"Patron, doktor öğrendi."
Karşı taraftan ilk başta bir ses çıkmadı. Ama sonrasında şok dolu bir bağırma sesi duyulmuştu. "Ne!.. Nasıl, ne demek öğrendi?!"
"Aslında öğrenmedi ama birkaç saate kalmaz öğrenir. Mahsum amca gerçeği demiş, test yapacaklar."
"Allah kahretsin be!.. Tamam, tamam ben halledicem.. Benim malımı benden kolay kolay kimse alamaz."
Telefonu kapatıp hızla Veysel'in odasına doğru ilerledi. Veyselden hiç haz etmeyip yanında tutmak istemesi adamlarının garibine gidiyordu. Ama o Veysel'i yanında tutmuyordu. Onu bir hizmetçi, bakıcı, aşçı ve daha birçok şeyin yerine kullanıyordu.
Veysel ise gerçeklerden habersiz sadece babasına hayırlı bir evlat, abisine layık bir kardeş olmaya çalışıyordu.
Hızla içeri daldı. Veysel de direkt kapıya döndü. -Zaten Halil kapıyı öyle bir açmıştı ki Veysel gelenin abisinden başka birinin olmayacağını anlamıştı.-
Halil hızla Veysel'i kolundan tutup kaldırdı. Veysel ne olduğunu anlamıyordu. Şaşkın gözlerini abisinin üzerinde gezdiriyordu.
Halil önüne bakarak fakat Veysel'e hitaben soğuk bir sesle "Babama gidiyoz, sonrasında evde halletmemiz gereken işler var.. Yani merak etme bir zararım dokunmaz."
Veysel birşey demeden abisini takip etti. Koridorda hızlı adımlarla kol kola ilerlerken karşılarına Kenan ve Elif çıkmıştı.
"Hayırdır Halil Bey? " diye sordu Kenan Veysel'i göstererek.
"Babama gidiyoz.. Ayrıca Veysel bu durumlara alışkın, sen de birşey desene kardeşim. "
Veysel abisine biraz daha yaklaştı. Kolunu sıktı. 'Abim haklı. Hem siz kimsiniz ki bize karışıyonuz?"
Kenan hayal kırıklığı ile gözlerini kocaman açıp, kaşlarını kaldırdı. Gözleri istemsizce dolmuştu. İkili Kenan'ı umursamayıp yanından geçtiler.
Kim miydi? Ona şiddet uygulayan abisine karşı siper olan kişi, yaralarını saran doktor, kimi kimsesi olmamasına rağmen onu sakinleştiren yanında duran kişi değil miydi?
Elif yavaşça Kenan'ın koluna girdi. Kolunu okşayıp "Kenan? " dedi.
"İnsan oğlu bu kadar mı vefasız Elif? Bu kadar mı nankör ya!.."
Elif birşey demeden Kenan'ın kolunu okşamaya devam etti.
~~~~~~~~~
Veysel odaya gireceği sırada Halil onu durdurdu. "Veysel.. Son konuşman gibi konuş ama fazla sürmesin"
Veysel duydukları üzerine kaşlarını çatmıştı. "Abi niye öyle dedin ki şimdi "
Gerçeği öğrendiğinde belki de yüzlerini bile görmek istemeyecekti. Bu yüzden babası sandığı kişiyle güzel sözlerle vedalaşsın istiyordu.
"Kötü bir şey yok ben sadece.. Ne bileyim Ecelin ne zaman geleceği belli olmaz"
Veysel başını sallayıp içeri girmişti. Babası yatıyordu. Ama beyazlar içinde kanlar içinde değil, düzenli nefesler ile kesik nefeslerle değil.
Nane şekerlerinin biraz yenmiş olduğunu görünce istemsizce güldü. "Afiyet olsun babacım" diyerek yatağın yanındaki tekli koltuğa oturdu.
Sessizce babasını izledi bir süre. Aklına gelen anlarla gözleri dolmuştu. Babasının elini sıkıca kavrayıp söze girdi. "Üzgünüm baba.. Ne desem boş biliyom.. yetişmem lazımdı, o kanı sana vermem lazımdı.. Hiçbirini yapamadım özür dilerim hepsi benim hatam"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayçiçekleri [ VeyKen ]
Художественная прозаGönül dağı ve modern doğu masallarından ilham alınarak yazılmış olan iki kardeşin hikayesi