2

149 12 1
                                    

Gececiler burada mı?🎀

Ben masama oturmuş gelen kamera kayıtları ve dosyalarla ilgilenirken Jungkook etrafta geziyor ve odamdaki eşyalarla uğraşıyordu. Bakışlarım karşımdaki ekranda hareket eden karaltıda geziyor, bir yandan da dosyaları okuyarak imza atıyordum.

"Sevgilim?" dedi aşık olduğum ses. Onu onaylar bir mırıltı çıkardım. "Bu önemli, herkesin dikkatini üzerine çeken kişi kim?" Konuşurken yanıma gelmiş, kalçasını masaya yaslayarak bana bakmıştı.

Videoyu durdurup kafamı kaldırdım. Dudak büzerek videoya bakıyordu. Tekerlekli koltuğu kaydırdım, ayrık bacaklarımdan birine vurdum. Neşeyle bir dizini kasıklarımın yakınına, bir dizini ise boşluğa bıraktı. Tek bacağımın üzerine oturmasıyla kaşlarımı kaldırdım.

Sırıtarak sırtını masaya yasladı. Kalçasını bacağıma sürtmeye başladığında elleri masaya tutunmuş, dudakları aralanmıştı. "Jungkook, yaramazlık yapma." dedim dişlerimi sıkarak.

Anlamazca kaşlarını çattı, oysa anladığını gayet biliyordum. "Sana bir soru sordum, anlatsana. Kim o?" dedi kısıkça. Kalçasını devamlı bacağıma sürtüyor, koltuğun kol kısımlarındaki ellerimin yumruk olmasına ve burnumdan solumama neden oluyordu.

"Adı, Lee Ki-Da." dedim anlatmaya başlarken. O, dudaklarını aralamış kalçasını sertçe bacağıma sürerken odaklanamıyordum. 'Hm'layarak kafasını salladı. Devam ettim, "Kendisi azılı bir hırsız, çoğu kez banka soymuş. Yıllardır bulunamıyor. Dün sabah- siktir! Jungkook yapma şunu!"

Jungkook'un inlemesiyle duraksamış, pantolonundan belli olan şişliğine bakmıştım. Resmen kendisini tatmin ediyor ve ona dokunmam için bir talepte dâhi bulunmuyordu.

"Devam et," dedi sesi boğuklaşırken. Seslice yutkundum. Bakışlarım gözlerine çıktı. Baygın bakışlarına karşı iç çektim.

"Dün sabah bizim depoya da girmiş ve silahlarımızdan bazılarını çalarak kaçmış. Silahlar değerli ve tehlikelilerdi." Jungkook gözlerime bakarak inlediğinde durdum. Koltuğun kolçağındaki elimi kaldırıp şişliğinin üzerine koydum. Yaptığımla kafasını geriye atmış, inlemişti. Sürtünmeye devam ediyordu.

"Onu mu arıyorsunuz? Silahları geri istediğiniz için mi, bizim depoya- mmhh... bizim depoya girdiği için mi?" Arada inlemesiyle konuşmasını bitirmiş, bakışlarımın dudaklarında kalmasına sebep olmuştu.

"Her ikisi de. Biri olmazsa diğeri." dedim şişliğini okşayarak. Ağlarcasına inlemiş, kalçasını sertçe bacağıma sürtmüştü.

Derin bir nefes verdim. O, kendini bana sürttükçe sertleşmiştim ve şuan dokunulmadığım için canım yanıyordu. Jungkook'u istiyordum.

Ellerim belini buldu. Ayaklanıp onu da kaldırdım ve hızla arkasını döndürüp sırtına bastırdım. Kalçası çıkıklaşmıştı. Elleri masaya tutunmuştu. "İzin verdiğimi hatırlam- ahhh!" Konuşmasını kalçasına sertçe sürtünmemle inlemiş, devam edememişti.

Bana kızmaya çalışsa da belini kıvırmış, kalçalarını elinden geldiğince sallamıştı. Cilvesine sırıtmış, göğsünü masaya rahatça yaslayamadığı için bilgisayarı ve dosyaları, tek elimle hızlıca yere fırlatmıştım. Bunu beklermişcesine göğsünü de masaya yaslamıştı.

"İzin mi? Bana, hoşuna gitmediğini, söyle bebeğim." dedim kalçasına sertçe sürtünmeye başlarken. Kumaşlara rağmen sertliğimi kalça arasına sürtüyor, inlemesine neden oluyordum. Bir şey demeyip sadece inlemeye devam etmesinden cesaret alarak belindeki ellerimi pantolonuna ve baksırına aynı anda geçirmiştim.

"Taehyung!" diyerek inledi "O koca sikini içime- mmh... almayacağım. Cezalısın, unuttun- ahhh... unuttun mu?"

Sıkıntıyla bir nefes verdim. "Hem yapıyorsun hem mesuliyet almıyorsun, Jungkook." dedim kalçasına sertçe vurarak. Parmak uçlarına kalkıp kendini masaya ittirdi ama zaten bitişik olduğu için bir işe yaramadı.

Man's Boy Tae-KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin