Bir, iki, üç...
Sahnenin önündeki kırmızı gül rengini andıran perdeler aniden açıldı. Kör eden beyaz ışıklar sahneye odaklandı. Yukarıdaki balkonda duran orkestra, şefin işaretiyle tüyleri ürperten parçayı salonda yankılamaya başladı. Sahnede gözlerinden siyah yaşlar akan ince ama bir hayli uzun, gözlüklü ve sarışın bir genç oğlan belirdi.
Beyaz ışık, sahneye ay düşüyormuş gibi loştu. Arkada mezar taşları ve ölümü anlamlandıran yaprakları dökülmüş yapay ağaçlar yerleştirilmişti. Oğlanın teni tedavisiz bir hastalığa yakalanmışcasına beyazdı. Beyaz gömleğinin üstünde savaştan yeni çıkan biri gibi yer yer kan ve toz bulunuyordu. Altında düz bir pantolon vardı, kravatını nefes alamayan bir mahluk gibi gevşetmişti.
Tüm enstrümanlar susarken sadece piyanonun ince tondaki sesi yankılandı kulaklarda.
"Görünmezleri görebilen ben
Neden farklı görülürüm bu hayatta?"Gencin yanına ölü efekti verilmiş bir kız gelmişti. Oğlan, kızı tutarak dans etmeye başladılar.
"Dans ettiğim sevgilimi göremeyen insanlar
Her zaman deli diyorlar bana
Ama bilmiyorlar ki
Aşık olan deli olur."Işıklar kapandı. Değişiklikler yapıldıktan sonra sarı ve daha canlı ışıklar sardı sahneyi. Ortaya bir bank yerleştirilmişti. Bankın etrafına az önceki sahnedekinin aksine yaşamı anlatmak istercesine canlı ve renkli ağaçlar ve çiçekler diziliydi.
Oğlan tekrar sahneye girmişti. Yüzündeki makyaj silinmişti. Artık daha insana benzer görünümü almıştı teni. Daha günlük bir kıyafet ile az önceki gerici sahnenin izleri silinmeye çalışılıyordu. Kızın da makyajı silinmiş, çiçekli bir elbise ile sahneye girdiğinde oldukça normal görünüyordu. Kız konuşmaya başladı.
"Ulquiorra!
Bu güzel bahçede senle olmak
Ne büyük bir mutluluk bana
Keşke hep senle yaşayabilecek olsam
Bu güzel bahçenin ortasında.""Sevgili Camila!
Asla böyle konuşma
İnanmalısın sonsuzluğa
Bu güzel bahçelerde varolabileceğimize
Daha yeni bulmuşken birbirimizi
Asla düşünme öteyi, kötüyü."Bu oyunda en ilgi çeken şey şuydu ki Ulquiorra her tek başına konuştuğunda sadece piyano, Camila konuştuğunda sadece keman sesi duyuluyordu. Karakterler seslerden esinlenerek yazılmıştı. Bunu bilmek için tabii ki yeşil saçlı çocuk gibi uzun süredir bu oyunu izlemeniz gerekti. Piyanodaki kişi yeşil saçlı oğlanın çalıştığı kursun hem sahibi hem de çocukluk arkadaşıydı. Her oyun için turlara çıktığında yeşil saçlı çocuğu arkasından sürüklerdi ve her zaman sahneye çıkması için onu zorlardı fakat nafile. Çocuk hiçbir zaman kendine güvenmez, sahne arkasında titremekten yorgun düşerdi.
O zaten izlemeyi severdi. Arkada kalmayı, fark edilmemeyi severdi. Yeteneksizdi, zeki değildi ve asla bir güzelliği yoktu. Sahneye uygun değildi. Her gece rüyasında sahneye çıktığını görse de en sonunda rezil olarak uyanıyordu. Kursta öğrettiği öğrencileri tarafından sahip olduğu ün ona yeterdi. Asla fazlasında gözü yoktu... Ama bir gün sahneye çıkarsa, arkadaşı kadar dikkat çekebilirse... Hayır, böyle bir şey olmayacaktı. O kaybedenler kulübünün bir üyesiydi sadece hatta en alt tabakalarından.
Düşüncelerinden sıyrılıp gözlerini art arda karıpıştırdığında sahnenin ışıkları yine sönmüştü. Kaçırdığı sahneleri zaten bilse de dikkatinin dağılmaması için kendine söz verdi. Sahne tekrar aydınlandığında hayran olduğu sarışın çocuk yeniden gözlerinin önündeydi...
★
Merhaba!!! Uzun zamandır yoktum. Aslında vardım ama her ay bir fandomda daha aktif olduğum için ne yayınlayacağım hakkında hep kararsız kalıyordum. Ayriyeten çevremin çoğunun ilgilenmediği bir yerden kurgu yayınlamak biraz rahatsız hissettirse de umarım beğenirsiniz. Hepinize sevgilerimi iletiyorum. ʚ♡⃛ɞ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
el que llora
FanfictionUlquiorra bir tiyatro oyununda baş karakter, Tadashi Yamaguchi ise arkadaşı orkestrada olduğu için onun tarafından sürüklenen bir piyanist.