...
"Felix için ölürüm diyordun, Hwang. Sözünü yerine getirelim mi?"
Felix olduğu yerde daha hızlı çırpınmaya başladığında yanında duran iki adam onu omuzlarından bastırarak oturttu. Gözlerinden akan yaşlar ağzında ki pembe kumaşa düşerken tek yaptığı bacaklarını hareket ettirmekti.
"Sam, hadi ama. Konuş. Sevgilin deli gibi kıpırdanıyor. Daha fazla acı çektirme ona. Seni öldüreyim ve bitsin bu."
Sam'in bakışları arkasında oturan sevgilisine döndü. Yüzünde görünen her yer kıpkırmızıydı. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Dişlerini sıkarak karşısındaki adama döndü. Kafasına dayalı olan silahın verdiği acıyı unuttu.
"Beni öldürdükten sonra onu bırakacağına söz veriyor musun?"
"Benimle pazarlık yapacak durumda mısın sence?"
"Söz veriyor musun dedim. Adamlarımı arayacağım. Beni öldürdükten sonra onlar buraya gelecek ve Felix'i alacaklar. O yaşamaya devam edecek."
"Neden böyle bir şey yapayım? O senin kapalı kutun Hwang. Herkesten sakladığın şeyleri bilen tek kişi. Neden böyle bir düşmanı yaşatayım?"
"Felix ölürse oğlun da ölür Juu."
Juu denen adam elindeki silahı düşürürken Sam derin bir nefes aldı.
"Adamlarımı aramama izin vereceksin. Buranın adresini vereceksin ve onlar gelip Felix'i alacak. Oğlunun kolunda küçük bir çip var Juu. Felix'in kalp atışlarına bağlı olan küçük bir çip. Böyle bir itlik yapacağını bildiğim için sevgilimi korumaya aldım."
Bakışları Felix'e döndü. Durulmuştu. Ağlayarak onları izliyordu. Göz göze geldiklerinde kafasını iki yana salladı. Sam tekrar Juu'ya döndü. Yüzünde küçük bir tebessüm vardı.
"Felix'in kalbi bir saliseliğine dursa bile oğlunun kanına zehir işlenecek. O çipi çıkaramazsın çünkü küçük bir temasınla bile zehiri salgılar. Oğlunu kurtarmaya çalışırken öldürürsün. Felix, buradan gidecek ve hayatına devam edecek. Oğlunu yaşatmayı seçeceğini herkes biliyor."
Yüzündeki tebessüm sırıtmaya döndü. Juu'nun yüzündeki ifade onu güldürüyordu.
"Sen nasıl en değerlin olan oğlunu herkesten saklayıp koruyorsan bende sevgilimi öyle koruyorum. Herkesten sakladığın oğlunu bulduysam daha neler bulurum diye korkuyorsun, haklısın. Bu yüzden beni öldürebilirsin ama sevgilime dokunamazsın."
Ellerini bağlayan halattan tek hamlede kurtulduğunda Juu geri adım atarak ondan uzaklaştı. Sam bu tepkiye gülerken oturduğu sandalyeden kalktı.
Arkasındaki bedenin yanına gidip ağzındaki kumaş parçasını indirdi.
"Yapma." Felix'in kısık sesi canını yakmıştı. Saatlerdir işkence görmesine rağmen hiç acı hissetmezken sevdiği adamın tek kelimesinde kullandığı ses tonu canını acıtmıştı.
"Bebeğim, yapmam gerekiyordu. Seni korumam için bu gerekliydi."
"O çocuk daha altı yaşında." Hıçkırdığında Hyunjin dudaklarını alnına dayadı.
"Kaç yaşında olduğu umurumda değil. Yaşaman için herkesi yok sayarım. Eğer şimdi öleceksem bile senin yaşaman için her şeyi yaparım."
Felix kafasını iki yana salladığında gözlerinden akan yaşları sildi. Dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp çekildi Sam.
"Ne yapman gerektiğini biliyorsun sevgilim."
Boynunda duran pembe kumaşla ağzını kapatmak yerine gözlerini kapattı Sam. Felix tekrar çırpınmaya başladığında durdurmak için dudaklarına kapandı. Küçük bir öpücükten sonra çekildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
like that | samlix
FanfictionSam, sevgilisini korumak için her şeyi göze almıştı. . oneshot¡