19. Şerrin İçindeki Hayır

552 77 20
                                    

Gül'ünün gözlerine son kez bakıp telefonu cevaplandıran Osman, arabanın direksiyonuna dalmış haldeyken, "Ne oldu?" Diye sormadan edememişti. Bir yandan ise hayatındaki üç aklı kıt insanların ona nasıl denk geldiğini düşünürken duyduğu sözlerle bu sefer izlediği direksiyona başını yerleştirip derince bir nefes dışarı vermişti. Bu hayatın ona sakinlik borcu olduğu kesindi. İmam nikahı borcu ise cabasıydı.

"Ağabey, Nazlı'nın eski kocası Caner denilen şerefsiz adamlarıyla burayı bastı. Nazlı'yı almadan gitmem diyor, eve girmeleri söz konusu, biliyorsun durumumuzu." Dediğinde Osman'a o kelimelerin boşuna olduğunu kadın bilemezdi. Öyle ki Kimsesizlerin babası Şahinoğlu'nun kardeşlerini öleceğini bilse de akbabalara yem etmezdi.

"Tamam Arzu sakin ol ve bebeğini unutma. Araba bozulduğu için evden çok uzaklaşmış sayılmayız. On beş dakikaya kalmaz gelirim." Dedikten sonra telefonu kapatıp, ona korku dolu gözlerle bakan Gül'e dönen Osman,

"Anlamışsındır güzelim, bizim mutluluk köşeyi dönene kadar. Hadi!" Deyip kapıyı açarak arabadan inen Osman, Gül'ün tarafına geçip kapısını açtığında, ona soru dolu gözlerle bakan kızın yanağından makas alarak içlerinde bulundukları durumu açıklamıştı.

"Ben tekrar Vedat'ların oraya gideceğim Gül Hanım'ım, seni de çocuklar eve götürsün." Dediğinde Gül'ün menekşeleri kocaman açılmış ama gitmek için bir harekette bulunmamıştı.

Üstelik, "Hayır, bende geleceğim." Diyerek adamın önerisini reddettiğinde Osman sadece başını sallamıştı.

"Bir dahakine fikrini sorduğunda hayır diyebilirsin güzelim, şimdi in beni sinirlendirme. Her oyalandığımız saniye oradaki insanların aleyhine." Diyen adamın sözlerini daha fazla itiraz edemeyeceğini anlayan Gül, el mahkum arabadan inip arkada duran arabalardan birine geçtiğinde, Osman ise şoför koltuğunda oturan adamın ensesinden tuttuğu gibi kendisine çekerek durumun ciddiyetini kavrasın diye gözlerinin içine baka baka tüm vurgulu kelimelerini sıralayarak uyarma derdine girmişti.

"Durumun ciddiyeti ve kimi taşıdığın belli evlat, sanırım başka bir şey söylememe gerek yok? Dikkatli kullan." Dedikten sonra beti benzi atan gencin omzuna iki kere pışpışlar gibi vurarak arabayı çalıştırmasını izlerken son kez kıza bakmıştı. Ve bu sefer söylediği sözleri kimseden gizleme derdi yoktu.

"Evimize git ve nikahına hazırlan Gül'üm. Ben de senin ardından yarım saate gelmiş olurum." Dedikten birkaç dakika sonra gözden kaybolan arabanın ardından bakan Osman'ın Şahinoğlu kimliği de beraberinde gelmişti.

"Bu Caner denilen lavuk belli ki eceline susamış, ee bize de susuzluğunu gidermek düşer." Dedikten sonra ardında adamlarıyla çoktan yola koyulmuştu.

Diğer bir yandan Arzu hamile göbeğini tutmuş halde, Nazlı'nın utanç ve korku dolu surat ifadesine daha fazla bakmaya dayanamıyormuş gibi nefesini seslice dışarı vererek dikkatleri üzerine çekmişti. Gerçi dışarıdan gelen bağırış sesleri nedeniyle zor olmadığını söylese yalan söylemiş olurdu.

"Ay yeter be, tamam kendinize gelin. Vedat sen de sakin ol artık, bak kızı korkutuyorsun." Dediğinde duvarları yumruklamaktan iki eli de sargılı olan Vedat, Arzu'ya bakmak yerine Nazlı'sına bakmış, yengesinin doğru söylediğini anlayarak kendisinden utanmıştı. Nasıl bir adamdı ki bir kadına sahip çıkamadığı gibi kardeşini ve onun hamile karısının da başını derde sokmuştu.

"Arzu haklı, bu Caner denilen itin kuyruk acısı kolay geçecek gibi durmuyor. Uyarması bittikten sonra harekete geçecek belli, bir şey yapmamız lazım yoksa sıçarız." Diyen Fehmi'ye bakan Vedat belli etmese de utançtan yerin dibine girmişti.

"Bu adamın itlerini gördünüz, biz ise aha bu kadarız. Yapılacak şey belli, ben gidip teslim olayım da sönsün şerefisizin ateşi. Nazlı'yı da ağabeyime götürün, o ne yapmasını bilir." Diyen adamın sözleri odada bulunan insanların kalbini sızlatırken, duydukları silah sesleriyle kadınlar çığlık atmış, erkekler yutkunmuştu. Hepsi kadınlarının korkusuna birbirlerine bakarken tek dertleri onlara bir şey olmamasıydı.

Mezar GülüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin