Sonunda beklediğim gün gelmişti. Arkadaşlarımla piknik yapacaktım. Şimdi piknik için hazırlanacaktım. Gardrobumum önüne geçtim. Ve kıyafet aramaya başladım. Beş dakika sonra güzel bir kombin uydurmuştum. Tarif etmem gerekirse krem rengi bir bluz ve kırmızı renkte İspanyol paça bir tayt giymiştim. Sonra beyaz üstünde yaprak desenli bir fular taktım
Tam saçlarımı yapacaktım ki annem odaya girdi. "Günaydın güzel kızım." "Günaydın anne." "Bende seni uyandırmaya gelmiştim ama bakıyorum da sen baya hazırlanmışsın." "Evet hazırlandım." "Tamam o zaman sen hazır olunca kahvaltıya gelirsin." "Tamam ben gelirim."
Annem odadan çıktı. Bende sarı saçlarımı ördüm. Annemin bana hediye ettiği yüzüğü taktım.
Kahvaltı için alt kata indim. Babam gazetesini okuyordu. Annem de fırında yaptığı börekleri çıkarttı.
Merdivenleri inip masanın tam karşısında durduğumda babam yüzünü gazeteden çevirmeden " Günaydın prensesim." Diyerek yüzüme baktı ve tebessüm etti. "Günaydın baba." Sandalyeye geçtim. Piknik yapacağım için pek bir şey yemedim.
Kahvaltı bittikten sonra babam işe gitmek için çantasını aldı. Ben annemin verdiği yemekleri bisikletin sepetine koydum. Bisikletine bindim. Babamda bisikletine bindi. Beraber sohbet etmeye başladık. Bir süre sonra babamla yollarımız ayrıldı.
Piknik yerine geldiğimde neredeyse herkes gelmişti. Beni ilk karşılayan kuzenim Hikmet olmuştu. "Hoşgeldin Nefes." "Hoşbuldum."
Hikmetle küçüklüğümden beri çok iyi anlaşırız. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Hikmet'ten sonra Ayşe, Burak, Umut ve Esma sonra geri kalanlarla selamlaştım.
Herkes gelmişti. Örtüleri serdik. Sonra herkes getirdiğini çıkarmaya başladı. Önce ana yemekleri yiyecektik. Zaten herkes toplanana kadar öğlen olmuştu.
Sonra ben getirdiğim yemekleri çıkarmaya başladım. Yaprak sarması, sigara böreği, salata derken 5 çeşit yemek çıkardım. Hikmet gülerek "teyzem gene konuşturmuş marifetlerini." Dedi "Evet ya dün akşamdan beri uğraştı." Ayşe "Nefes bir daha ki sefere piknik yapacağımız zaman haber ver biz yemek yapmayalım." dedi. Hep beraber güldük.
"O zaman benim size bir haberim var." Dedi Burak. Sesi bunu söylerken kötü çıkmıştı. " Burak neyin var?" Dedim. "Ben Amasya'dan ayrılıyorum." Dedi. Hepimiz bu habere üzülmüştük. Burak'ın gitmesi kötü olmuştu ekibimizden biri gidiyordu sonuçta. Daha fazla üzülmemek için konuyu dağıtmaya çalıştım.
" Hadi o zaman madem Burak gidicek o zaman ona güzel hatıralar bırakalım hem WhatsApp'tan sık sık konuşuruz." Dedim. Burak " Evet böyle kendimizi üzmeyelim nasıl olsa görüşürüz hadi bugün eğlenelim.
Hepimiz yemeklerimizi yedik ve hep beraber voleybol oynamaya başladık. İki ağacın arasına file bağladık. Ve takım oluşturduk. Hikmetle ben ayrı takımlardaydık. Bu yüzden Hikmet beni yenebileceğini sanıyor hıh. Hikmet "Kız olduğun için hep senin kazanmana izin veriyordum. Ama bu sefer öyle olmıyacak. Benim küçük kuzenim." " Öyle mi Hikmet böyle dediğin için pişman olacaksın ve bana yenilmem için yalvaracaksın. Ayrıca senden sadece 2 gün küçüğüm bununda hatırlatırım."
"Tamam kuzen dediğin gibi olsun. Ama yenildiğin zaman
gelip bana ağlama çünkü sana önceki oyunlar gibi yenilmiyeceğim."
Voleybol maçı başladı. Ben Hikmet'in hamlelerine karşılık veriyordum. Hikmet " kendini geliştirmişsin." Dedi " Hayır sen kötü oynamaya başlamışsın." dediğimde bana kaşlarını çattı ama bunla sınırlı değildi sadece maçı kaybetmemi istiyordu. Çünkü ben kaybedersem benle sürekli uğraşacaktı. Tipik kuzen örneği işte.
Maçın sonuna yaklaşmıştık.
Hikmet hamlelerimi artık zor karşılıyordu. "Cık cık cık ben senin bu kadar zorlanacağını tahmin etmedim senin için gardımı düşürmeli miyim?" Dediğimde çok kızmıştı artık. Birden bizim taraf çığlık atmaya başladı. Maçı kazanmıştık " Vee biz kazandık noldu kuzen istediğin olmadı neyse bir dahakine artık."
Birden kuzenimle çok uğraştığımı fark ettim. Yanına gittim. " İyi oynadınız tebrikler kuzi. Ben seni ne kadar kızdırsamda seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?" "Evet biliyorum. Bu arada voleybol maçını kazan diye seni fazla zorlamadım. Bana karşı bir zaferin olsun değil mi? "Seni gıcık he he kesin öyledir hakkınla kazandın demiyorsunda hemen ben kazanmana izin verdim oluyor." " Öyle tabii." Gülüştük. Sonra ben onun kafasındaki şapkayı yüzüne doğru indirdim ve yanından kaçtım. "Seni gıcık" diye bağırdı. Gülerek "sen kendin kaşındın." dedim.
Akşam oldu. Biz Burak'a veda ettik. Gözlerimiz dolmuştu. Burak " Birlikte geçirdiğimiz bütün anılar gözümün önünde canlanıyor." Hepimize bakıyordu. " Yapma böyle ziyaret ederiz birbirimizi oda olmadı WhatsApp'tan konuşuruz." "Haklısın Nefes kendimizi üzmeyelim size teşekkür ederim her şey için." " Asıl biz teşekkür ederiz arkadaşımız olduğun için." Dedim.
Ve herkes evlere dağıldı. Çok yorulmuştum hemen kendimi yatağa attım. Ve uykunun kucağına kendimi bıraktım.Hikayem hakkında yorum yaparsanız çok sevinirim. Her türlü yoruma açığım iyi kötü benim hatalarımı söyleyin ki kendimi düzelteyim. Umarım seversiniz hakkınızı helal edin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT ELEMENT CADISI
Fantasy14 yaşındaki Nefes sıradan bir hayat sürmektedir ve ortaokulu bitirmiştir. Bir gün evine bir paket gelir ve cadı olduğunu öğrenir. Kendini bir cadı okulunda bulur. Ve maceralara atılır