KURT KAPANI

133 43 128
                                    

*Her şey bir kurgudan ibarettir ve hayal ürünüdür*

Merhaba sevgili okurlarım, yeni bölümle biz geldiiik. Diğer karakterlerimizle de tanışma fırsatı yakaladığımız bir bölüm oldu ama olayların henüz çok başındayız. Wattpad platformunda da oldukça yeniyiz. Umarım uzun soluklu, güzel bir yol olur.
Hatalarım olacaktır lütfen kusura bakmayın.

Ekranında beliren minik yıldızı turuncuya boyamayı ve fikirlerini yorumlarda belirtmeyi unutma.

"Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir."

BÖLÜM 2: KURT KAPANI

Sabah bağrında soğuk ayazı taşırken, bir mezar yığının içindeydim; kazılan kan kuyusunun önünde duruyordum. Yabancı diye nitelendirdiğim adamın gerçek ismini öğrenmemden günler sonrasıydı. O benim için hala bir yabancıydı ama şimdi elindeki kürekle babamı içine sığdıracak olan kuyuyu kazıyordu. Gözbebeklerimin rengini solduracak kadar kuvvetli bir acıyla ona ve açılan mezara baktım, evsiz kalmış küçük bir çocuk gibi üşüdüm.

Babası ölen kızların memleketsiz kaldığını öğrendiğim andaydım; içinde durduğum şehre, kendimi sığdıramıyordum. Ve hissettiğim bir şey varsa eğer, adına kimsesizlik derdim.

Kollarımı birbirine dolamış halde etrafımda biriken insanları izledim; ben de dahil herkes simsiyah giyinmişti. Yer yer sıralanan taziye çelenkleri bu acı dolu günün tek rengiydi, o çiçeklerden nefret ettiğimi düşündüm. İnsanlara baktım; kimisi benimle göz göze gelmekten kaçınıyor, kimisi acıyan bakışlarını gözlüklerinin arkasına saklıyordu. Hepsi babamın ahbabıydı ama ben çoğunu tanımıyordum. Babam sahipsiz biri gibi gömülürken, cenaze töreni samimiyetsiz bir kalabalığa ev sahipliği yapıyordu.

Onu tabuttan çıkardılar, dualar ederek açılan kan kuyusuna yerleştirdiler. Ben ağlamadım, öylece baktım. Beyaz kefenine sızan kanı izledim. Hala kızıldı, hala akıyordu ve hala tükenmemişti. O kanlı kefen benim göğsümü ağrıttı. Kuyuyu önce tahtalarla kapattılar, birkaç kadının ağıt yaktığını duydum. Ben ağlamadım, öylece baktım. İlk toprağı babamın mezarına can dostu Bekir Aladağ attı; bana baktı ve gözünden bir damla yaş aktı. Oysa ben ağlamadım, öylece baktım. Küreği yabancı aldı, babamın mezarına toprak atmadan önce gözlerimin ta içini izledi, sanki ağlamamı bekledi ama ben ağlamadım. Öylece baktım.

Her şey bittiğinde tanımadığım yaşlı bir kadın ellerime yapıştı, "Yavrum," dedi bana. "Babanın kızlarıma çok faydası oldu. Onun sağladığı burslar sayesinde, bir kızım doktor biri öğretmen çıktı. Bir ihtiyacın olursa bana koş olur mu? Elimden çok bir şey gelmez ama canımı iste, veririm Kürşat beyimin yavrusuna." Solgun yüzümde ufak bir tebessüm belirdi, kadının buruşmuş yorgun ellerini okşayıp geriye çekildim. Babam gözümde devleşti ama ben ağlamadım.

"Kızım." dedi Bekir Aladağ önüme geçerek. Ona baktım; kafamın içinde babamla karşılıklı çilingir sofrası kurdukları anlar canlandı. Bekir Aladağ içti, babam harama dilini sürmeden karşısında oturdu. "Ah be kardeşim," dedi Bekir Aladağ, babama. "Hep böyle inançlıydın sen. Dağda beş vakit namaz kılardın, ben namazın bitene kadar başında nöbet tutardım." O anı ellerimi yumruk haline getirerek gözlerimde canlandırdım. Babam dostuna güldü, ona dert masasında eşlik etti ama tanrısının haram kıldığını boğazından geçirmedi.

Omuzlarımı sardı elleriyle, yüzümdeki solgunluğa ve gözlerimdeki ruhsuzluğa endişeli gözlerle baktı. "Emrindeyiz tamam mı?" diye hatırlattı önce. "Ne zaman istersen yerleşkeye gel, Özel Harekat'ın kapıları sana daima açık. Bekir amcanın da öyle, neye ihtiyacın olursa hiç çekinmeden bana koş. Kendini yalnız hissetme."

AŞEKÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin