🎵Miss you (Hyunjin) 🎵
Minho
Rock yıldızını bara bırkatıktan sonra evime doğru yol aldım. Ancak geri dönemem gerektiğini fark ettim. O herifin telefonunu burada unuttuğunu gördüğümde bardan en fazla 10 dakika uzaklıktaydım. Bir insanın telefonu gibi değer bir eşyasını bir yerde unutması nasıl mümkün olabilirdi ki? Bu ancak salakların işi olurdu.
Bara döndüm ve telefonu alıp arabadan indim. Telefonu bende olduğuna göre içeri girmek zorundaydım.
İçeri girdiğim anda yüksek sesli müzik bangır bangır duyuldu. Saçma sapan insanlar tuhaf kıyafetler içinde dans ediyor, içki içip ortalıkta sevişiyordu. Bu kalabalıkta o herifi aramakla uğraşamazdım bu yüzden ilk iş içkilerin satıldığı tezgâha gittim. Bir baristayı çağırdım. "Rock yıldızına benzeyen, tuhaf, dövmeli ve genç birisini gördünüz mü?"
Kafası kazıtılmış ve piercinglerle dolu sürati olan adam bana deliymişim gibi baktı. "Her yerde o tipte insan var. Bu yüzden bilmiyorum." dedi.
Arkamı dönüp kalabalığa baktım. Gerçekten de herkes manyak ve rock yıldızına benzeyen tiplerdi. İç çektim ve kalabalığa daldım.
Aynı filmlerdeki gibi saçlarının yanları kazıtılmış, ancak tam ortasında bir şerit gibi saç bırakmış dik saçlı tiplerden vardı. Dürüst olacağım bu tipler beni korkutmuştu. Hepsi deli gibi içiyordu.Bir kadın yanıma gelip buzlu içki dolu bir bardak uzattı ve flört eder gibi gülümsedi. Bardağı aldım ve hızla kadından uzaklaştım.
Kadının verdiği buzlu içkiden bir yudum aldım. Fena değildi. Bu kalabalıkta sıcaklamıştım ve soğuk bir içecek içmek iyi gelmişti.Etrafta dolanıp o çocuğu ararken onun telefonu çaldı. Arayanın o olduğunu düşündüm. Çoktan telefonunun kaybılduğunu fark etmiş olmalıydı. Bu yüzden telefonu açtım. Ancak sesten bir şey duyulmuyordu. Hızlıca kalabalıktan uzaklaştım ve tuvalete girdim.
"Gebermek mi istiyorsun lan? Bana hala borcun var! Dur bir dakika. Sen barda mısın lan!?"
Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp kimin aradığında baktım.
Baba
Babasına borcu mu vardı? Kimin babasına borcu olurdu ki?
Bu neden umrumdaysa.
"Merhaba bayım. Şuanda Han burada deği-"
"Yine erkeklerle mi sikişiyor? Aah, bu çocuğun fantazileri bile sorunlu amına koyayım."
"Ee, şey aslında öyle değil. O telefonunu kaybetti, ona geri vermeye çalışıyordum."
"Sevgilisi misin?" diye sordu adam.
"Ne? Hayır. Kedi bakıcılığı için bir müşteriyim sadece." dedim.
"Ah, anladım. Orospu çocuk borcunu küçük farelere bakarak kapatabileceğini sanıyor olmalı. Yazık."Fare? O herif kedilerime fare mi demişti lan?
"Affedersiniz ama kediler çok özel hayvanlardır. Üstelik onlar fare yerler, fare değillerdir."
"Ne yersen o'sundur dereler." dedi adam umursamaz bir şekilde.Tanrım!
Rock yıldızının babası sorunluydu. Kesinlikle sorunluydu. Doktora görünmeliydi. Bu bardaki herkes de öyle tabii.Tam ağzımı açacaktım ki birisi telefonu tutan kolumu hızlıca çekiltirdi ve elimdeki telefonu alıp kapadı.
"Sen ne halt ediyorsun lan?!" ye bağırdı Han bana.
"Şey... Ben telefonunu sana getirmeye çalışıyordum." dedim.
"Siktir git!" dedi ve telefonunu açıp kiminle konuştuğumu baktı.
"Siktir. Babamı mı aradın?"
"O aradı. Yemin ederim."
"Ve sende açtın öyle mi? Ahh çıldıracağım." saçlarını geriye doğru taradı ve deri nefesler aldıNedense kalbim hızlandı. Sorun neydi bilmiyorum ama iyice gerilmiştim. Beni azarlamsı yüzünden değildi, başka bir şey beni germişti.
"Bak, gerçekten üzgünüm.."
"Seninle uğraşamayacağım." dedi ve arkasına dönüp kalabalığa karıştı.Yine de kendilerine bakacaktı değil mi? Eğer o bakmazsa Eunmi kedilerimi kendi annesine o tuhaf yaşlı budalaya verirdi. O kadın bir keresinde çocuklarıma çilekli dondurma vermişti lan. Çilekli dondurma! Düşününce bile geriliyordum.
Kalabalığa girdim ve onu gözüme kestirdiğim anda hızlanıp ona yetişmeye çalıştım.
"Hey!"
Arkasına bile bakmadı.
"Heey! Han!"
Daha da hızlandı ve dans eden kalabalığın içinden geçip bar tezgahına doğru ilerledi.
"Bekle. Kedilerime bakacaksın değil mi?" diye seslendim ve ben de hızlandım."Git lan peşimden. Kedi falan bakmayacağım." dedi söylene söylene ilerlemeye devam ederken.
Kalabalığı atlatınca sonunda ona yetiştim. Kolunu tuttum ve onu durdurdum. "Kedilerime bakmak zorundasın."
"Hayır değilim."
"Lütfen. Bak, telefonu açtım çünkü senin arıyor olabileceğini düşündüm." diye açıkladım. Yinede sert bakışları yumuşamadı.
"Telefonda kocaman baba yazıyordu. Ve şuanda bir bardayız. Sence bu mantıklı mı? Babam bir pislik ama yinede oğluyla barda takılmaz."
"Haklısın. Haklısın, ben bunu düşünemedim, tamam mı? Bu yüzden lütfen kedilerime bak. İki katı para veririm." diye yalvardım. Yalvarmak bende nadiren görülen bir eylemdi. Kedilerim için bunu bile yapmıştım. İşte onları bu kadar çok seviyordum.İki katı para vereceğim dediğim anda çocuğun gözleri ışıldamıştı resmen. Bu yüzden bu işi kabul edeceğini düşündüm. Ama o "Üç katı." dedi.
"Ha? Bu da biraz fazla değil mi ama? Hadi ama, biraz da bana acı." dedim ve dudaklarımı birbirine bastırıp ona baktım.
"O herife ne söyledin peki?" diye sordu.
"Babana mı? Şey, sadece yanımda olmadığını ve telefonunu kaybettiğini söyledim." dedim.En sonunda sakinleşmişti. Her zaman olduğu gibi para işe yaramıştı işte.
"O ne dedi?" diye sordu.
"Bir şey demedi." dedim omuz silkerek.
"Pekâlâ." dedi inanmayan gözlerle beni süzerek. "100.000 won'da anlaşalım."Bu herif beni be sanıyordu. Para içinde yüzüyor gibi mi görünüyordum yoksa? Takım elbise giymek zenginlik belirtisi değildi. Hadi ama, 7 günlük bir şey için 100.000 wıon veremezdim.
"80.000 won. İki katı dedim."
"90.000 won."
"85.000 won. Bak, beni zengin mi sanıyorsun bilmiyorum ama ben para sıçmıyorum."
"İyi tamam." dedi. "85.000 won olsun."O gün ona özür niyetinde içki ısmarlamıştım. O da sarhoş olmuş ve babası hakkındaki tüm saçmalıkarı soluksuz anlatmıştı.
Babası tarafından taciz edildiğini söylerken bir damla bile gözyaşı dökmemişti.
Kendimi berbat hissediyordum. Arasının bu kadar kötü olduğu birisiyle telefonda onun haberi bile olmadan onun hakkında konuşmuştum.
Bu devirde böyle insanların kaldığının farkında bile değildim ben. Bu tarz olaylar 1970lerde, 80lerde bilemedin 90larda falan kaldı sanıyordum. 2024 yılında bile böyle saçmalıkları devam ediyor olması canımı yakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AILUROPHILE | Minsung ARA VERİLDİ
RomanceAilurophile* kedileri fazlasıyla seven bireylere denir. Sevgilisiyle Japonya'ya tatile giden Minho, üç kedisine bakması için genç bir bakıcı tutar. Ancak bu bakıcıya güveni yokur. Bu yüzden tatile gitmeden, ve sevdiği üç kedisini bu tuhaf adama bıra...