Günlerden cumaydı, karne alınacak gün. 8. Sınıfı bitirmiştim, arkadaşlarımdan ayrılacağım için üzülsem mi yoksa tatil olduğu için sevinsem mi bilemiyordum. Galiba ikinci seçeneği sececektim. Saçlarımı düzlestirip okula doğru yürümeye başladım, giderken ise abimi aradım evden çıktığımı haber vermek için. Okula varmam 5 dakikamı almıştı, bu okula son kez girdiğim aklıma geldi. İçeriye girerken Güvenlik görevlisi Yıldırım Abiye son kez günaydın dedim o da sana da dermiş gibi kafasını salladı.
Sınıfa girdiğimde herkes oradaydı hoca gelmiş konuşma yapıyordu, her zaman ki gibi yine geç kalmıştım Özlem hoca "Geç kızım" dedi. Hoca çok uzatmadı, karneleri dağıttı. Hep beraber aşağı indik İstiklal marşı için.
Müdür yine bos bos konustu onu artık görmiyeceğim ya geriye kalanlara başarılar dilerim. İstiklal marsını gür bir sesle okuduk, sınıf hocama sarıldım ve arkadaşlarımla vedalaştım. Sadece bir iki damla göz yaşı döktüm o da okulun kapısından çıkarken, karnemi pantolonumun arka cebine koyarak telefonumu çıkardım fatmayı aradım
-Aşko nerdesin?
+Evdeyim, hazırlandım senin aramanı bekliyordum
-He tamam ben şimdi çıktım okuldan hadi Ayşe ve Begümü de al gel bizim eve doğru.
+Begüm gelmeyecekmis
-Niye lan?
+Kanka haftaya gelcem dedi kursu varmış
-Okey, hadi ben geldim eve eşyalarım hazır
-Tamam hadi görüşürüz
+Görüşürüz hızlı olun kaçırmayalım otobüsüFatmayla aramızda şöyle bir konuşma geçti eve varmıştım kapıyı açtım içeri girdim, annemler yengemlere gitmişti abim ise işteydi. Köye gitmeden babaannemi aramak istedim, anneanneme sürpriz yapacaktım ama onun geldiğimden haberi olsun istiyordum belki bir şey isterdi. Kocasını yani dedemi 3 yıl önce kaybetmiştik o zamandan beri iyice içine kapanmıştı kadın. Bir şey isteyemiyordu kendi halinde yük olmadan ölüp gitmek istiyordu. Aradım, çaldırdım caldırdım açmadı. Meraklanmıştım, ama zilin çalmasıyla bu endisemi unuttum. Camdan baktığımda gördüğüm kişi Sinem ve Şermin'di. Onların evi bizim mahallede olduğu için daha erken gelmişlerdi, yukarı gelmelerini söyledim. İkisininde sırtlarında birer çanta ve ellerinde birer poşet vardı.
Ben de o ara götüreceklerimi kapının önüne çıkarmaya başladım. İkiside merdivenlere oturmuş beni izliyorlardı, şaşkınlık içerisinde. Bir bavul, bir sırt çantası ve iki poşetim vardı sadece. Montumu elime almıştım yer olmadığı için. Terliğim ve giydiğim dışındaki yedek ayakkabımı da Sermin ve sinemin poşetlerine sıkıştırdım. Kapıyı kilitledim ve anahtarı montun cebine attım, Sinemin öbür eline bir poşeti, şerminin eline de diğer poşeti tutuşturdum bende de bavul, sırt çantası ve mont vardı.
Merdivenlerden inmeye başladık. Tam o ara Ayşe ve Fatma da ileriden gozuktuler hep beraber otobüsün kalkacağı alana doğru yürümeye başladık. Eşyalarımdan dolayı zor yürüyordum. Sağolsun Fatma kardeşim insaf edip elimdeki montu almıştı. O ara sinem bana sorular sormaya başladı
-Arak ne yapcan bu kadar eşyayı?
+Lazım olacak şeyler hepsi Sinem, hem ben 3 ay boyunca köydeyim gelme gitme yapmam
-Benimde öyle olacak büyük ihtimalle ama sanki biraz fazla gibi.Sinem hala kendi kendine söylenirken otobüs durağına geldik. Bizim köy otobüsü 60K daha gelmemişti, durakta tanıdık insanlar vardı. Yanlarına yaklaştıkça bunların bizim çocuklar olduğunu gördüm, arkadaşlarım ne kadar onlarla samimi olmak istemese de ben ve sinem onlarla samimiydik. Samimi dedigime bakmayın merhaba merhaba sadece. Orada kimlerin olduğunu sayayım. Muhsin,Soner,Tarık,Berat, Serdar,Ali,Enes,Metehan,Umut,Halil,Arda,Eren, Mehmet Eren ve Mert
Tam olarak 14 kişiler, durağa vardığımda kuzenlerimin yanına gittim Muhsin ve Sonerin yanına yani. İkiside benden büyüktü, işime gelince abi diyordum, işime gelmeyince de isimleriyle sesleniyordum. Ben onların yanına giderken öbürleri de otobüsü bekliyorlardı. Muhsin ve Soner yan yanaydı. Bu sefer onlara iyi davranmam gerektiğini fark ettim.
"Abiiiii napıyorsunuuzzz?" Dedim
Soner "İyi sen napyon güzelim" dedi. Biraz moreli bozuktu."Ne oldu abi sana" dedim. "Nerden anlıyorsun amk. Sevgilimden ayrıldım." Dedi. Anlamıştım. "He şu benim sevmediğimden mi?" Dedim.
"Kızım sen hangisini sevdin ki?" Diye araya girdi Muhsin. Biz şakalaşırken 60K gelmişti. Sırtımdaki çanta ve elimdeki bavul ile zor yürüyordum. Düşecek gibiydim. Muhsin ve Soner ise en arkaya oturmak için koştuğundan onlardan yardım isteyemedim. Arkamda tarık vardı, içeriye girmemi bekliyordu. "Alabilirim istersen?" Dedi. Kaba bir şekilde "Hayır! Ben kendim taşırım gerek yok" dedim ve cebelleşerek otobüse bindim. Erkekler ortalara 14 kişi ikişerli dizilmislerdi. Biz beş kiside en arkaya oturmustuk. Bizim bir önümüzde az önce bana yardım etmeye çalışan Tarık ve Berat oturuyordu. İçlerinden en samimi olmadığım iki erkek yani. İkisinden de nefret ediyordum onlarında bana karşı aynı fikirde olduğuna emindim.Köy yolu bir saat sürüyordu. Otobüste bizimkilerden başka kimse yoktu, biz de biraz eğlenmek istedik. Şoförün yanına doğru Fatma ile birlikte yürüdük. İzin istedik, o da bizi tanıdığı için izin verdi. Ayşe'nin yanında hopörlörü vardı, Müzikleri de o açmak istedi. Cama başımı yasladım, eğlenmek bana göre değildi her zaman yaşıtlarıma göre daha ağır başlı ve olgundum. Çevremdekiler de sürekli bunu söyleyip dururlardı zaten. Ama ben böyle mutlu oluyordum. Ayşenin ilk açtığı şarkı "submarinaa" oldu. En sevmediğim şarkılardandı. Herkes ayağa kalkıp şarkıları bağıra bağıra söylemeye başladı, gerçekten başım kaldırmıyordu. Benim gibi oturan birisi daha vardı ve arada sırada kafasını çevirip bana bakıyordu,fark etmediğimi sanıyordu belki ama çok belliydi. Bu kişi Tarık'dı. Aslında onu çok hareketli birisi olarak bilirdim ama demek ki değilmiş. Herkes şarkıları söylemeye devam ederken beni annem aradı. Müziğin sesini kısmalarını söyledim ama beni kimse duymadı. Açarsam sesden dolayı annemden azar isitirdim ama açmazsam daha çok azar işitirdim. Hoparlör mertin eline geçmisti. Tekrar seslendim. Yine duymadılar. Tarık duymuşa benziyordu ve ayağa kalkıp tekrar merte bağırdı. "Oğlum kapat bir dakika şu müziği kızı annesi arıyor." Bunu o kadar yüksek bir sesle söylemişti ki, Mert direkt Ayşe'ye cihazı geri verip yerine oturmuştu. Annem ile konuştup bana öğüt veriyordu ve köye haftaya geleceklerini söylüyordu. Gerçi o da köye değil tarlayaydı. Annemle konuştuktan sonra Ayşe'ye "Kanka tekrar açabilirsin" dedim. Şoför Mehmet amca bunu duydu ve "Artık girdik köyün içine açmayın çocuklar" dedi ve Ayşe çantasına soktu hoparlörü. Otobüs bizi cami önünde bıraktı ve kendi evine doğru yol aldı, son arabayla geldiğimizi bilmiyorduk. Şermin,Sinem ve Fatmanın evi aynı yerdeydi. Ayşe ve benim evimde aynı yerde gibiydi. Aslında ilk babaanneme gitmeyi düşündüm ama Ayşe yanlız kalmasın diye anneanneme gidiyordum. Soner ve muhsinin yanına gittim inince ikisi de anneannemlere gideceklerdi. Kuzenlerim olduklarını söylemiş miydim? Yaklaşık 19 kişi evlerimize dağıldık akşam tekrar buluşmayı planlayarak. Ben, Muhsin ve Soner aynı eve girdik. Tarık Sonere "Akşam geliyim mi?" Dedi ve göz kırptı. Soner de "Gel tabi canımm" deyip sırıttı ne olduğunu anlamamıştım ve sorgulamadım da. Eve girdiğimizde kimseyi göremedik. Muhsin yukarı eve bakarken Soner ve bende onları telefonla arıyorduk. İkisinin telefonu da salonda masanın üstündeydi. Uzağa gitmediklerini düşündük çünkü dedemin kartal arabası dışarıdaydı. Saat 8 olmuştu neredeyse 1 saattir evin önünde gelmelerini bekliyorduk. Ben arkadaşlarımı arayacakken onlar beni aradı. Arayan Fatma idi.
"Kanka bizimkiler evde değil geldiğimden beri bekliyorum, araba evin önünde telefonları masanın üzerinde size geliyim mi gelince ararlar beni?" Dedi. Telefon hoparlördeydi. Soner "Kuzen bu işte bir gariplik var" dedi Muhsine. Muhsin de kafasını salladı düşünüyordu. Fatma ise hala telefondaydı. "Gel kanka gel de bizimkiler de yok" dedim. Fatma ise "Tamam Sinem ve Şermini aricam onlarda durum nasıl acaba belki onlara giderim" dedi. Sonra da kapattık. Hala evin önündeki bankta oturuyorduk. Muhsin "Oğlum kalkın bir şeyler yiyelim bari" dedi. Hepimiz acıkmıştık bu doğruydu. Derken benim telefonum tekrar çaldı. Bu sefer Sinem arıyordu "Kanka babaannen de evde değil" dedi. "Benim mi?" Dedim. Evet dedi hemen. Bize geliyorlardı. İyice meraklanmıştım, sanki bütün köy yok olmuştu. Üçümüz de eve girdik, kapı açıktı hava sıcak olduğu için. Hepimiz endişelenmeye başlamıştık. Yemek hazırlamaya bizimkiler gelince başlayacaktık, ben o sırada ayselere gidiyordum. Ayşe'ye bakacaktım, niye aramadın derseniz Ayşe'nin telefonu bozuk, sadece o arayabiliyor. Bizim aramalarımız gitmiyor. Berat, Mehmet eren,İbrahim, Tarık ve Ayşelerin evi dip dibeydi. Ben gittiğimde Ayşe hariç hepsi evin önünde oturup harıl harıl bir şey konuşuyorlardı. Ayselere girdiğimi gördüler İbrahim "Azra Ayşe ineklerin yanında hiç girme seninde morelin bozulmasın" dedi. Ne olduğunu sordum ve yanlarına oturdum, bundan önce tabi Ayşe'ye seslenmistim. 5 dkya geldiğini söylemişti. Berat başladı konuşmaya Berat:Azra sizinkiler evde miydi?
Ben: Hayır,Fatmaların da değilmiş ya sizinkiler.
Mehmet Eren: Hiç kimsenin ailesi evde değil napıcaz biz?
Tarık: Oğlum gelirler her halde nereye gitmiş olabilirler ki.
Bunlar tartışmayı sürdürürken Ayşe çıktı, ağlıyordu. Ne olduğunu sordum. Açıklama yaptığında donakaldım. Ayşelerin 25 ineğinden 24'üde ölmüştü, sebebi ise çok netti. Önlerinde suları ve yemekleri yoktu uzun zamandır. Ayşe "Arkadaşlar, köyde bir şey olmuş olmalı" dedi. Çok haklıydı. Tam o arada beni Sinem, Tarigi ise Soner aradı. Fatma hemen Ayşe'yi alıp oraya gelmemi söyledi, Soner ise tarığa herkesi toplayıp kendilerine gelmesini istemiş. Tarık biz gidene kadar herkesi aradı. Eve vardigimizda hepsi kapının önündeydi. Ve hepsi çok endiseliye benziyorlardı. İlk konuşan Ali oldu "Bu köyde çok garip şeyler oluyor arkadaşlar" Fatma onu destekledi "Hem de çok garip şeyler oluyor." Dedi. Soner "köyün içerisindeki birilerini arayabiliyoruz ama köy dışındaki birine arama gitmiyor" dedi. Ben konuya daldım "Garip şeyler olduğu çok belli arkadaşlar, biz de bence birbirimizden ayrilmamaliyiz. İlk önce yemek yiyelim, yarın da bütün evleri dolaşalım evlerde biri olup olmadığına bakalım,gerisini sonra düşünürüz" diyerek içeri girdim. Tarık arkamdan "Heh çok iyi konuştu kız" diyerek beni destekledi. Ve arkamdan geldi. Ocağı yakarak tencereye suyu koydum. Elimden geldiğinde büyük bir tencere seçtim o ara arkamdan tarık geldi gözümden inen yaşları gördü. "Ne oluyor ne güzelim iyi misin?" Dedi. Geldiğini fark ettim ve göz yaslarimi silerek "Nereden senin güzelin oluyorum ben senin?" Dedim. Moreli bozulmuş olacak ki, bir şey demeden mutfaktan çıktı, arkasından Soner ve Ayşe geldi bana yardım etmek için. Sofra kurmak istemedik. Herkes tabağını eline alacaktı. Yoksa 19 kişiye sofra kurma görevi biraz zorlu olacaktı. Kimseye salçalı mı yoğurtlu mu diye sormadan direkt salçalı yaptım ve tabaklara yerleştirdim Ayşe ise seslenip geldi herkese hava kararmaya başlıyordu. Sokak lambaları yanıyordu. Saat 9'du. Yemek yerken ne yapacağımızı konuşmaya başladık. Ama bu bir konuşma değil tartışmaya dönüyordu. Eren:Ee napıcaz şimdi herkes kendi evinde dimi
Umut: Bence aynı evde kalmak daha iyi olacaktır arkadaşlar. Sonuçta köyde ne olduğunu bilmiyoruz.
Şermin:Umut haklı, rahatsız olan kendi evine gidebilir.
Eren: Peki kimde kalicaz,kimin evine sığarız ki böyle.
Soner:Dedem bu evi boşuna mı yaptırdı bunun üst katida var arkadaşlar burada kalalım.
Ben: Abi yukarısı daha büyük siz erkekler yukarıda yatın,biz de aşağıda.
Soner bu fikrimi onayladı.
Fatma:Hepimize yastık,yorgan?
Muhsin:Bence herkes bugünlük kendi evinden getirebilir. Gelirken birer torba makarna, salça falan getirin he. Bunu duyan ve yemeğini bitirenler evlerine gitti. Ben ise koltuğun üzerinde mıyışmıştım. Uyandığımda dışarıdan gulusme sesleri geliyordu. Beni uyandıran da onlardı zaten. Saate baktım 00:30'tu. Çıktığımda herkes bana bakıyordu. Berat "Uyandı senin uykucu tarı-" derken tarık onu dürttü ve susturdu. "Yatın artık hadi yarın erken başlayacak günümüz" dedim. Mutfağa girdim bulaşıklar yıkanmış mı diye, yıkanmıştı. Benim uyarımdan sonra herkes sıra sıra yukarı çıktı, Arda'nın eline bir tane kozalak ve odun kovası tutuşturdum. Sobayı yaksınlar diye. Herkes yatmıştı ses gelmiyordu kimselerden,ben bir-iki saat uyuduğum için uykum yoktu. Evin önüne çıktım yere bir battaniye atıp yıldızları seyretmeye başladım. Muhsin sigara paketini ve çakmağını bankın üzerinde unutmuştu. Denemek istiyordum. Herkesin uyuduğunu düşündüm ve yaktım bir tane tadına baktım,ilk acı geldi. Sonra güzel. Ben içmeye devam ederken bir ayak sesi duydum bizim kızlar zannederek arkama bakmadım. Tarık'tı bu. "Azra?" Dedi. Elimdekini hemen attım yere ve söndürdüm.
Tarık:Sen sigara mı içiyordun?
Ben: Tadına bakmak istedim, hem seni ne kadar alakadar eder?
Susmustu. Yanına oturabilir miyim dedi sakin bir sesle.
Kafamla onayladım.
Tarık:Niye böyle davranıyorsun bana
Ben: Nasıl davranıyor musum?
Tarık:Kaba
Ben: Özür dilerim, birine nasıl davranılacağını düşünemeyecek kadar kötü hissediyorum kendimi.
Tarık: Böyle davranman üzüyor beni
İlk ne diyeceğimi bilemedim ve konuşmadım
Tarık:Bir şey demiyorsanız iyi geceler size prenses.
Ben:Sana da..
Dilim tutulmuştu on an ne diyeceğimi bilememiştim. Ama içimde bazı duygular beliriyor gibiydi.