Sınır
Oy / Yorum : 20
﹏Bunalımda gibi konuşmaktan nefret ediyordum ama lanet olsun ki yıllardır bunalımdan çıkamayan bir aptaldım ve bunu gizlemekte ustalaşmıştım. Zihnime ait düşüncelerle savaşmayı öğrenememiştim, onlarla yaşamayı ise öz dilim gibi biliyordum.
Dışarıdan bakınca Nishimura soğuk, sert, sinirli bir insandı. Evet, tam olarak böyleydim. Yıllarca bu şekilde görülebilmek için çabalamıştım ve şimdi dışarıda hiç uğraş vermeden mutlu insanları görünce sinirime dokunuyordu.
Elbette biliyordum ki diğerleri beni alakadar etmezdi. Fakat beni en çok zedeleyen şey aileleri tarafından sevgi gören, onlarla birlikte olabilen ve buna rağmen değer bilmeyenlerdi.
Aynanın önünde kendi gözlerimle karşı karşıya kaldığım her gece davranışlarımdan, kişiliğimden, en önemlisi 34 yaşına kadar bir kez olsun gençliğin vermesi gereken o mutluluğu yaşamayan kalbimden nefret ediyordum.
Ben o çocuktum. Genç yaşında bile "Ne kadar da olgun. ", " İleride iyi yerlere geleceksin." gibi cümleler işiten o çocuk. Her zaman kendisinden bir beklenti içinde oldukları O çocuk. Ama asla nasıl olduğu hakkında kimsenin en ufak bir şey merak etmediği O çocuk.
Tabii ki de mutlu olduğum oluyordu. Mesela Seonghwa ve Intak ile birlikteyken ailemin bir parçası benimle gibiydi. Eğer ki canım yanarsa Seonghwa'ya bunu anlatabilirdim. Beni yargılamazdı daha sonra da o anlar yaşanmamış gibi davranmaya devam ederdi.
Intak ile birlikteyken gülebilirdim. O eğlenmeyi bilirdi, beni severdi. Bana en ihtiyaç duyduğum anda öyle bir moral verirdi ki sanki dünyanın en iyi iş adamıymışım gibi hissettirirdi. Onlara çok şey borçluydum.
Ve aynı zamanda tabii ki üzüldüğüm oluyordu. Yıllardır ağlamamıştım ama gerçekten doğru bir deyim olur mu bilmiyorum içime akıttığım gözyaşlarım hiçbir gün bitmemişti.
İnsanları ağlarken gördüğümde, Onları bir sarılmaya muhtaç gördüğümde bundan geri durmazdım. Sonuç olarak kendi karakterimden asla ödün vermezdim de. Ama hiçbir insan kendi söküğünü dikemediği gibi bende konu ben olduğumda sigaramı yakıyor ve aya karşı dumanı içime çekerek zehirleniyordum.
Bu beni iyi hissettiren tek çözümdü. Alkol almak gibi alışkanlıklarım yoktu. Hoş spor yapıyordum ve sigara fazlasıyla zarar veriyordu.
Anlamsız geçen günlerim arasında sigarama eş değer birisini bulamadım. Kimse bana bir duman kadar iyi hissettirmedi. Her zaman yardımcı olan, dinleyen taraftım. Ve sanırım anlaşılmayan tarafta diyebilirdim buna.
Hayatımda olan iki insan dışında başkalarına güvenmeyi de denedim. Genelde hüsranla bitti hepsi. Hatta genelde değil hep öyleydi. Bu yüzden asırlar geçse dahi kimseye kendimi açmayı düşünmedim. Düşünmemeye devam edecektim.
Bunların yanı sıra hayatıma zorla girmeye uğraşan kişiler de oluyordu. Mesela birisi şuanda karşımda yuvarlak gözleriyle birlikte benim kürelerime sevimlice(?) bakıyordu.
Üstüne giydiği beyaz şortu ve pembe kısa gömleği ile gerçekten de çıplak gibiydi. Geldiğinden beri masalarda olan herkesin Ona bakmasının en doğru nedeniydi bu.
"Aptal gibi görünüyorsun." önümdeki kahve bardağını dudaklarıma yaklaştırıp bir yudum aldım ve gözlerimle Onu süzmeye devam ettim. Dediklerimi azıcık bile şeyine takmadığı hâlâ aynı biçimde bakmasından anlaşılıyordu.
Şımarıktı ve babasından son zamanlarda alamadığı o ilgiyi birilerinden bekliyordu. Bu yollardan bende geçmiştim diyebilirdim. Tek farkımız ben ilgi alabilecek kimseyi bulamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dionysus, heeki
FanficBirine sarılıp ağlamaya ihtiyacım vardı. Bu biri rakibim Nishimura Riki olsa bile. ↗︎ 12.07.23 ' HeeKi.