Neslihan'ı ve gözleri dolu dolu olan Çağla'yı işaret etti. "Yeter bu kadar. Bekleyeceğiz dedik."
Beklediler sonra. Güven ve Cesur olaydan en az etkilenen kişiler olarak hala vücutlarında olduğunu tahmin ettikleri ilacı iyice atmalarını sağlamak için mutfaktan su getirdiler. Bir şeyler yediremeseler de su içmelerini sağladılar.
Dakikalar saatleri kovalarken Can'ı doyurup altını değiştirdiler. Rüya gazı çıktıktan sonra uyuyan bebeğin üzerini örterken kapının kilit sesi doldurdu salonu.
Geceden beri polisler ve sağlık görevlileri tarafından o kadar çok açılmıştı ki kapı, umursamadılar.
Kendilerine alaycı bir tavırla seslenen sesi duyana kadar kimse dönüp bakmadı bile.
"Eee gençler, sonunda kapıdaki koruma ordusunun bir halta yaramadığını kabul etmişsiniz bakıyorum." Gelen, sargıda olan elini kaldırarak konuşan Alaz'dı. Hemen yanında elinden tuttuğu Asi vardı. "Yerlerini emniyet teşkilatına bırakmışlar da.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belki Ben Bir Ailem Olsun İstiyorumdur | aslaz
Hayran KurguYa Alaz sahilde başka bir tepki verseydi.. "Belki ben bir ailem olsun istiyorumdur."