Oğuzun gözü tahsinin üstündeydi yine herzamanki gibi dolabı karıştırıyodu."ne biçim adam bu ya" diye söylendi oğuz sessizce."ne faturalara destek çıkıyo ne ev işlerine yardım ediyo.bir de yetmezmiş gibi boğazı da boş durmuyo" tahsin onu duymuştu galiba zira bakışından belliydi.ama yine de onun tek arkadaşıydı.ara sıra ters düşselerde oğuz ona ihtiyacı varmış gibi hissederdi.sanki o olmasa oğuz da olmazmış gibi.gerçi olmazdı da onu intihar dan vazgeçirmişti kaç kez.yalnızlığına dayanamayıp göçmek istiyodu oğuz bu dünyadan.
Yalnızlık hastasıydı oğuz ne bi çaresi vardı ne uzman bi doktorubu lanet hastalığın.galiba bu yüzden adı yalnızlıktı.zaman bile yoktu sadece sonsuz yalnızlık.
İnsan yaşadığı herşeyi hakeder,iyiyide kötüyüde ancak allah kahretsin sabahlara kadar düşünmesine rağmen bu yalnızlığı neden hakettiğini bulamıyodu.ölmek istiyodu ancak bu o kadar illet bi hastalıktı ki ölmesine izin vermiyodu.
bi tahsini vardı dünya da sevdiği bide yıllardır görüşmediği babası.kavgalarından sonra ikiside çok pişman olmuşlardı.babası "sen benim evladım değilsin"demişti.bu lafı duyunca çok kötü hissetmişti oğuz.ancak olan olmuştu ve artık o evi terk etmesi gerekiyodu.Annesinin ölümünden sonra bu kavga son olmuştu.hala arada aklına geldikçe düşünürdü oğuz babasını,bi özlem kaplardı yüreğini. Nedense bugün ayrı bi düşünmüştü babasını içinde kötü bi his vardı.bu onu korkutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızlık Senfonisi
RandomOğuz hayatının büyük bi kısmını evinde geçiren biridir. Birgün babasından kalan mirasla hayatı değişir.hayatına giren yapmacık insanlara olan nefreti,babasının avukatı asumana olan sevdası ve tek dostu tahsin...işte bu oğuzun hikayesi