Gözlerim karardı ve kendimi kaybettim. Sonrasını pek hatırlamıyorum ama o anki utanç ve korkuyu unutamam. Bayıldığım yerde hoca, kavugunu eline almış, yere düşen ayakkabılara bakıyordu. Herkes fısıldaşıyor, bazıları kıkırdıyordu.
Gözlerimi açtığımda, cami avlusundaydım. Etrafta birkaç kişi başımda toplanmış, beni ayıltmaya çalışıyordu. Hilmi, endişeli gözlerle bana bakıyor, "Abi iyi misin?" diye soruyordu.
Yanımda ise Baejin duruyordu. Yüzünde endişeli bir ifade vardı, ama gözlerinde biraz da gülümseme saklıydı. "Senin kamaşullahlar nasıl olduysa hocanın kavuğa girmiş." dedi hafif bir alayla. Her zaman esprili ve rahat tavrıyla böyle ibne ibne konuşurdu.
"Ne oldu?" diye sordum. Salağa yatıyordum tabii, bir yandan da gözlerim etrafta fıldır fıldır kamaşullahları arıyordu.
O sırada Chane abi, 40 yaşında ve hepimize abi rolü kesen adam, yanımıza geldi. "Sakin ol oğlum," dedi. "Bayıldın. Hoca ayakkabıları buldu." Chane niye gelmişti anlamadım. 11 ay dünyada üzerindeki tüm günahları işler, 1 ay oruç tutardı. Senin günahları allah affeder mi hiç amk? Göl hiç maya tutar mı?
Hoca yanıma geldi, elinde benim o meşhur sivri burun, yumurta topuk ayakkabılarla. Gözlerindeki ifadeyi tarif etmek zor. Kızgın değildi ama bir o kadar da ciddiydi.
"Evlat," dedi, "Bu ayakkabılar yüzünden bayılacak kadar neden endişelendin?"
O an ne diyeceğimi bilemedim. Kendimi daha da küçük hissettim. Ama hocanın bakışlarında bir merhamet vardı. Belki de benim için bir ders vermek istiyordu.
"Eğer ayakkabıların bu kadar kıymetliyse," dedi, "Neden onları saklamak yerine Allah'a emanet etmiyorsun?"
O an anladım ki ayakkabılarımın değerinden çok daha fazlası, güven ve inançtı. Hocanın sözleri aklımda yankılandı.
Her şeyi siktir ettim, ayakkabıları alıp hocanın burnuna doğru yaklaştırdım. "Şimdi anlarsın neden bayıldığımı Hoca efendi."
O tam koklamak için yanaştığı sırada ayakkabının sivri burnunu kafasına geçirdim. "HİLMİ, BAEJİN!" Anlık bir göz teması yaşandı ikisiyle, Chane de başını yesin. "KOŞUN!"
Ve işte o sabahın ardından her bayram namazına giderken, o eski sivri burun ayakkabılarım aklıma gelir. Onları çoktan bir kenara bırakmış olsam da, bana kattığı değerleri asla unutamam. Chane abi, Hilmi ve Baejin'le her bayram sabahı bu anıyı hatırlayıp güleriz. Chane abi, her zaman bu anıyı anlatırken, "Hayatta bazı şeyleri bırakmak zorundasın ki gerçek değerleri görebilesin," der ve hepimiz bir kez daha hatırlarız o unutulmaz sabahı. Götünü sikiyim Chane abi. Sen bi dahakine evde kalıp Glow, Vian ve Sean ile beraber kurban eti kes, gelme camiye.